- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Kopyala Yapıştır Mimari Olmaz

“İnsanların yaşamını kolaylaştırmak ve barınma, dinlenme, çalışma, eğlenme gibi ihtiyaçlarını sürdürebilmelerini sağlamak üzere gerekli mekânları, işlevsel gereksinmeleri ekonomik ve teknik olanaklarla bağdaştırarak inşa etme sanatına” mimari deniyor.

Dolayısıyla mimari, her türlü yapı ve fiziksel çevresinin; tasarımından planlanmasına, inşaatından dekorasyonuna ve doğru mobilyalarla buluşturulmasından uygun bir peyzaj oluşturulmasına kadar çok yönlü çalışmalar bütününü oluşturuyor.

İnsanlığın gelişimiyle mimarlığın gelişiminin paralellik arz ettiğini söylersek yanılmış olmayız. Geçmiş milletleri, kültürel ve mekânsal kalıntılarıyla değerlendirebiliyoruz. Tarihsel mekânlar ve mimari tarzlar ilgili milletlerin kimliğini ve derinliğini ortaya koyuyor.

Bugün için ortalama 100 yıl ve öncesi bina vb. varlıkları tescilli eser statüsüne alınabildiği gibi, yaklaşık 100 yıl sonrasında ise bugün ki yapılarımız da bu kapsamda değerlendirilebilecektir. Günümüz mimari eserlerine baktığımızda kamu yapıları genelde tip proje şeklinde kopyala yapıştır tarzında, maalesef çok azında mimari derinlik ve estetik bulunmaktadır. Hatta birçoğunun 100 yıl sonrasında mimari değerden ziyade beton kalitesi olarak dahi ayakta kalabilmesi mümkün gözükmemektedir.

Aslında bir binaya eser denilebilmesi için öncelikle kopyala yapıştır mantığından, tip proje mantığından çıkarılması gerekir.

Son yıllarda inşaat sektörü, kalkınmada başı çeken temel sektörler arasında, alt başlığında ise TOKİ uygulamaları ve büyük ölçekli altyapı projeleri ile öne çıkmaktadır.

Nüfusun, resmi olarak % 92 fiili olarak % 75 şehirlerde yaşadığı günümüzde inşaat sektörünün; niteliği, estetiği ve sanatsal yönü daha fazla önem arz etmektedir. İnşaat sektörünün yoğun olduğu şehirleşmeyi betonlaşmadan ayırmak ve medenileşme projesine dönüştürmemiz lazım. Bunun içinde;

Kıymetli okurlarım; maalesef bugün bunların veya yazmadığım diğer hassasiyetlerin hiçbirisini şehirlerimizde veya kırsal alanlarımızda göremiyoruz. Şehirlerimizi yapsat çılgınlığına ve fırsatçılığına kurban ediyoruz, aslında şehirlerimizi kaybediyoruz. İsimleri hikâyeleri tek tek yok ediyoruz. Kamu yapılarını “tipsiz tip proje” kolaycılığına mahkûm ediyoruz.

Benzer bir değerlendirmeyi kırsal alanlarımız içinde yapmak mümkün. Konu çok uzun, derdimiz büyük maalesef…