content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

01 Ağu

Kul Hakkı En Çok, Sağlıkta Yeniyor!

Kul hakkı yiyenleri Mevla bile bağışlamazken, hayata dair her alandaki kurumlarda özelliklede sağlık kurumlarında göz göre göre Kul hakkı yiyen zatı muhteremler bu salâhiyeti nereden alır ve fütursuzca uygular, anlamak mümkün değil doğrusu! "Evet saygıdeğer okurlar “Her koyun kendi bacağından asılır" sözünden, hem müspet hem menfi manalar anlamak mümkündür.

Müspet mana; ahiret ve mahşer meydanında herkes kendi hayatının hesabını verecek, kimse kimsenin imdadına, Allah izin vermedikçe yetişemeyecek. Bu yüzden dünya hayatında ne kadar ibadet ve takva ile meşgul olursak mahşerde de o nispette rahat ederiz. Mahşer meydanının dehşetinden herkes kendi derdine yanacak, kimse kimseyi tanımayacak, yani her koyun kendi bacağından asılacak. Hatta Peygamber Efendimiz (asv)'in dışında diğer peygamberler bile "Nefsi, Nefsi" diyerek, herkes kendi ile meşgul olacaklar.

Bu deyimin menfi manası ise, bencillikten gelen neme lazımcılık duygusu ile hareket etmektir. Yani kişi o kadar kendine ve nefsine düşkün ki, diğerkâmlık namına hiçbir gayret ve hamiyeti taşımıyor. Yaşadığımız şehirde olduğu gibi daima kendi nefsini ve menfaatini düşünüyor, mümin kardeşlerinin dertleri ile dertlenmiyor. Bizimkiler gibi sadece gemisini kurtaran kaptan havasında hareket ediyor. Hâlbuki yüzlerce ayet ve hadisler mümin kardeşinin derdi ile dertlenmeyi, ona her hususta yardımcı olmayı amirdir.

Bir mümin hata edip yanılsa, başka bir müminin onu münasip ve yumuşak bir dil ve üslup ile ikaz edip uyarması dinimizin bir vecibesi ve emridir. Mümin bir hata ve yanlışa kayıtsız kalamaz dendiğine göre bizde yaşadığımız şehirden ve insanlardan sorumluyuz.

Buna göre yaşadığımız şehirde özellikle sağlık alanında gözle görülür şekilde yanlış ve yanlı hareketlerin cereyan etmesi bir yana tekrarından bihaber olan başta iktidar sahipleri olmak üzere muhalefettekileri dahi uyarmalıyız. Ne yazık ki dün olduğu gibi bugün ve hala bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyerek kendimizden ve bir avuç yandaşımızdan başkasını düşünmüyoruz.

Bu yanlı ve yanlış hizmet anlayışı başta sağlık alanında olmak üzere yaşadığımız şehirdeki kurumların büyük çoğunluğunda yaşanıyor, hem de fütursuzca yaşanıyor. Bunu sadece siz değil, sizin gibi aynı mesleği icra eden herkes gördüğü halde yüksek sesle sadece siz ve sizin gibi düşünerek yaşayanlar dillendirdiği için kendinden ve bir avuç yandaşından başka kimseyi düşünmeyenlerin nezdinde siz çok bilenler sınıfındansınız! İşte size günümüzde başta sağlık ta olmak üzere hayatın bütün alanlarında yaşanan yanlı ve yanlış hareketleri sergilemeyi maharet sayanlara ibret almaları gereken önemli bir örnek.

