Kriz İçinde Geçici Bir Mucize
Telefonu kapadıktan sonra üç adım daha atmıştım ki bir mucize oldu. Başımı kaldırdığımda bir ışık huzmesi yüzüme yansıyıp bana seslendi sanki. Bu bayinin tabelasının yansıttığı muhteşem ışıktı. Hemen koştum. Bir takım evrak işleri ve on beş dakikalık bir beklemeden sonra teslim ettim dekoderi... Sonunda başarmıştım…
Şimdi arkadaşımla rahatça buluşabilirdim.
Ana caddeye vardığımda bankamın da ATM sini görüp sevindim. Fazlasıyla yolladığımı tahmin ettiğim ödemeden kullanabileceğim bir şeyler kalmış olabilirdi. Belki faiz falan almışlardır, hesap bilgilerimi kontrol edeyim...
Geçtim ATM’nin başına, ittim kartımı, girdim numaraları. Kısa bir beklemeden sonra, “Üzgünüz geçici olarak hizmet veremiyoruz !“
Alt tarafı bakiyemi kontrol edecektim! Artık kendimi “Alaca Karanlık Kuşağı” dizisindeki bölüm oyuncularından biri gibi hissetmeye başlamıştım.
Sinirle dolmuşa atladım ve berbat bir trafik sonrası arkadaşa ulaştım.
Sabıkalı Ankesörler
Ertesi gün bozulan telefonumu tamire götürmek istedim ama garanti belgesini bulamadığımdan vazgeçtim. Eski bir okul arkadaşıma uğramam gerekiyordu. Evinde olup olmadığını öğrenmek için telefon etmeliydim.
Cadde başındaki ankesörlü telefonların durduğu yere gittim. İki ankesörlü telefondan birinin arasından bir seçim yaptım ve kartı soktum. Ama o da ne? Kart girdikçe makinenin içine doğru gidiyor ve garip bir şekilde bir daha çıkmayacakmışçasına bir izlenim veriyordu bana. Ahizeyi kaldırdığımda kartı sokmama rağmen hâlâ ekranda “Lütfen kartı itiniz“ yazıyordu. Zaten yeterince itilmiş olan kartı çıkarmaya çalıştığımda başarılı olamadım. İçeride sıkışmıştı. Çaresiz üzüntüler içinde diz çöktüm. Diz çöktüğümde telefon kulübesi içinde eski, yere atılmış başka bir kart olduğunu gördüm.
Belki onun yardımıyla içeride kalan kartımı çıkarabilirdim. Ancak başka bir kart o kadar ince bir yerden girer ve diğerinin çıkması için belki bir ihtimal, bir cımbız görevi görebilirdi.
Birkaç dakikalık denemeden sonra kartın bir daha oradan çıkmayacağını anlamıştım. Ayrıca daha yeni aldığım ve sadece bir ya da iki kontör harcadığım kart boşa gitmişti. Bir kez daha ankesörlü telefon kartı alamayacak kadar beş parasız, çaresiz hâldeydim. Bu ne ilk ne de son sabıkasıydı ankesörlü telefonların. Ya çok büyük bir problem için arayan biri olsaydım. Hırsından ankesörlü telefon yumruklayan klasik yurdum insani olmamak için zor tuttum kendimi...
Soğukta üşümek, parasızlıktan doğan çaresizlikler, kesilen yayınlar, bozulan cep telefonları, kart yutan ankesörlü telefonlar, çalışmayan ATM’ler, karanlık yollar, geç saatler… Her şey ters gidiyordu bu aralar...
Bitti mi derseniz “Tefrika devam edecek.” derim size…
Gelecek yazıda görüşebilme dileğiyle…
harika ve cok keyifli bir okadar da turkıye nın durumunu gozler onune seren bır yazı. bilgi aginin dergisini sordum bulsaydım yazınızı saklayacakım elinize saglık devam yazınızı takıp edıyorum
Temmuz 23rd, 2009 at 04:39Yazmanın güzelliği de bu zaten: hep öyle mi yoksa?. Şeytan ayrıntıda mı gizli?. Olsun yaşam ayrıntı da da güzel.. Çilen üzülürken, yazına tebrikler..
Şubat 16th, 2011 at 16:13İHG.