Kuduz Zamanlarda Orlando
Sessizce ilerleyen bir kuduzluk bu. Dışarıya çıkıyorum. On ton laf her an. Salyalı laflar. Hiçbirinin benimle ilgisi yok. Peki nerden geliyor bu hırlama sesleri? Herkes birbirini ısırıyor. Koparmak. Bir daha koparmak. Kuduz zamanlar.
Bir sabah, sabahın köründe bir yandan köpekler ulurken bir yandan ezan okunurken bir gurup köpek de bize eşlik etti. Yol uzun. Okul aşağı taşındı. Otogarın hemen yanı. Spor yapmak için de sebep oldu bize. Zaman geçti ferahlamaya başladığımı hissettim.
Yürümek iyi geldi. Köpekler de uyanık o zamanlarda. İmam çok bağırıyor. Köpekler ve biz öğretmenler yola düşüyoruz. Sonra, o köpeklerden birini hatırladım. Koca kafalı bir köpek. Eski okulumdayken de gelirdi sabah. Niye benimle yürüyor diye düşünmüştüm bir süre. Ekibi de toplamış. Enik cücük. İyi köpekler bunlar. İki gün sonra, evvelki o günün kritiğini yapmıştık. Hatırladım,demiştim. O köpeğe bir kap tavuk kızartması vermiştim. Meğerse ondanmış. Yemek bekler gibi bir hali yoktu. İyi bir köpek o.
Dün kursa da bir arkadaş köpek getirdi. Hani kuzuların arasına katsanız onu pek anlamam kuzu mudur köpek midir. Sevimli bir köpekti. Belediyedeki arkadaş barınaktan almış onu. 6 aylık. Timoti koymuş adını. Niyeyse benim dilim de Orlando'ya dolanıp durdu. Kurs boyunca uyudu Orlando.
Çinlilerden laf açıldı sonra. Çinlilerin uzaylı oldukları yine gündeme geldi. Geçen hafta Japonların uzaylı olduğundan bahsetmiştik. Bu hafta da Çinlilerden lafladık. Ben, bu köpek kuzuya benziyor, deyince, nerden geldiyse laf yine Çinlilere geldi. Köpek börtü böcek demeden yiyorlardı adamlar. İmparatorlarının zalimliğine verdim her şeyi yemelerini. Dedim, ben de gitsem beni de yerler. Sanırım on Çinliye yeterim.
Fazla dışarı çıkmıyorum. Kelimeler, ki benimle ilgili değil, fakat salyalı. Herkes birbirini ısırıyor. Dengemi bozuyorlar. Orlando'yu Çinlilerin yemesinden korkuyorum. Burada Çinliler de var.