Kur`an Müslümanlığı Üzerine
Yaklaşık on yıldır kendi becerimiz dahilinde yazıyoruz. Ancak konu doğrudan din olan bir yazı yazmadım. Çünkü son derece hassas bir konu. En ufak hata insanın iki cihanda da perişan eder.
Bizler Anadolu üzerinde Müslüman bir ana babadan meydana gelmiş şanslı kişileriz. Çünkü Avrupa, Afrika, Asya ve Amerika kıtasında bir yerde doğmuş olsaydık bu kadar şanslı olmayabilirdik. En azından Müslüman kimlikli bir dünyaya geliş olmuş. Bunun için ne kadar şükretsek azdır.
Son dinin gelişiyle birlikte kısa bir sürede dünya coğrafyasında Müslümanlar Arap yarım adsından başlayan ve dünyaya yayılan İslamiyet; gittiği her yere huzur götürmüş, insanca yaşamayı öğretmiştir. Türklerin Müslüman olmasıyla daha da geniş coğrafyaya yayılmıştır.
Arap yarım adasına sığmayan İslamiyet batıda Endülüs devletinin kurulmasıyla Avrupa kıtasında da tanınmış. Endülüs tarihin en büyük medeniyetlerinden biri olmuştur.
Türklerin Müslümanlığı kabul ettikten sonra Selçukludan sonra Osmanlı devletinin kurulmasıyla birlikte sınırlar ötesine ulaşmıştır. Tarihin en büyük ve en teşkilatlı İslam devleti Osmanlı olmuştur.
Tarihi bazı gelişmelerden sonra üç kıta yedi iklime sahip olan Osmanlı tarih sahnesinden çekilince bu günkü sınırlarımızla başka bir ad altında yaşamaya devam etmekteyiz. Atalarımız Müslüman olması, bizim de Müslüman olmamıza vesile olmuştur. Her ne kadar veraset ve intikal yollu bir din anlayışımız varsa da, temelde Müslüman doğmak şükredilecek bir durumdur.
Son zamanlardaki ahlaki bunalımın dinden uzaklaşmamız sayesinde daha da artmıştır. Tam 14 asır belli kurallar içerisinde günümüze kadar gelen dinde bazı yorumlar ve değişiklikler olunca ki buna dini tabirle bidatler dine sokulunca hem din “anlayışında” bir değişim hem de insanlarda bir değişim olmuş.
Son zamanda yetişen din adamlarının birinin dediği diğerini tutmaması insanların kafalarını iyice karıştırmıştır. Bu din adamları sanki anlaşmış gibi bir her biri bir kaideyi bozarak kaidelerin çoğu üzerinde tahrifata sebep olmuştur. Sonra da ortaya “Kur'an Müslümanlığı” diye bir şey atmışlardır. Ne yazık ki bu “Kur'an Müslümanlığı” tabiri sosyal bir mühendislik olup taraftar bulmuştur. Ve sonunda en tehlikeli yere gelmemize sebep olmuştur: “Kitapta var mı?”…
Kısaca insanlar Kur'anı anlamadığı için İslamiyetten uzaklaşmış kanaati yaygınlaşmıştır. Yani Kur'an'ın mealini okusa dini anlayacak demeye kadar gelmiştir. Peki, mealden din öğrenilir mi?
Malum erkeler Cuma günü de olsa camiye giderler. Din görevlisi hem namazdan önce hem de hutbede bazı kurallar hakkında bilgi verir. İki üç sene sadece Cuma günleri bile camiye giden biri mukaddes kitabımızdaki ayetlerin mealini zaten din görevlisinden duymaktadır. Çünkü vaaz veren kişi anlattıklarını kitap ve sünnete dayalı açıklamaktadır. Belki bu hususta bayanlar bu kadar şanslı olmayabilir. Ancak he vaaz bir veya iki ayetin tefsiri niteliğindedir.
Peki, bu kadar dinledikten sonra yine dinden uzaklaşmamızın sebebi ne? Tabii ki din değil. Vaazı veren hiç değil. Ney öyle ise? Biz tabii. Elimizdeki kıymeti bilememizden yani. Günümüz neslinin % 40'ı oruç tutuyormuş. Peki, bunlar orucun farz olduğunu duymamışlar mı? Elbet biliyorlar. Bunlara Kur'an meali versek öğrenecekler mi? Sanmıyorum. Bu gün 60 yaşı üzerindekiler pek Kur'an meali görmedikleri gibi okuryazarlığı da çok olan kişilerden. Bu kişiler ibadetlerine en düşkün yaş grubu. Gençler ise radyo, televizyon, gazete, kitap, dergi ve internet gibi şeylere sahipken niye yapmıyorlar. Sadece ayetlerin Türkçesini bilmiyor diye mi?
Mesela İhlas suresinin ayetlerinden birkaç tanesini yazalım. ( De ki: O Allah'tır, tekdir. O hiçbir şeye muhtaç değildir.O doğurmamış ve doğrulmamıştır… vs) İşte size meal. Şimdi bunu okuyan kişi ne çıkaracak buradan. Halbuki Biz hem büyüklerimizden, hem camilerde bu ayetlerin geniş açıklamalarını dinledik. Allahu tealanın büyüklüğü, kudreti, zati ve subuti sıfatları vs. Dinledik ama uymadık. Niye nefis ve şeytan peşimizi bırakmadı. O zaman hata nerede? Önce bizde tabii.
Nevzuhur din görevlilerinden bahsetmeyeceğim. Çünkü onlar milleti bu hale getirmekte başarılı oldular. Zaten bu sebepten yukarıda Şeytan'ı ikinci sırada yazdım.
En kısa zamanda atalarımız gibi oluruz inşallah…