Kur’an Penceresinden Mevlid Saçmalığı (IV)
(Mevlüd okumak yada okutmak)
Elçi, kendi Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de. Hepsi Allah’a, doğal güçlerine/haberci âyetlerine, kitaplarına ve elçilerine iman ettiler: “Biz Allah’ın elçileri arasında
ayırım yapmayız.” Ve “Biz duyduk ve itaat ettik. Rabbimiz! Bağışlamanı dileriz, dönüş ancak Sanadır. Ey Rabbimiz! Eğer terk ettiysek ya da yanıldıysak bizi tutup sorguya çekme! Ey Rabbimiz! Bize bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır sorumluluk/sıkıntıya sokacak şeyler yükleme! Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmeyeceği yükü de yükleme! Ve affet bizi, bağışla bizi, merhamet et bize! Sen bizim yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakınımızsın. Ve de kâfirler toplumuna; Senin ilâhlığını, rabliğini bilerek reddeden toplumlara karşı yardım et bize” dediler.
Allah, hiç kimseye gücünün yeteceğinden başka; kapasitesi dışında yük yüklemez. Herkesin kazandığı kendi yararına ve kendi yaptığı zararınadır.(Bakara 2/285-286)
Ve de,
De ki: “Biz, Allah’a, bize indirilen Kur’ân’a, İbrâhîm’e, İsmâîl’e, İshâk’a, Ya‘kûb’a ve torunlara indirilene, Mûsâ’ya, Îsâ’ya ve peygamberlere Rablerinden verilenlere inandık. Onlardan hiç biri arasında ayırım yapmayız. Ve biz, yalnız O’nun için İslâmlaşanlarız.”(Al-i-İmran 3/84)
Ayet-i celilelerin işareti gereği peygamberler arasında ayırım yapmamaktır.
PEYGAMBERİN DOĞUMU
Âmine Hâtun Muhammed ânesî
Ol sadeften doğdu ol dürdânesî
Çünki Abdullah’dan oldı hâmile
Vakt erişdî hefte û eyyâm ile
Hem Muhammed gelmesi oldû yakîn
Çok alâmetler belürdî gelmedîn
Ol Rabîül evvel âyı nîcesî
Onikinci gîce isneyn gîcesî
Ol gice kim, doğdu ol Hayrü’l-beşer
Ânesî anda neler gördü neler
Dedi gördûm ol Habîbin ânesî
Bir acep nûr kim, güneş pervânesî
Berk urub çıkdî evimden nâgehân
Göklere dek nûr ile doldu cihân
Gökler âçıldı ve feth oldu zulem
Üç melek gördüm elinde üç alem
Bîri meşrık bîri mağribde anın
Bîri dâmındâ dikildî Kâ’be’nîn
İndiler gökten melekler sâf sâf
Kâ’be gîbî kıldılar evim tavâf
Geldi hûrîler bölük bölük buğûr
Yüzlerî nûrundan evim doldu nûr
Hem hevâ üzre döşendi bir döşek
Âdı Sündûs döşeyen ânı melek
Çün göründü bâna bu işler ayân
Hayret içre kalmış îdim ben hemân
Yârılub dîvar çıkdı nâgehân
Üç bile hûrî banâ oldu ayân
Bâzılar dirler ki, ol üç dilberîn
Âsiye’ydi bîri ol meh-peykerîn
Bîri Meryem Hâtun îdî âşikâr
Bîrisî hem hûrilerden bir nigâr
Geldiler lûtf ile ol üç meh-cebîn
Verdiler banâ selâm ol dem hemîn
Çevre yânımâ gelip oturdulâr
Mustafâ’yı birbirîne muştulâr
Dediler oğlun gibî hiç bir oğûl
Yâradılalı cihân, gelmiş değîl
Bû senin oğlun gibi kadrî cemîl
Bir anâya vermemişdir ol Celîl
Ulu devlet buldun ey dildâr sen
Doğiserdir senden ol hulkî hasen
Bû gelen ilmi ledün sultânıdır
Bû gelen tevhîd ü irfân kânıdır
Bû gelen aşkına devr eyler felek
Yûzüne müştâkdır ins ü melek
Bû gice ol gîcedir kim, ol Şerîf
Nûr ile âlemleri eyler latîf
Bû gece dünyayı ol cennet kılûr
Bû gece eşyaya Hak rahmet kılûr
Bû gice şâdân olur erbâbı dîl
Bû giceye can verîr eshâbı dîl
Rahmetel lil âlemîndir Mustafâ
Hem şefîul müznibîndir Mustafâ
Vasfını bû resme tertîp ettiler
Ol mübârek nûra terğip ettiler
Âmîne îder çû vakt oldû tamâm
Kim, vücûde gele ol Hayrul enâm
Sûsadım gâyet harâretten, katî
Sundulâr bir cam dolûsu şerbetî
Kardan ak idî ve hem soğuk idî
Lezzetî dahî şekerde yok idî
İçtim ânı oldu cismim nûra gârk
Îdemezdîm kendimî nurdân fârk
Geldi bir ak kuş kanadıylâ revân
Arkamı sığadî kuvvetle hemân
Doğdu ol saatte ol sultânı dîn
Nûra gark oldû semâvât ü zemîn
Ger dilersiz, bûlasız oddan necât
Aşk île derd île edin essalât
İLAHLAŞTIRILAN PEYGAMBER
Değerli Okur!
