content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

10 Haz

Korkuları Yaşamak…

Bu yazıyı aslında seçimlerden sonra yazmayı düşünüyordum. Fakat yaşananlara baktığımda Türkiye'nin nasıl bir tıkanmanın ortasında kaldığı ve bu tıkanmadan da çıkamayacağı korkularım ağır basıyordu. Seçimler den sonra Türkiye'yi nelerin beklediği, işte asıl sorun da burada aslında. Gerek Başbakan gerekse diğer liderler hala Türkiye adına nasıl bir gelecek düşündüklerini anlatamadılar, birbirlerine karşı dalaşmalarından tutun da hiç bir ülke de rastlanmayacak bir resmi halka göstermeleri inanılır gibi değil. Böyle bir siyaset anlayış olur mu, peki nerede sanat? Nerede insanca yaşam ve düşünce özgürlüğü? Nerede özde ve dolaysız bir demokrasi anlayışı? Nerede emeklinin dul ve yetim kalan insanların insanca yaşam hakları? Nerede Atatürk devrimlerine olan sadakat ve düşünce saygınlığı? Nerede çağdaş düşünce ve cumhuriyete bağlılık? Başbakan kendi yarattığı korkunun şimdi kendisine dönmesinden korktuğu için bir telaş içinde.

Ve tekrar sistemin elinde olması düşüncesiyle bu korkuyu biraz da olsa yenmeye çalışıyor. Korkunun hırs ve öfkenin getireceği sitemin içinde, yarın ciddi anlamda aşılamayacak sıkıntıları bu ülke yaşarsa, işte o zaman hala adını bile bilmediğimiz ne demokrasi kalır nede yaşam özgürlüğü. Türkiye böyle sıkıntıların ortasında çok önemli bir seçime gidiyor.

KORKULARIM.

Evet, korkularımı bir türlü atamıyorum içimden, Başbakanı gördüğüm anda bile korkularım daha da artıyor, benim Başbakanım nasıl bu kadar hiddetli hırçın öfkeli saldırgan olur diye sormaktan alamıyorum kendimi. Nazi Almanyası'nda papaz Martin Niemöller'in günlüğünü okumuştum.''Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkaramadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkaramadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.''Yarın Türkiye'de şimdi olduğu gibi, Atatürk ve devrimlerini savunan, cumhuriyeti bilim ve aklı, aydınlığı, çağdaş anlayışın savunuculuğunu yapanların da alındığı korkuyu yaşamak, bana göre Martin Niemöller'in günlüğündeki sonu yaşamak gibi öyle değil mi? Atatürk bir konuşmasında ''Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkardığı adamların kanındaki, vicdanındaki asli cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin.''Şimdi soruyorum size değerli okurlarım, bizi kim ve kimler yönetiyor acaba.

Şimdi Cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül,19 Aralık 1992'de RP Kayseri Milletvekili olduğu dönemde sarf ettiği şu sözler hala unutulmadı;''Ne mutlu Türk'üm diyene lafını tutup her yere yaza yaza ve bunu özellikle hiç olmayacak yerlere yaza yaza, Türkiye aslında ilkel bir hale dönmüştür.'' Bu sözleri üstelikte Meclis kürsüsünden söyleyen kişi şimdi Cumhurbaşkanı, bugün hala ne Başbakan ne de cumhurbaşkanı ''Ne Mutlu Türküm Diyene'' sözünü kullanmadılar, üstelik çok sayıda yasalar çıkartılarak Türklük adının çok yerde kullanılmasını yasaklamaya çalıştılar. Geçmişte Başbakan ''Bir gün bu ülke de laik çağdaş anlayış değil, ümmetçilik anlayışını getireceğiz, geliyoruz ve sindire sindire geliyoruz''sözlerini kullanmadı mı? Yarın seçimlerden sonra yapılacak bir anayasa oylamasında korkuyorum çok ciddi sonuçlar çıkacak ortaya. AKP'nin asıl istediği bu, ama çoğunluğu bulamama korkusunun getirdiği telaşı da yaşıyor. Başbakanın tüm endişesi çirkin siyasetin Türkiye'ye getireceği kazanım olabilir mi?

AKIL VE BİLİM.

Atatürk miras olarak akıl ve bilim demişti. Baktığımda bunca yıl AKP'nin yaptığı sadece inançların gölgesinde kalan bir Türkiye yaratmaktan öteye geçemedi, sanat ve sanatçıya verilmeyen bir değer, sanata ''UCUBE'' diyen bir anlayış, sanatçıya ''Sanatçı müsveddeleri''diyebilen bir Başbakan.''Böyle bir sanatın içine tükürürüm diyen''aynı anlayıştaki bir belediye başkanı.''Hala kapıları kapalı (AKM).Dünya kültürüne başkent'lik etme şansını yakalamışken, bu şansı iyi kullanamamanın getirdiği üzüntüye bile aldırmayan bir anlayış.75 milyon bir ülke de sadece 6,5 milyon insanın kitap ve gazete okuduğunu görmemezlikten gelmek. Ülke genelinde sadece bin yedi yüz civarında bir kütüphane sayısının ürkütücülüğüne aldırmayan bir hükümet.

 Ama bu gün 83 milyon bir Almanya'da 16 binden fazla kütüphanenin olması aradaki korkunç kültür farklılığını nasılda ortaya çıkarıyor, ama bu şimdi kimsenin umurunda bile değil. The Guardian bir yazısında ''Türkiye Batı'dan hızla uzaklaşıyor, bu da Türkiye'nin gelecekteki reformlarda etkin olamayacağı gerçeğini gösteriyor, bu reformların arasında özellikle sanat ve kültürün sanatçının Batı ile buluşması görülmüyor.''İşte şu kısa yazımda duyduğum tüm kaygılarım kendiliğinden anlatılıyor. Ama şimdi yaratılan Kırsal kültür toplumu adını verdiğimiz halkımız, yarın oy vermeye gittiğinde hala nereye ve kime neden oy kullanacağını bilmeden ülkenin geleceğine karar verecek bunu biliyorum. Ünlü filozof NİETZCHE'nin söylediği şu sözleri düşündükçe Ülkemin geleceğinden endişe duyuyorum. Ne demişti Nietzsche,''Cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz.

Sadece seçim yaptığını zanneder. Cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmakçadır. Böyle bir seçimle iktidara gelenler, düzenledikleri tiyatro ile halkın egemenliğini çalan zalim ve madrabaz hainlerdir''.Bunu ben değil Nietzsche diyor. Ben burada kendi halkına asla eğitimsiz kültürsüz diye bir tanımlama yapmak saygısızlık etmek istemedim, ama şimdi böyle bir toplum yaratarak buna da benim halkın demek ve akıl mantık çağdaş değişim anlayışının ülkenin geleceğinde çok önemli bir yer tutuğunu görmemek, toplumu ikiye bölmek değil midir? Dilerim sonunda korkulacak bir siyasi çatışmayı yaşamaz Türkiye, böyle bir tıkanmanın ülkeye vereceği zararı düşünmek bile istemiyorum. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE...

Etiketler : , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank