(Komşularımızla) Sıfır Sorun!
1991 yılında Sovyetler Birliği yıkıldığında bu imparatorluğun etkisi altındaki ve dolayısıyla Varşova Paktı üyesi ülkelerdeki yönetimler de yıkıldı. Yıkılmakla kalmadı kimisi Rusya’ya kaçtı(Doğu Almanya) kimisi ise yargılandı(Romanya). Hâlbuki esas dönüşümü yapan Sovyetler Birliğinde ise hiçbir yönetici yargılanmadığı gibi (demokrasiyi getirdiği için) baş tacı edildiler. Ve özgür Avrupa rejim olarak yeniden kurgulanan bu devletlerin yeni yöneticileriyle ilişki kurdular, işbirliği yaptılar.
Bunları anlatmaktaki maksadım sistemi kuranlar da, yıkanlar da büyük devletlerdir, yani oyun kurucu olanlardır. Nitekim geçmişte komşularımızla olan ilişkilerimizi düzenleyenler de büyük devletlerdi. Elbette komşularımızla olan sorunlarımız her komşuya göre değişiyordu. Kimine göre kıta sahanlığı, kimileriyle toprak talebi, kimileriyle din, kimileriyle ise etnikti. Baktığımızda ama mutlaka çözülemez(!)bir sorunumuz vardı.
Kısaca bize şu denilmişti “ çevrenle ilgilenmeyeceksin, bizim izin verdiğimiz kadar ilişki kuracaksın ve bizim verdiğimizle yetineceksin”.
Bu dikte elbette doğruydu ve bundan makul bir şey olamazdı. Zira istisnasız bizim çevremizdeki bütün devletleri ya batı kurgulamıştı, ya da Sovyetler Birliği. Ya da ondan önceki Çarlık Rusya’sı… Haliyle onca emek sarf edip oluşturdukları, yoktan var ettikleri devletlerin Türkiye ile yakın ilişkilerine ne kadar izin verirlerdi?
Bizler ilişki denilince masumca fikirler geliyor aklımıza. Turistik gidip-gelmeler, iyi niyetli dostluklar ve dost alış verişi. Hâlbuki devletlerarası ilişkiler çıkar ilişkileridir ve dostluklar ancak halkların etnik veya dini alakalıkları ile mümkündür.
Anlatmak istediğim şudur;
Çevremizdeki devletler(bir nebze İran hariç) hiç birisi(öyle gözükse bile) kendi milli mücadelelerinden sonra milli istiklallerini kazanmamışlardır. Mutlaka bir büyük devletin himayesinde ve kurgusunda şekillenmişlerdir. Haliyle sistem ve dolayısıyla yönetimler de kendini şekillendiren büyük devletin kontrolünde olacaktır. Ve bu zamana kadar da böyle geldi.
Şimdi yazı başlığımızın konusuna geçelim… Bundan altı-yedi yıl evvel Türkiye komşuları ile sıfır sorun politikası yürütmeye karar verdi. Bunun anlamı şudur “bölgede ben de varım”. Aslında esas sorun bundan sonra başladı. Çünkü eğer “bölgede artık bende varım” dediğimiz an bu devlerin yönetimlerine “bak artık bundan sonra beni de nazar-ı dikkate alacaksın ve payımı isterim” demiş oluyoruz. Ki bunu mevcut yönetimler takar mı veya onun kâhyası büyük devlet buna izin verir mi? Yönetimlerin takmayacağı ve büyük devletin izin vermeyeceği kesin olduğuna göre “sıfır sorun” düşüncesi ne anlama geliyor?
Bugünkü yazım soru-cevap üzerine oldu. Bir soru daha, AKP dolayısıyla Türk hükümeti bunları düşünmedi mi? Elbette düşündü, nitekim devletlerle ikili ilişkilerde şunları dediğini duyar gibi oluyorum(isterseniz komplo teorisi deyiniz, umurumda değil) “sizinle çalışabiliriz, lakin bu arzumuzu geri çevirirseniz biz de bizi sevenlerle birlikte ülkenizde demokrasi(!) mücadelesi veririz”.
Hatırlarsanız bir zamanlar ABD Irakta kimyasal silahlar var diye Saddam’ın başını yemişti… Öyle ya bizimkiler kimin çırağı…