content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

19 Haz

Korkularımızla-İhtiyaçlarımız Arasında

İnsan davranışlarını korkuları ve ihtiyaçları belirler…Kaybetmekten korktuğu için, sahip olduklarına kuvvetle sarılır insan. Ve sarıldıklarını kaybetmeyi göze alamaz, çünkü onlara ölesiye ihtiyacı vardır.

İşte tam bu noktada hayatı nasıl algıladığımız en temel meselemiz oluverir birden bire.

Eğer bu dünyaya bir rastlantı eseri gelmişsem, hayatı bir rastlantı eseri bulmuşsam ve kendi kendimin sahibi, koruyucusu, ihtiyaçlarımın gidericisi olarak yine kendimi belliyorsam işim zorlaşır. Her bilinmeze karşı kaygı ve korku geliştirmek, her şey karşısında titremek ve daima alarm durumunda olmaktan başka bir seçeneğim kalmaz.

Sonsuz ihtiyaçlarım vardır. Karşısında azıcık gücüm... Dünyayı yutsa doymayacak bir isteme listem var ama gücüm sınırlı. Elimi uzattığımda ulaşabildiklerimle, gönlümün istedikleri bir türlü karşılanmaz!

Dünyaya ve içindeki insanlara kızmaya başlarız sonra, “İhtiyaçlarımızı gidermiyorlar, istediklerimiz yapmıyorlar!” diye. Sonra da kendimize kızarız. İhtiyaçlarımızın sonsuzluğunu, iktidarımızın sonluluğunu gördükçe…

Ne ihtiyaçlardan kurtulabiliriz ne de istemekten. Arada sürünür gideriz biteviye, eğer dünya algımız değişmezse.

Bir de şöyle düşünelim: diyelim ki dünyaya birisi tarafından gönderildiğimizi düşünüyoruz. Bir sahibimiz var. Ve ihtiyaçlarımız yine sonsuz, fakat ihtiyaçlarımızı karşılamak zorunda olan biz değiliz. Bizi dünyaya gönderen varlık, ihtiyaçlarımızı da vereceğini taahhüt etmiş. Bizden sadece istememizi istiyor. Çünkü aslında güzel olan şey, “ihtiyaç hissetmek” ve sonrasında istemektir.

İstemek bir insandan olursa tatsız hatta onur kırıcı bir şey olsa da her şeye gücü yeten bir varlığa yönelmek amacı için kullanıldığında, aynı ihtiyaç bir anda anlam kazanır ve bir bağlanma amacına hizmet eder.

Bir önceki hayat algısında sonsuz ihtiyaçlarını karşılamak için perişan olan insan , bu dünya algısında ihtiyaçları adedince bağlanma yolu bulan bir varlığa dönüşür.

Herkes bilir ki hiçbir şeye ihtiyacı olmayan insan sıkılır. Tatminsizdir. Dünya ona boş ve anlamsız gelir. Bu insan giderek tembelleşir ve mutsuzlaşır.

O nedenle ihtiyaçların varlığı değildir kötü olan. Asıl kötü olan ve bizi bunaltan ihtiyaçlarımızı “kendi kendimize karşılamak zorunda olduğumuza dair” saplantılarımız ve karşılayamadığımızda yaşadığımız korkudur.

Hayatı doğru okuyabilsek her duygumuz bizi hayatın anlamına yaklaştıracak. Oysa bizim bütün çabamız, kendimizi garanti altına almaya çalışmak üzerine kurulu. Böylece korkularımızdan kurtulabileceğimizi sanıyoruz. Biriktirdikçe daha az şeye ihtiyaç duyacağımızı ve daha az üzüleceğimizi düşünüyoruz. Oysa biriktirdikçe, biriktirdiklerimizi kaybetme korkusu yüreğimizi her gün daha fazla kaplamaya başlıyor.

Zira yol yanlışsa eğer ne kadar hızlı gidersek gidelim ne kadar çabalarsak çabalayalım bizi istediğimiz şeye yaklaştırmıyor. Bilakis hızlandıkça istediklerimizden daha da uzaklaşıyoruz.

Bu yolun sonu yok! Vakit varken yolcu olduğumuzu ve bütün yol ihtiyacımızı bizi bu yola çıkaranın karşılayacağına emniyet ederek yola revan olmaya niyet etmeliyiz. Tek çözüm dünyaya ve varlığa bakış açımızı yeniden ayarlamakta gizli.

Biz de yüzünü güneşe dönen bitkiler gibi olmalıyız değil mi? Bize hayat verene doğru yönelmeliyiz. Yoksa öbür taraf karanlık, rutubetli, zahmetli, hasta edici hatta yok edici!

Etiketler :

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank