Küçük Köyün Vefası
Malatya’nın Akçadağ ilçesi Durulova köyü.
1685 metre yükseklikte, tipik bir dağ yerleşimi.
Geçimi hayvancılık, biraz da meyvecilik.
90 hanede 325 kişi yaşıyor.
Sağlık ocağı, postane, muhtar odası yok.
Sevgiye, dostluğa, vefaya, demokrasiye inançları var.
* *
Günün birinde kahvede tartışırlar.
“El ele verelim, köyün eksiğini giderelim”
Köy girişine kültür evi kurmaya karar verirler.
Böylece toplantı salonu olacak;
Gençler ve çocuklar sosyal yaşamı paylaşacak,
Kadınlar da el becerisiyle üretim yapacaklar.
* *
Olanaklarıyla yola çıkarlar.
Başka şehirde, yurtdışında olan yakınlarına haber gönderirler.
Köylünün hepsi seferber olur.
Hatta kadınları bile…
Kimi taş taşır, kimi harç yapar.
* *
Kültürevinin de adını koyarlar.
Durulova Ahmet Piriştina kültürevi.
Rahmetli Başkan’ı hiç görmemişlerdir.
Adını, namını duymuşlardır.
* *
Neden Ahmet Piriştina?
Soruya yanıt hazırdır:
İnsana değer veren… Herkesi kucaklayan… Eğitimi önemseyen… Demokrasiye inanan… Belediyeciliği bilen… Hukuku savunan… Paylaşımı seven…
* *
Tesis, çevredeki köylere de hizmet verecektir.
Bölgenin kaynaşması için projeyi büyütürler.
Toplantı, tiyatro salonu, bilgisayar odası, kütüphane, atölye vs…
* *
Emek, çaba bol ama sermaye yetersiz.
Köy heyeti, İzmir’den yardım istemeyi düşünür.
Tahta, tuğla, çivi, çimento, kapı, pencere…
Ne verilirse inşaat bir an önce bitecektir.
* *
Projenin fikir babası, Durulovalı Ali İmer bundan sonrasını anlatır:
“Dedik ki; iki büyük kapı vardır. Biri, Büyükşehir Belediye Başkanlığı. Diğeri, İzmir Ticaret Odası. Belediye başkanına ulaşmak için aylarca uğraştık. Defalarca telefon ettik, dosyalar gönderdik. Ses alamadık… Ticaret Odası’nın başkanlık katına çıkamadık. Karşıyaka belediye başkanıyla karşılaştık, söz verildi, tutulmadı. Biz de hemşerilerimizin katkısıyla çatıyı kapattık, bacayı koyduk. Fayansımız, parkemiz eksik, onları da buluruz”
* *
Küçük köyün insanlarından.
Sevgi, vefa, hoşgörü, içtenlik.
Ve de iyi niyet. Koca şehre davet:
“Açılışta, İzmir şeref misafirimizdir…”
* *
Anlayana!
Malatya'nın bir köyünden İzmir'e ya da rahmetli Priştina'ya ne gibi bir vefakarlık olabilir ki?
Fikrimce, o köyde o ismin bulunması birinin işgüzarlığı. Kurnaz biri farklı beklentilerle ya da amaçlarla köylüye adını dahi duymadıkları birisinin (Priştina'nın değerli biri olması ayrı birşey) adını köylüye benimsetmiş şimdi de köylü İzmir'in belediye kapılarından ahde vefa bekliyor.
Ben fikrimce yanlış buldum.
Kasım 11th, 2009 at 09:02İyi niyet de yok diye düşünüyorum.
Sonuçta benim size katılmadığım gibi siz de bana katılmayabilirsiniz elbette.
Ortada tipik bir "Şark Kurnazlığı" var, olay bu.
Bir açıklama;
Kasım 11th, 2009 at 19:05Hocam, yorumumumdan düşüncelerinize bir kastım olduğunu düşünmezseniz sevinirim.
İfade etmek istediğim husus şu:
Bahsettiğiniz köy neree, İzmir nereee?
Yoksa şu husus gerçekten önemli: Önemli mevkilere gelmiş kişilerimizin toplum katlarına ilgisizliği önemli bir yaradır.
Saygı ve selamlarla
Halil.