Küçük Ellerin Sıcaklığı…
Anne karnına düşen bebeğiniz henüz fetus’ken şefkatli ellerinizle ona dokunmak hislerin en güzeli olsa gerek. Dokunuştur insanı, insan yapan, mutlu kılan. Hem de kırmadan, incitmeden ve sevgiyle…Geleceğimiz dediğimiz, üzerine titrediğimiz ve bu uğurda her şeyimizi, yerine göre canımızı bile verebileceğimiz çocuklarımıza ebeveyn görevlerimizi tam anlamıyla yapıyor muyuz? Veya verdiğimizi sandığımızın rahatlığı içinde miyiz?
2010 öğretim yılının sonuna yaklaştığımız şu günlerde ülkemizin ilerlemesine eğitim yönünden ne kadar katkı sağlanmıştır? Kaç öğrencimize kitap okumanın önemi aşılanabilmiştir? Tartışılacak bir konu. Şu bir gerçek ki, öğrencilerimiz “Obazite” olma yolunda hızla ilerliyorlar. Onlar hamburger ve tostun, keççap ve mayonez bolluğunda test sorularının şıkları arasında gidip geliyorlar Bu tür beslenmenin zararlarını her platformda tartışmamıza rağmen, çocuklarımızı okul kantinlerine teneffüsün ziline salmaya devam ediyoruz.
Bizim çocuklarımız, karası, yeşili, kahverengi gözlüsüyle, fakiri, zengini, buğday tenli, esmeri ve sarışınıyla… Burnundan akan sümüğü ve sokakta mendil satanıyla, ATM’leri kendine mekan belleyen tinercisiyle, hepsi bizim çocuklarımız… Peki, iyi ebeveyn olduğunuzu düşünüyor musunuz? Yoksa üzerinize, toz mu kondurmuyorsunuz? İyi anne ve baba olmak için neler yapılmalı? Bakın uzmanlar bu konuda neler söylüyor? Okuyun, bu konuda kendinizi geliştirin, çocuğunuza istikrarlı davranın, evlilik öncesi, “Anne- baba kursları”na katılın, pozitif olun, çocuğunuzun önünde kavga etmeyin, nasıl bir evlada sahip olacağınız bizim elimizde değil ancak, nasıl bir anne ve baba olmak bizim elimizde olduğunu unutmayın, çocuğunuzun iyi bir pedagogunun siz olduğunu çocuğunuza belli etmenizin gerektiğini, değerli varlıklarınızı iyi gözlemlemenizi ve onlara karşı ön yargısız ve sabrın önemli olduğunu, empati yaparak sizinde bir gün çocuk olduğunuzu unutmamanızı, kararlı olup, onları dinlemeden, anlamadan düşünceleri hakkında fikir sahibi olmadan tepki vermemek ve ön önemlisi de ona yapacağınız yaklaşım içinde sevginizi göstermenizi öneriyor
Bunları yapıyor musunuz? Yanıtınız, “Evet” ise, siz gerçekten iyi bir ebeveynsiniz…
Ne demiştik, ciğerimizin parçası değerli varlığımız olan çocuklarımızı umutla dünyaya getirirken, onların geleceği üzerine hayaller kurarız. Planladıklarımız bazen bir kuş misali avuçlarımızın içinden uçuverir. İşte o zaman bir enkazın altında kalmışçasına yüreğimiz acır, kolumuz kanadımız kırılır.
Evet, sıra dışı bir çocuğu büyütmenin zorluğundan bahsediyorum. Otostik çocuğu olan ebeveynlerin duygularını hiç düşündünüz mü? Şimdi gözlerinizi birkaç saniye kapatın ve empati yapın. Durun hemen kendinizi salıvermeyin!.. Öyle enkaz altında da kaldığınızı düşünmeyin. Haydi kendinize gelin, dirilmenin tam zamanıdır, değil mi? Size yanıt veremeyen, bakışlarıyla size muhtaç olduğunu gözlerinin derinliklerinde yoğunlaştıran, yaşamın fizyolojik ihtiyaçlarına muhtaç olan canınıza yılmadan bakar, ölümüne mücadele verirsiniz, hem de dosta ve düşmana karşı… Bir başka kuvvet gelir kolalarlınızla beyninize. Zaman zaman gözleriniz dalar pencere önündeki özgür kuşlara bakar daha sonra mahallenin sağlıklı çocuklarını koştururken izlersiniz, iç geçirerek… Kıskanmak değildir bunun adı. Yalnızca “Özlem”dir…
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nin içi kalabalıktı. İkinci kata merdivenlerden çıkmaya çalıştığımda, dört/beş yaşlarında, kilolu otistik çocuk annesinin yanında duvardan aldığı yardımla merdivenleri çıkmaya çalışıyordu. Belli ki annesi uzun yolu getirmenin yorgunluğu ile nefes nefeseydi cılız bedeniyle… Çevresinden yardım bekliyordu. Çocuğu kucağıma alıp merdivenleri tırmandığımda küçük ellerin sıcaklığı da ensemde sımsıkıydı. Küçücük yüreğinin atışını bedenimde hissediyordum. Sanki sevgiye susamışçasınaydı… Yolumuzun sonuna gelip yere bıraktığımda dudağından “Sağ ol Amca” sözünün sıcaklığı hala içimden çıkmış değil….
Sağlıcakla ve sevgiyle kalın…