Kondom Yasaklansın mı?
Çalışan ve yeni doğum yapan anneler, hükumet ASDEP adlı projesiyle çocuk doğumlarınıza teşvik getiriyormuş… Haydi, yaşadınız demektir! Umarım doğuracağınız bebeğinizin doğum tarihi çıkacak olan kanundan sonra nüfus kütüğüne işlenir.
Zira geriye dönük bu kanun geçersiz olacakmış…
Ne diyelim önce çalışan annelere hayırlı uğurlu olsun. Doğum yaptınız ve bebeğinizi hastanenin yatan odasında elinize verdiler. Akrabalardan önce devlet size gelecek ve çeyrek değil, yarım altın değerindeki 300 TL''yi cebinize koyacak. Baktınız bu yardım hoşunuza gitti. Hemen ikinci çocuğa soyunup yatağa girdiniz ve 9 ay 10 gün sonraki doğumda da bu kez 400 lirayı hak ettiniz demektir. Durun daha bitmedi. Bu yardımlar oldukça hoşunuza gitti ve yardımlardan başınız döndü, değil mi? Evdeki kondomları çöpe attınız, spirali çıkardınız ve üçüncü çocuk için perdeleri kapatıp, lambaya püf dediniz. Ve üçüncü çocuk da elinize verildiğinde devlet kapıdan bir kez daha görünüp cebinize bu kez 500 değil, tam tamına 600 Tl''yı koyacak! O an sevinciniz tavan yapacak! Zira asgari ücretli bir babanın cebinde o kadar para belki de olmayacak… Gıcır gıcır yüzlükleri bir köşede çaktırmadan sayacaksınız! Altısı bir arada uzun süre cebinizde durmayan bu parayı cebinize koyduğunuzda da vücudunuz pamuk gibi sımsıcak olacak!
Yalnız para mı? Tabi ki değil. Çalışan annelere yarı yarıya çalışma zamanı geliyor. Durun hemen ücretlerimiz ne olacak? Demeyin! Devlet maaşınızı tam olarak verecek ama şirketler bu konuya nasıl yaklaşır, orası bilinmez. Zira işiniz, patronunuzun iki dudağı arasında gidip gidip gelir. Onlar çalışan ve çalışanını kendisine köle ister. Değil sekiz saat, günün tüm saatini şirketlerinde çalışsın ve posanız çıksın ister… Onların gözü, sizi hep para olarak görür.. Ne bebek ne de annelik duygusu onların umurlarında bile değildir! Devlet Dairelerinde uygulanırsa güzel… Tebrikler hükümet…
Ahmet Bey, durun hemen öyle güzel hayaller kurmayın!
Cebinize koyduğunuz o sıcacık 600 lirayla çocuğunuzun geleceğini mi inşa etmek istiyorsunuz? Böyle düşünüyorsanız yanılıyorsunuz demektir. Şu anda kaç bankaya ne kadar borcunuz var? Kredi kartınızın birikmiş borcunu doğum yardımında verilen 300 veya 600 lirayla mı ödemeyi planlıyorsunuz? Yoksa onlarla çocuğunuza toptan bez mi, almak istiyorsunuz? Malum kış son hızıyla devam ediyor ve birkaç gün sonra da hastane ziyaretinden sonra bebeğinizin odasını hazırladığınız evinize gelecek. Öyle doğalgazın vanasını sıfıra yakın kullanamayacaksınız. Mutlaka birkaç diş daha artıracaksınız. Yoksa o parayla doğalgaz, elektrik veya diğer faturalarınızı mı ödemek istiyorsunuz… Hadi hadi, birkaç ay rahat ettiniz, demektir. Ahmet Bey, ya sonra? Hiç merak etmeyin devlet, verdiği o paraları sizlerden geri almasını çok iyi bilir. Tıpkı kaçak elektrik kullananların faturalarını düzenli ödeyenlere rücu ettiği gibi… Hani bir zamanlar Tasarruf Teşvik, yani kısa adı KEY paralarını almıştınız. Onunla da kim bilir ne hayaller kurmuştunuz, değil mi? Şimdi o paralar nerede? Mağazalardaki esnafların zamlarına mı, yoksa aldığınız zamlı sigaraya mı yatırdınız?
Hükümetin çocuk teşviki bunlarla sınırlı değil. Aldığınız o 600 lirayla çocuğunuzu özel okullarda okuttunuz, güzel giyindirip beslediniz ve üniversiteye hazırladınız, sonrada 18 yaşına geldi çattı. Bu arada ne bankaya borcunuz var, nede el borcunuz! Faturalarınızı da keyifle ödüyorsunuz! Gelen zamlarla pek de ilginiz yok. Eşinizle aldığınız maaşın birçoğu da cebinizde kalıyor! Gülmeyin ya, ülkemizde olmayacak şeyler de değil bunlar… Çocuklar tarafından kullanılacak Tasarruf Hesabı geliyormuş! Bankalar yaşadı… Bizi yeni bir hesapla tanıştıracak. Bunun diğer bir adı da “Çeyiz Hesabı" olacakmış… Çocuğunuzu evliliğe hazırlamak için bu hesaba ne kadar para yatırmışsanız, devlette tıpkı Bireysel Emeklilik''te olduğu gibi para yatıracakmış. Ne kadar yatırdınız, onun %15''ini de devlet ekleyecekmiş. Güzel…
İyi de milyonlarca ailenin durumu perişan, özellikle ücretli çalışanlar… Devlet dolaylı ve dolaysız vergilerle vatandaşların ceplerini yıllardır boşalttı. Bırakın tasarruf yapmayı geçinecek, faturalarını ödeyecek parayı zor buluyor veya bulamıyor. (İhaleci ve tuzu kurular hariç) Kısacası, ücretlilerin paraları devletin vergilere, şirket ve bankaların karlarına, ihalecilerin yaptığı gökdelenlere, havaalanlarına, futbol sahalarına, saray ve müştemilatına, kiralık araç ve binalara, dış borç faizleri, lüks araç alımları gibi şeylere gitti. Bence hükumet bu tasarruftan önce vatandaşın bankalara olan borçlarını sübvansiyon etse daha iyi hayra geçecek! Sonrasında vatandaş zaten çocukları için birikimini yapacaktır.
