Konma Bülbül Konma Kurudu Dalım
Gül bahçesinde bir gülfidanı olmayı istemezdim… Onlarca nazenin çiçek arasında olmaktan, daha çok istenilen şey olmalı… Meselâ yapa yalnız tek başına olmak gibi.
Saraylar ve köşklerin bahçesi de olsa, bu durumda fark edilmezsiniz. Size topluca bakarlar. Kimsenin kimseden pek farkı yoktur yani.
Ama bazıları fark eder…
Senin gibi…
Her sabah onlarca bülbül konar dallara… En güzel sözlerini en içli nağmelerle söylerler. Her birinin sesi bir diğerinden güzeldir…
Sen de gelir şakırdın onlarla birlikte…
Senin sesin onlar kadar güzel değildir belki. Ama sözlerin aklıma yer eder, nağmelerin kalbime tesir ederdi. Bana çok şey söylerdin. Sadece bana seslenir, sadece ben anlardım.
Diğerleri…
Onlar ne istediklerini bilmezlerdi aslında. Yaratılışları gereği şakırlardı öylece. Kimin kime söylediği belli olmazdı.
Sen bana söylerdin…
Bilirdim…
Her seher karşıma konar, en güzel sözlerini mümkün olan en güzel nağmelerle söylemeye çalışırdın. Sen şakıdıkça gövdem daha dik, yapraklarım daha yeşil olurdu. Güllerimin kırmızısı daha canlı... O kadar fidan arasından daha faklı görünür olurdum. Senin sevgin bana hayat verirdi. Yaşama arzum, neşe kaynağımdın. Bana ´benlik´ kazandırmıştın.
Ama…
Günler sonra diğerlerinden farkım ortaya çıktı…
Yani fark edildim.
Bahçedeki bütün çiçekler bana bakmaya başladı. Havamız aynı, suyumuz aynı toprağımız aynıydı... Ama rengimiz, kokumuz, boyumuz farklı olmaya başlamıştı.
Bu hâl başlangıçta hoşuma gitmiyor değildi. Hayranlıkla bakan gözler daha sonra, hasede ve kıskançlığa döndü. Sanki suçluymuşum gibi…
Durumu sadece diğer güller değil, diğer bülbüller de fark etti. Bir zaman sonra hepsi benim karşımdaki dala kondular. Hani senin her seher gelip konduğun dala…
Bütün kuşlar benim için söylüyordu artık. Ama sana yer kalmamıştı. Sen uzakta bir yerde kalakaldın. Gözlerim sana çevrilince bu sefer de sana olan husumet arttı.
Sonunda…
Sonunda seni kovdular bahçeden. Daha sokmadılar içeri.
Kayboldun…
Ben havasız ve susuz kalmıştım…
Sevgisiz kalmıştım…
Sensiz kalmıştım..
Ve
Sessiz kalmıştım…
…
Bahar sona eriyordu. Ben diğerlerinden önce kurumaya başladım. Yapraklarım tez sarardı. Solmaya başladım.
O da ne?
Karşımda hiç bülbül kalmamıştı. Onlar yine diğerlerinin karşısına geçip şakımaya başladılar. Çünkü bu sefer onlar benden daha canlı ve alıcı duruyorlardı.
Karşımdaki dalda kimse yoktu artık.
Sen de yoktun…
Ama biliyorum. Sen buradakiler gibi değilsin… Sen başka bir bahçeye gitmedin… Biliyorum…
Ya bir kafese hapsettiler seni ya da sen bir kuytuya hapsettin kendini…
Ve oradan beri söylemeye başladın şarkılarını…
Ben görmesem de hissediyorum…
Sen de bunu biliyordun…
Bir gün bütün çiçekler solup, diğerleri buralardan göç edince yine geleceksin. Ve bu sefer yaprakları dökülmüş çiçekleri solmuş olsa dahi dalıma konup, şarkılarını söyleyeceksin. Merak etme ben duyarım. Ve bir sonraki bahara o şevk ve heyecan ile daha gür açarım.
Onlar mı?
Yine gelecekler. Seni yine kovacaklar. Ama sadece ´sen´i kovacaklar…
Çünkü…
Sen gitsen de kalbin burada kalacak…
Ben burada kalacağım…
Burada…
Beraberce…