Kunduracı Değil, Şairim…
Kunduracı Değil, Şairim
İngiltere’de, ayakkabı tamir eden bir adam, aynı semtte oturan W.Shakspeare’in yakın dostuymuş. Bu kunduracı, şiire karşı büyük bir ilgisi varmış. Kendisi de şiir yazıyormuş.
Kunduracı, biriken şiirlerini beğenisine sunmak için W. Shakspeare’e gösterir, şiirleri okuduktan sonra Shakspeare’in kunduracıya cevabı şöyle olmuş:
“Sen bir kunduracısın, şair değilsin. Sen sadece kunduracılık yap. Şiiri şairler yazsın, sen kendi işini yap.”
Anlatmak istediğim şey şu: Belki İngiltere’de meslek seçimleri ta çocukken, çocukların yetenek ve eğilimlerine göre belirlenir ve o yönde bir eğitim veriliyordur. Herkes kendinde gördüğü yetenek ve eğilimine göre mesleğini seçiyor olabilir. O yüzden, İngiltere’de Shakspeare’in dediği gibi: “Herkes kendi işini yapmalı ve mesleğinde uzmanlaşmalı.” Ama Türkiye’de, mesleki seçimler ne yeteneğe göre belirleniyor ne de buna göre eğitim veriliyor.
Türkiye’de, bir öğrencinin mesleği üniversiteye giriş sınavındaki başarısına göre belirleniyorsa, elbette o öğrencinin yetenek ve eğilimi göz ardı edilecektir.
Öğretmen kabiliyetinde olan bir kişi, belki maliyecilik de yapabilir. Ama ziraat eğitimi alan bir kimsenin öğretmenlik yapabileceği düşüncesini sizin yorumunuza bırakıyorum.
Ben de, istediğim alanda eğitim alamadığımdan, ne yapmak istediğim alana yönelme gücüm vardı, ne de kendi branşımı devam ettirme arzusundaydım. Ta ki “İçimdeki Gücü” fark edene dek… Yani, Kendimi tanıyana dek… O, bana kendimi keşfetmeyi öğretti. Ben de şu an yapmam gerektiğine inandığım işi yapıyorum ve mutluyum.
Şu anda Türkiye’de öğrenciler, hünerlerini üniversite sınavlarını kazanmak için sergilerken, bu sınavın onları sevdikleri mesleklerden etmesi yenilir yutulur olmasa gerek!
İngiltere’de bir kunduracının, şiir yazmaması için uyarıldığında, Kunduracının Shakspeare’e bir cevabı yoktu veya olmamalıydı.
Ama Türkiye’de muhakkak ki cevabı vardır veya olacaktır.
Söylüyorum; Türkiye şartlarıyla ve o kunduracı hissiyatıyla ben aslında
Kunduracı Değil, Şairim…