Seçim geçti, sonuçlar ders verici nitelikteydi, “şu partiyle asla bir araya gelmem” mesajı verenler oldu, “bundan sonra barış sürecinin ancak filmini çekerler” gibi çiğ ve gereksiz açıklamalar geldi, “valla billa ben kazandım” vari konuşmalarla devam edildi.
Millet Ak Partiyi uyardı saf dışı etmedi, kahramanda yapmadı, bu durumu hem Ak Partinin hemde diğer partilerimizin doğru okumaları ve adımlarını ona göre ayarlamalarında fayda var. Yoksa kendi ayarlarını yapmayanlara milletimiz gereğini zaten yapar.
Bilişim ve genetik çağında yaşıyoruz, çocuklarımız bu konularda okuyarak, çizgi film izleyerek ve yayınları takip ederek yetişiyor, memleketimizi çocuklarımıza daha yaşanabilir hale getirmek için uğraşıyoruz. Yeminle söyleyebilirim ki; rasgele konuşmalarımızı, şiddete varan açıklamalarımızı, ötekileştirmelerimizi, kin ve nefreti, dünyayı kendilerine emanet etmeye hazırlandığımız çocuklarımız arzulamıyor, onaylamıyor ve bu psikolojiye de yabancılar.
Kişisel kanaatim bu seçimlerde milletimiz siyasilerimize, “hamasi nutuklardan vazgeçin, sorunlarınızı konuşarak halledin” talimatı verdi. Konuşmalıyız, dışımızdakileri önemsemeliyiz, farklı seslere kulak vermeliyiz, “karşı taraftakiler duyarsız” anlayışını terk etmeliyiz.
Özetle her insanımızı önemsemeli ve insan merkezli bir Türkiye oluşturmalıyız, bunu;
- istiklal marşı okurken arka arkaya duracak öğrencilerimizi sığdıramadığımız okullarda yapamayız,
- her bulduğumuz okul bahçesine yeni bir okul yapma anlamsızlığını sürdürerek yapamayız,
- bize ait bir kırsal ve kentsel mimariyi beton döküp üzerine tuğla dizmekten ibaret olan inşaat sanayi ile yakalayamayız,
- yaşlısını, engellisini, hamilesini sokakta ve kamusal alanlarda rahat ettiremeyen belediyecilik uygulamalarıyla yapamayız,
- yetkili hale geldiğimiz kurumlarda “yakın akrabaya peşkeş çekme”, yakınlarımızı işe alma, yakınlarımızı kritik görevlere getirme, seçim öncesi destekleyenleri seçim sonrası ödüllendirme, akraba tanıdık veya nüfuzlu çevrelere ihale işlemlerinde pozitif ayrımcılık yapma vb. her tarafı iğrenç ve vebal olan uygulamaları terk etmeden yapamayız,
- insanlarımızı; çalışan, terleyen, sağlıklı ve nitelikli üretici iken köylerimizi terk ettirecek sebepleri zorladıktan sonra; çalışmayan, kentsel sağlıksız çevrede hayatını geçiren, çoğunlukla market ve fabrikasyon ürünleri kullanan ve nitelikli tüketici hale getirerek yapamayız,
- efendiler söylenecek çok şey var ama bir şey varki her şeye bedel: kalıp yanlış, ne koyarsanız koyun düzgün ürün vermiyor, kalıbı konuşmamız gerekiyor, kalıbı konuşmak balık tutmayı öğrenmeyi konuşmak demek, bize ait bir medeniyet inşa etmek ve tekrar yeni bir güç olarak doğmak demek.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşı olarak son sözüm yurt dışı basına: son müslüman türk ölmeden Selahaddin Eyyubiler ölmezler.
(bu arada bugünki başlık kanaat önderi bir annemize ait)