Yıldırım Beyazid han "işte hak, işte salâhiyet!...[ kıssadan hisse ]
Saygıdeğer okurlar bu yazıyı bir kez de biz yayınlayarak herkesin yaşadığı şehirde başta sağlık olmak üzere alanında etkili ve yetkili bazı kişilerin yanlı ve yanlış hareket etiklerini bizzat görüp görmezlikten gelenlere ibret olması ve yanlıştan dönerek doğru yola gelmeleri için okuyucularımızla paylaşmak istedik.
Padişahın devlet sayıldığı günlerdeyiz: Yıl 1393...Başkent Bursa. Osmanlı tahtında Niğbolu kartalı Yıldırım Bayezid oturuyor... Sefer dönüşü bir solukluk uğradığı yerde "Ayak Divanı" (padişahın doğrudan halkın şikâyetlerini dinlemesi) kurdurup halkın dertlerini dinlerken, yaşlı bir kadın bağıra bağıra padişahı azarlamaya başlıyor:"
Padişahım! Yularını gevşek tuttuğun hademelerinden biri, destur dilemeden sütümü içti. Bedelini talep ettiğimde bağırıp çağırdı. İmam efendinin himmeti, ahalinin gayretiyle herifi yakalayıp kadı efendiye götürdüm. Lâkin senin kadı, herifin lehine hükmetti. Mağdur oldum. Hakkımı isterim."Hademe aranıp bulunuyor. Getirilip padişahın huzuruna çıkarılıyor. Padişah bizzat sorguluyor: "Böyle iken böyle yaptın mı?" Adam boynunu bükmüş, yalvarıyor: "Affediniz Hünkârım, şeytana uydum."Suç sabit. Hademe cezalandırılacak ve konu kapanacak.
Hayır! Padişahın aklı bu işin içindeki işte:"Acaba şahitli-ispatlı bir suçu, kadı efendi neden cezalandırmamış? Yoksa bazı kadıların rüşvet yediği söylentisi doğru mu?"Hademeye sual:"Kadıya rüşvet vererek mi serbest kaldın?" Genç hademenin boynu bükük, elleri önüne bağlı: "Şevketlüm, billahi rüşvet vermedim, sadece senin maiyetinde bulunduğumu söyledim. O da kabahatimi bağışladı."
Yıldırım Bayezid yıldırım gibi gürlüyor: "Kul hakkını Mevlâ bile bağışlamazken, seçilmiş ve atanmışlar bu salâhiyeti nereden alır? Tiz o kadı bulunup huzurumuza getirile!"Başını ellerinin arasına alıp mırıldanıyor:"Eyvah ki, eyvah! Mülke kıran girmiş de haberimiz yok."Hâkimlerin bozulması adalet terazinin bozulması demekti; adalet terazisinin bozulması ise mülkün zevaline işaretti. En şiddetli tedbirleri alacak, devr-i saltanatında mülkün zeval bulmasına izin vermeyecekti. Bostancıbaşıyı çağırıyor:"Tiz adamlarını topla. Ev ev bütün şehri dolaş. Kadılardan ve mahkemelerden şikâyetçi olanları tek tek tespit et. Sonra da gel bana bildir. Bildir ki, bozuk mizaçların kârını itmam idub adaleti tekrar mülkün esası yapalum."Padişah buyruğunu alan bostancıbaşı birkaç gün içinde tahkikatını tamamlayıp padişahın huzuruna çıkar. Hazırladığı listeyi sunar. Padişah anlar ki, mahkemelerden ve kadılardan yana yoğun şikâyetler var. Yüreği kavrulur, inim inim inler:"Biz bitmişiz!"Ve Başkent Bursa'ya döner dönmez tüm beylere hitaben bir ferman yazdırır:"Kalenizde, yahut şehrinizde, yahut karyenizde, şer-i şerife mugayir hareket ettiği, rüşvet ile hükmettiği şüyu bulmuş (duyulmuş)kadıların derdest Beyşeheri'ne gönderilmesi fermanımızdır.
"Veziriazam Cendereli (Çandarlı) Ali Paşa, padişaha, kadıların suçu sabit olması hâlinde ne yapacağını sorunca, yüreğini ürperten bir cevap alıyor:"Adaletin bozulması mülkün zevaline işarettir. Mülkümüzün zevalini hazırlayan kadıları bir eve doldurup evi ateşe vereceğiz! Tâ ki ümmet bunların şerrinden halâs olsun.''Hüküm korkunç! Başta Çandarlı olmak üzere bütün vezirler telâşta. Ama genç padişaha o anda itiraz edip söz dinletmeye imkân yok. Böyle durumlarda padişaha söz söyleyebilecek tek kişi vardır:
Habeşli maskara. O komik hareketlerle konuyu yumuşatıp padişahı eğlendirirken bazı doğruları söylemekte ustadır. Çandarlı Paşa, Habeşliyi bulup derdini anlatır. "O iş kolay," der Habeşli, "şimdi hallederim." Yol kıyafetini giyip huzura çıkıyor. Yıldırım Padişah, Habeşli maskarayı yol kıyafetinde karşısında görünce gülmekten kendini alamıyor. Sonra da soruyor: "Bremaskara yolculuk mu var?"-"Beli Hünkârım, gitmek için ruhsat dilemeye geldim.""Nereye?""Bizans'a." "Ne yapmaya?""Bizans'tan Bursa'ya yüz papaz getirmeye gidiyorum, Hünkârım."Padişahın kaşları kalkıyor: "Bre köle! Müslüman mülkünde papazın işi ne?" "Kadılık edecekler Şevketlüm."Padişah işin özünü ve özetini anlar gibi.
Fakat bir yandan da sohbetin ne şekilde gelişeceğini, sonunun nereye varacağını merak etmekte; tekrar sorar:"Ya bizde kadılık edecek âdem yok mudur da papaz getiriyor sun?""Sayenizde kalmayacak Hünkârım. Kadıları yakacağınıza göre, bari davalarımıza papazlar baksın da ümmetin işi aksamasın. Malûm, kadılık ilim işidir: Eh, papazlar da bir nevi âlim sayılır."Hünkâr hükmün ağırlığı altında ezilerek gülmeye çalışır."Tamam tamam vazgeçtik. Belli ki ifrat etmişiz.
Söyle seni huzurumuza gönderen vezirlerimize, müsterih olsunlar."Sadece suçluların cezalandırılmasıyla yetinir. Bu bir derstir. Dersini alan padişah, kurmaylarına danışıp rüşvete çare arar. Rüşvet kapısını kapatmak için tarihimizde ilk defa" mahkeme rüsumu" adı altında davayı kaybedenlerden alınmak üzere bir ücret konuyor. Hâkimlere bu paradan pay verilmeye başlanır. Kurtla kuzu yan yana yürür ve devlet adalet anlayışında imparatorluk burcuna doğru yükselir. Çünkü Osmanlı nizamında "güçlü olan haklı" değil, "haklı olan güçlü"dür.
Ama sahi, "geçmişe mazi" derlerdi...Ya "mazi" çağın önüne geçmiş, ama irdelemekten korkulmuşsa?Galiba buna da "korku" derler, "tarih korkusu!""Tarih şuuru" ise tarihten ders ve ibret alma becerisinin adıdır."işte hak, işte salâhiyet diyen Yıldırım Beyazid han’ı rahmetle yad ediyorum.Bundan böylede olsa kendilerini cennet vatan ülkemize ve aziz milletimize Allah rızası için hizmet etmeye adamış seçilmiş ve atanmış bütün yetkililerimizi görevlerini adam gibi yerine getirmeye davet ediyor, saygılar sunuyorum!
KAYNAK: Yavuz Bahadıroğlu - Biz Osmanlıyız.
Ahmet Yenin
Kul Hakkı En Çok, Sağlıkta Yeniyor!

Etiketler : , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank