“Köy Enstitüsü Ölüsü”nü Diriltmeye Çalışanlar..
Köy Enstitüleri, ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı yasa ile iyi niyetle açılmış okullardır. Türkiye'ye özgü olan bu eğitim projesi; 28 Aralık 1938 tarihinde malum ve mahut zihniyetli kot pantolonu, tek koruması ile gece/gündüz şehir şehir, köy köy dolaşarak bu projeyi anlatan Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel tarafından yürütülmüş, İsmet İnönü, İsmail Hakkı Tonguç, Halil Fikret Kanad, diğer fikir babaları tarafından desteklenmiş,1950 seçimlerinde iktidara gelen Demokrat Parti, tarafından 27 Ocak 1954 de, iyi niyet kötüye kullanıldığından kapatılmıştır.
Zaman zaman yazdım, yine yazarım, konferanslarımda söylerim. Nilüfer İlçemiz ayrı bir eyalet gibi yönetiliyor. Komünist ve sol fraksiyonlu ne kadar ideoloji varsa, burada serbestçe at oynatır, etkinlik ve çalışmalarda kendilerinden söz ettirirler. Üç fidan heykelleri, Kültür Merkezlerine verilen isimler, yapılan toplantı ve yürüyüşler, Cumhuriyet Mitingleri, poster dağıtımları, yayınlar, tanıtıcı broşürler, sempozyum, panel, gece ve diğer faaliyetlerinde aynı zihniyeti görmek mümkündür.
Bir zamanlar suç duyurumuz üzerine açılan tahkikat ve soruşturmalarda televizyon ekranlarında gözyaşı dökmeleri, Atanın ilkelerine bedel ödemeye hazır olduklarını bol keseden atmaları, basına beyanatları, köşe yazarlarını, televizyon haber yapımcılarını ve kendi yandaşlarını üzerime saldırtmaları, telefon tehditleri, küfürlü/sinkâflı hakaretler tatlı (!) bir hatıra olarak mazide kaldı, bilgi/belgeler, canlı olarak yayınlanan haberler arşivimizde mevcuttur.
İktidar hükümeti muktedir olamadığı için paçayı bu suç duyurusunda da yırtan belediye başkanı, mahalli seçimlerde yine koltuğa oturdu, icraatları bütün hızıyla devam ediyor.
Nilüfer kent konseyinin bir mesajı var telefonumda. “Köy Enstitülerinin 74. yıl Kutlama Etkinlikleri”nin Misi Köyünde yapılacağı, kent konseyi önünden araçların kaldırılacağı belirtiliyor. Cumhuriyet yürüyüşlerinde de böyle araçlarla insan taşınıp, iktidar ve inançlar aleyhinde sloganlar atıldığı, ideolojik dövizlerin taşındığının mazide kaldığı gibi…
Zaman zaman böyle yaralar kaşınarak, ideolojik bir gerginlik meydana getirmek için yapılan etkinliklere alıştık artık. Daha yenileri kapıda, bekleniyor.
İktidarı sandıklarda yıkamayanlar, bu tür olaylarla, tahrik, kışkırtma, kaşıma, provokasyon, vesaire oyun/tuzaklarla huzuru ve millet bütünlüğünü bozmaya çalışacaklardır, akıllı ve ferasetli olmak gerekir.
1964 yılında basılan, ilk kitabım olan ACI MEMLEKET GERÇEKLERİ isimli eserimde KÖY ENSTİTÜLERİ TERANESİ başlıklı yazımda, aynen şöyle demiştim.
“Memleketimizde boş teranelerle kendilerini avutarak, Köy Enstitülerini gün ışığına çıkarmak isteyenler vardır.
Damgalı Tonguç Babanın eseri olan Köy Enstitüleri maziye karışmıştır. Bu okulların yerini, ideal öğretmen yetiştiren ‘Öğretmen Okulları” almıştır.
Köy Enstitülerinin zararlı bir yuva oldukları, millet huzurunda vesikalarla ispat edilmiştir. Maarif Müfettişi Fethi İspendiyaroğlu, gazeteci İlhan Darendelioğlu, Muharrir Necip Fazıl Kısakürek ve o yuva içerisinden çıkmış birçok insanların ifşaatı ile komünist parmağının bu okullara sokulduğu anlaşılmıştır. Merhum Reşat Şemsettin’in yaptırdığı teftiş sonunda ele geçen ‘iki çuval evrak” Milli Eğitim Bakanlığında saklıdır. 6 mayıs 1962 Pazar günkü Tercüman gazetesinde neşredilen Ahmet Kabaklı’nın bir yazısında; bunlardan gördüğü birkaç vesikayı, boş teraneci, sağır kulak ve kör gözlere sokmak için buraya almayı uygun buluyorum:
VESİKA:1 - «Köy davasına öncü olmak için arkanızda kocaman bir devlet «Rusya» vardır. Lenin ve Stalinin hayatlarını okuyunuz. Onları örnek tutarsanız, büyük işler başaracağınıza senet vereyim.»
VESİKA: 2 - «Komünist rejim insanı her yönden tatmin edebilir. Mesela şu yüksek kısımda 26 genç kız var. Bunların hepsi çocuk yapacak çağa gelmişlerdir. Öyle ise bunların kısır durması, çocuk yapmaması memlekete zarardır. Eğer komünizmi kabul etsek, bu kadar genç erkek boş yere harcanmaz. Hükümet bir tedbir alsa olmaz mı? Tahsil hayatında hapsedilen enerjiler, kafalardaki gibi tenasül cihazlarındakilerde faaliyete geçse, iftihar duygusu olsa ... Doğacak çocuklar ana - babaları kaygı duymadan hükümet tarafından doğum evlerinde toplansa ... Alimallah birkaç sene kalmaz, bütün boş topraklar işlenmeye başlar.»
VESİKA: 3 - «Aile kutsiyeti bir saçmadan ibarettir. Senin karın, benim karım diye tabiat bir şey ayırt etmemiştir. Bu, insan egoizmasının meydana çıkardığı bir saçmadır. Bunları ortadan kaldıracak elemanlar bizleriz.»
Bu vesikalar iki çuval evraktan sadece okunan üç vesikadır. Kim bilir daha ne herzeler, ne yumurtlamalar vardır bu çuvallar içerisinde. Görülüyor ki; Komünistler gençleri en bayağı yoldan avlamak istemişlerdir. Bu aşıya tutulan yüzlerce zavallı genç, değirmen oluklarını çocuklarla tıkayarak Milletin lanetine uğramışlardır.
Devlet Başkanımız Cemal Gürsel dahi, “Köy Enstitüleri bana telkin etmiyor.” demiştir. Maarif şurasında da bu okulların açılması fikrinin şiddetle reddedilmesine rağmen, bir demagoji edebiyatı içerisinde bu teraneyi hala devam ettirmek isteyenlerin bu hareketi saygısızca bir cüretkarlığın neticesidir. Köy Enstitüleri bir müessesenin adı olmaktan çıkmış, bir ideoloji haline getirilmiştir. Bu ideolojinin arkasında gizlenen el, Komünizmin elidir. Türk milletinin Köy Enstitüleri diye bir davası kalmamıştır. Bu davanın amme vicdanında muhakemesi çoktan görülmüştür.”
Bu kitap basılaı, aradan elli yıl geçmiş, 2014 yılında san ki bugün yazılıyor gibi bir hava meydana getirmiştir. Hak olan asırlar öncesinden de doğru, şimdi de doğru, gelecekte de doğrudur.
Asrın kaosunda, günümüz Türkiye’sinde bu tür boş teranelerle meşgul olmak, eski yaraları kaşımak, ölüleri mezardan çıkarmaya çalışmak, veya diriltmek istemez zarardan başka bir fayda vermez, anarşi ve terör meydana getirir.
Başkanlık döneminde birçok davası bulunan, bazı davalardan mahkum olan ve hâla duruşmaları devam eden bir başkanın, ideolojik gündemlerle ayakta kalmak istemesi, bir partinin sözcülüğünü yapması, kendisine ve Nilüfer halkına bir fayda getirmez, yapılan harcamalar, verilen emek ve gayretler vebal olur, gelecekte hesabı sorulur.
Devletin, Milletin, Ümmetin, İktidarın “Köy Enstitüleri” diye bir davası yok. Tarih kabristanına gömülen bu ölünün diriltilmesi çabaları fayda getirmez. Milletin parası ile insanları veya buna inanan fikirdaşlarını, parti zihniyetini taşıyanları Misi Köyüne taşımanın hesabını soran bir savcı, bir yetkili çıkar, ağlamadan/sızlamadan hesap vermek zorunda kalırsın. Böyle bir şey olmazsa, Mîzân Terazisinde vereceksin. Bırak böyle boş işleri de, faydalı işlere para harca, emek ver, gayret göster ki, vebal terazin iyi tartsın, kantarın topu kaçmasın. Yaraları kaşımanın, çıbanları deşmenin zararı büyük olur, kaos, ayrılık ve anarşi meydana gelir.
Benden söylemesi ve yazması, gerisini Başkan ve adamları, mensup olduğu parti bilir.
Hakka dayanan her hizmet, gayret, eser boşa gitmez, biline. Gerisi fasa/fiso ve boş bir tenekeden ibarettir, sesi çıksa da, içi boştur.