Bir yazımda, ütopikti ama, “Üç çocuğa kabul ancak, devlette üç çocuk sahibi ebeveynler arasında bir sözleşme imzalanmalı, buna göre; devlet, çocukların sağlıklı büyümesi, özel okullarda iyi eğitim alması, okul bitince iş garantisi, iş sonrası ise evlendiğinde rahat ve mutlu bir hayat garantisini vermesinin gerektiğini yazmıştım.
Şimdi ASDEP adlı bu projenin ilk uygulamaları birkaç il ve ilçede başlayacakmış. Diğer İllere de yavaş yavaş yaygınlaşacakmış. İyi de daha önce okullardaki Fatih Projesini tam anlamıyla sonuçlandıramadık ki! Süt projesi de iyi işliyor mu onu da incelemek lazım.
Bu gelişmeleri atılan adım olarak yine de olumlu buluyorum. Zaten çağdaş ülkelerde yapılanlar, bunlardan daha fazlası. Aslında önemli olan tüm ebeveynlerin çocuklarını gerek ekonomik refah, gerekse eğitimde herkesin alacağı iyi bir eğitim ve kariyeri doğrultusunda işe girme garantisini ülkesinde hissetmesidir. Bunlar sağlanmıyor ve milyonlarca insan sosyal yardıma muhtaç hale getirilip, sırf genç nüfusu fabrika köşelerinde asgari ücretin köleliğinde bir ömür çürüttürecekse, buna gerek ebeveynler gerekse devlet izin vermemelidir.
Çağdaş ülkeler demişken, gelin demokraside, eğitimde ve refah yaşam düzeyinde dünya''da hep başları çeken Finlandiya''da doğum yardımları nasıl oluyormuş, biraz da ona göz atalım. Beyaz Zambaklar ülkesi Finlandiya''da bir bebek dünyaya geldiğinde devlet tarafından içinde, şapka, anorak, bebek giysileri, bezleri, banyo malzemeleri, yatak seti, oyuncakları ve en önemlisi de “Resimli bir kitap" tan oluşan bir kutu hediye verilirmiş. Bu gelenekleri 75 yıldır devam ediyormuş. Bunun amacı, ebeveynlere bebeklerini bakabilmeleri ve ihtiyaçlarını sağlamakla birlikte onları, yeni oluşan Finlandiya refah devletinin doktor ve hemşiresine emanet ederek devletin her daim yanında olduğunu hissettirmekmiş. İsteyen ailelere kutu yerine 140 Euro teklif ediliyormuş ancak ailelerin %95''i kutuyu tercih ediyormuş.
İş yalnız “Çeyiz Sandığı" ve “Kutulu Hediyeler"le mi sınırlı? Onu hiç sormayın! Şimdi eğitim sistemine girsek bir tez konusu olur ve sayfalarca sürer. En iyisi ilgilenmek isteyenler Google''dan araştırabilirler. Ve Atamızın da ilgilendiği bu Beyaz Zambaklar ülkesinin neden dünyada eğitimde birinci sıralarda yer aldığını öğrenir ve ülkemiz eğitim sisteminin mukayesesini yapar. Ve kendi kendinize de şu soruyu soracağınızdan da eminim: “Biz neden böyle bir eğitim sistemini ülkemize yerleştiremiyoruz?"
Finliler bebeklere kutularında bez, şapka gibi hediyelerinin yanına çocukların ileride kitapla tanışmasını, iyi birer okuyucu olarak araştırmacı ve bilinçli bir toplumun parçası olmasını istediklerinden kitap hediye etmeleri önemli bir davranış biçimi. Biz de “Para ve Altın" görüşü ile ne demek istediğimizi zaten belli ediyoruz. Ola ki bizde kitap vermeye kalksak, ne yaparız? Ya AKP''nin propagandalı bir kitabını, onu da Osmanlıca dille veririz! Ya da AKP''li liderlerin (!) demeçlerinden oluşan bir kitap hediye ederiz!
Allah yeni doğan bebeklerle işsiz olan her aileyi, torpile farklı gözden bakan AKP''li Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner''in akrabası yapsın! (Âmin!)
Yeni yılda yeni umutlara…
Ertuğrul Erdoğan
Ocak 2015/Bursa
www.erdoganlaedebiyat.com