Aslında peygamber efendimizin doğum tarihi kesin olarak belli değildir. O çağda insanlar takvim kullanmazlardı. Doğumun-ölümün kaydını tutmazlardı. En üst düzeydeki bir insanın çocukları için bile her hangi bir kayıt tutulmazdı. Kaldı ki 40 yaşlarında peygamber olan Muhammed’in (a.s), “bu sonra peygamber olacak “ diye kaydı tutulsun.
Resulullah Muhammed’in (a.s) doğum yılı kesin olarak belli olmamakla birlikte sağlam sayılan tarih kitaplarında büyük bir ihtimalle Fil Senesi olabileceği yazılıdır. Bu fil senesinin de miladi sene olarak 570-571 yıllarında biri olabileceği ifade edilir.
Ama bu Mevlüd kitabında görüldüğü gibi doğduğu ay (Rebiü’l –Evvel), doğduğu gün,(12. Pazartesi gecesi) diye açık ve net ifade edilir. Bunların fazla bir mahzuru yok. Ama devamında Amine validenin ağzından anlatılan doğum anı senaryoları, peygamberi ilahlaştırmanın ilk adımlarıdır.
Bilindiği gibi Amine valide, peygamber efendimiz henüz sabi iken vefat etti. Amine vailde ile ilgili elimizde geniş, sağlam bilgi hiç yok. Peygamber efendimizden de, onu anlatan bilgiler bize ulaşmadı.
Bu Mevlüd kitabında anlatıldığına göre, Amine valide oğlunun peygamber olacağını doğum esnasında öğrenmiş melekler ona haber vermişler. Halbuki Muhammed, ilk vahy geldiği ana kadar kendisinin peygamber olacağını bilmiyordu.
Böyle bir beklenti içerisinde değildi:
Ve sen Kitab'ın sana vahyedileceğini/indirileceğini ummuyordun. O, ancak Rabbinden bir rahmet olarak verildi. Öyleyse sakın kâfirlere; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenlere arka çıkma/ yardımcı olma. (Kasas 28/86)
Ayeti celileden anlaşıldığına göre peygamberlik Muhammed’e (a.s) sürpriz olarak geldi.
Ki Amine valide nerden bilebilecek?!
Bütün bunlar peygamberleri yarıştıran sapı zihniyetin peygamber analarını da yarıştırmasından başka bir şey değildir. Kur’an-ı Kerim’de Meryem ile ilgili anlatılanlara bir naziredir.
Meryem’in İsa’yı (a.s) doğurması Kur’an’da yer alıyor ya, ondan daha tantanalı, şaşalı doğum sahneleri Muhammed (a.s) içinde uydurulur. Meryem ve Asiye (Musa peygamberi büyüten kadın/ Firavun’un karısı) Amine valideye doğumda hizmet (yani ebelik, hemşirelik) bile edrler(!) .
Ayrıca “Senin oğlun gibi bir oğul, yaratılalı cihan gelmiş değil” demek suretiyle, Meryem, Amine hatunun oğlu Muhammed’in (a.s), kendi oğlu İsa’dan (a.s) üstün olduğunu, Asiye de Muhammed’in (a.s) kendi büyüttüğü Musa’dan (a.s) daha üstün olduğunu itiraf ederler.(DEVAM EDECEK)
ATATÜRK KÖŞESİ
Bağımsızlık, uğruna ölmesini bilen toplumların hakkıdır.
DÜŞÜN-TAŞIN
Galip sayılır bu yolda mağlup..
AFORİZMALARIM
Kur’an, Dünya İnsanlık Ailesi için Bir Kurtuluş Reçetesidir…