Komposizyondan İkmale Kalmıştım
1974-1975 öğretim yılında lise ikinci sınıf öğrencisiydim. Sene sonu karnemi aldığımda bir sürprizle karşılaşmıştım. Çünkü karnemde hiç beklenmeyen bir konuk, yani bir zayıfım vardı. Komposizyon dersindendi bu kırık not. Oysa ben sınıfın başarılı bir öğrencisiydim…
Türkçe ve Komposizyon dersimize merhum Hüsamettin Yinanç giriyordu. Onun milli söylemlerine bayılırdım. Hele Namık Kemâl’in “ Vatan yahut Silistre” adlı eserini her anlatışında lâfını daha bitiremeden yüzü kıpkırmızı olur, çenesi oynamaya başlardı. Yavaşça kara tahtaya yüzünü dönerek gözyaşlarını silişini hiç unutmuyorum. Türk çocuğuna milli duygu aşılamak için canhıraş çırpınışlarını canlı şahitlerinden biri de bendim. Onun dersini sınıfımızda pek seven olmazdı lafı çok uzatıyor diye ama ben severdim. Milli duygularımın çoşkun saatleriydi Türkçe derslerim.
Notu çok kıt bir hocaydı. Ondan sekiz alan olamazdı. Kendinizi parçalasanız, yedi buçuktan sekiz belki, ama asla dokuz, on alınamazdı…Ben de altı, yedi, yedi buçuk rakamlı notlar alabilen bir öğrenciydim.
O yıl karnemde tek zayıf onun dersiydi…
O yıllarda karnesinde zayıfı olanlara yani ikmale kalanlara, yaz tatilinde kısa bir süre kurs veriliyor ardından bütünleme sınavı yapılıyordu…
Karnemi soranlara “Komposizyondan ikmale kaldım” dediğim an kahkaha kopuyordu…
Her ne kadar benim için onur kırıcı bir durum olsa da, okul seven ideal öğrenci olarak ohh çekmiştim gizlice içimden. Çünkü koskoca yaz tatilinde okulumdan ayrı kalmaktan sıkılıyordum. Bu sayede bir süre daha okula gidip gelecektim.
Kursun ilk dersine girdiğimde koskoca sınıftan yanlış hatırlamıyorsam dört kişiydik komposizyondan sınıfta kalan olarak. Rahmetli Hüsamettin Bey her zamanki gibi gayet bakımlı, takım elbiseli, düzgün kravatlı, saçları taralı, gözünde siyah gözlüğüyle girmişti sınıfa. Kısacık boyu, tombul yapısıyla çok sevimli ve babacandı. Okul müdürümüz olması, çabuk sinirlenmesi ve yaşının bize göre oldukça ileri olması sebepleriyle yanında asla saygısızlık, laubalilik yapamazdık. Onun her sözüne başlarken “binanaleyh” demesine gençlik kafamızla komik bularak gizli gizli gülerdik.
Günün milli, manevi, nasihat dolu açılış konuşmasının ardından öyle bir şey söylemişti ki bize şaşıp kalmıştık. Meğer sınıfımızda ki komposizyon dersinde yetenek gördüğü öğrencileri sınıfta koymuş özellikle. Kurs döneminde bizimle daha iyi ilgilenebilmek içinmiş karnemizdeki zayıf... Komposizyon yeteneği olmayana bir aylık sürenin bir şey getirmeyeceğine, oysa yetenekli olanlara çok şey verebileceğine inandığı için bizi ikmale koymuş. Benim için onur verici bir durumdu. Diğer arkadaşlarımı bilmiyorum.
İlk dersin konusu “armut piş, ağzıma düş” atasözüydü. Bu komposizyonu yazarken çektiğim sıkıntı belki bugünkü çalışmalarımın temelini attırmıştır diye düşünüyorum...
Onun kadar ülke sevdalısı, geleceğe öğrenci yetiştirme meraklısı öğretmenlerimizin sayısı biraz fazla olsaydı eminim ki, bugün yaşadığımız pek çok sıkıntıyı yaşamazdık… Ruhu şâd olsun.
Asuman Soydan Atasayar