Kör Olduktan Sonra Ne Fark Eder!
İnsan sevdiğine de ‘kör'dür nefret ettiğine de.
Biri sevdiğinin eksik ve yanlışlarını görmezken diğeri de nefret ettiğinin iyiliklerini ve iyi yanı görmez. İkisinin neticesi de körlüktür. Ve bu ‘körlük' hakkı perdeleyen gerçek körlüktür!
İtidali tavsiye eden bir medeniyetten gelen bizlerin günümüzde bu kadar ‘kör' olması hem düşündürücü hem de korkutucudur.
Asl olan kinin olmamasıdır. Fakat şayet nefsinize yenilip birisine kininiz oluşsa dahi, hakkı perdelememeli. Şayet hak arama yönteminiz başkasını mağdur etmiyorsa, hak aramak; kutsal bir mücadele ve erdemdir. Mensubu olduğumuz medeniyet, her konuda hep ‘Orta Yolu' bulmayı tavsiye etmiştir. Örneğin Hz. Ömer (r.a), ‘ İdarecilik çok zordur. Çok sert olursan kırarsın. Gevşek bırakırsan, idare edemezsin' derken yine orta yolu bulmayı tavsiye etmiştir.
BİR TOPLUMA OLAN KİNİNİZ SİZİ ADALETSİZLİĞE İTMESİN
Bu konuda Allah'ın Müslümanlara olan emri kesin ve keskindir: “Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah'a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah'a karşı gelmekten sakının. 5/8” “Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın. 49/6”
Bir hâkim ilk önce ‘kendine' hâkim olmayı başarabilmeli. Yoksa yanlı olur hükümleri. Hükümler yanlı olunca da meşruiyetleri tartışma konusu oluverir. Tartışmalı olunca hükümler, kaybeder meşruiyetini.
Günümüzde İslam adına yapılanların İslam'da yerinin olup olmadığını sorgulamadan İslam'a olan kinlerinden dolayı ‘mal görmüş mağribi gibi' İslam'a saldıranlar ile bu yapılanları yapanlar arasında ne fark var?
Günümüz sözde Müslümanlarının İslam'a yaptığı kötülüğü karşıtları bile veremezdi... Acaba Günümüzde bilinen ve yaşanan ‘İslam' ile peygamberimizin yaşayarak bildirdiği İslam arasında çok fark var? Bunu hiç sorguladık mı? İlk asırdan bu yana sözde Müslümanların tarafgirliği, tavır ve yaşam biçimleri, kâfirlerin dahi beceremeyecekleri kötülüğü İslam'a yapmıştır. Bazıları öldürülenlerin ırkına, inancına veya sayısına göre acı çekiyor, üzülüyor veya tepki veriyorken; dinimiz İslam, "tek bir cana kıymayı tüm insanları öldürmek ile eşdeğer" görüyor.
Çamurdan olmak bir eksiklik değildir, eksik ve çirkin olan "çamurlaşmaktır".
İnsanı her türlü kötü yola sevk edebilen hasedi oluşturan tutkuların en kirlisi kıskançlıktır! Birilerinin mutluluğuna tanık olmak sizi üzüyorsa, kalbinizde kıskançlık ve hırs yer etmiş demektir!
İradesidir insanı cennete veya cehenneme götüren. Aynı zamanda dünyayı da cennete veya cehenneme çeviren insanın iradesidir. O halde cenneti önemsediği ve cehennemden korunduğu kadar iradesini de önemsemeli, korumalı ve sahip çıkmalı insan.
Bozulmuş yetişkinleri düzeltmekle uğraşmaktansa; sağlam çocuklar yetiştirmek daha faydalı ve daha mantıklı olacaktır. Sonrasının muhasebesini makul bir mukayeseye tâbi tutma duyarlılığı olmayanlarla sağlıklı ve huzurlu bir birliktelik ve gelecek inşa edilmeyeceği gibi böylesi insanlarla sağlıklı bir bağlantı kurmanın yolu da yoktur.
Bu asır güzel güzel de; vicdansız olanlara güzel, bize değil. Kendi kötülük ve kötünüzü, sizden olan zalimi ve zulmü görmedikten sonra ve ‘bu bizdendir bu bizden değildir ilkesizliğini' sergiledikten sonra; vicdanın kör olmuş demektir. Vicdanın kör olmuşsa, bana ne gözlerinden; görmüş veya kör olmuş...