Kolesterol Efsanesinin Sonu Geldi
Geçen hafta hayvansal yağların zararlı değil, aksine ne kadar yararlı olduğunu anlatan yazımı okuyan ve ‘tereyağında sucuklu yumurta’ yapıp afiyetle yiyen okurlarım benden ısrarla bu konuda yazmaya devam etmemi istiyorlar. Sanıyorum, bu hafta da kendilerine pirzola ziyafeti çekmek için birkaç cesaret verici söze daha ihtiyaçları var. Onlar mangallarını yakmak için şimdiden faaliyete geçedursunlar, biz de kolesterol ezberini bozmaya devam edelim.
Kolesterolün öldürücü bir zehir olmadığını, görüldüğü yerde vurulması gerekmediğini ve bütün ‘memelilerin’ hücreleri için hayati önemi olan bir madde olduğunu belirterek söze girelim.
Kolesterol hücreyi dış etkenlere karşı koruyan hücre duvarının temel yapıtaşıdır ve birçok kimyasal reaksiyonda rol alır. Mesela, kortizol ile testosteron, östrojen… gibi üreme hormonları, D vitamini, safra asitleri… kolesterolden üretilir. Bunun için kanda çok az kolesterol olması yeterlidir.
Kolesterol hayvansal besinlerde bulunur, ama vücudumuzdaki kolesterolün çok azı gıda kaynaklıdır, büyük kısmı karaciğerimizde imal edilir. Üstelik az kolesterol aldığımızda vücuttaki üretim artar, çok aldığımızda ise azalır. İşte bundan dolayı da ‘diyetteki kolesterolü ne kadar azaltırsak azaltalım, kandaki kolesterol bundan çok az etkilenir.’
İYİ KOLESTEROL NEDİR, KÖTÜ KOLESTEROL NEDİR ?
Kolesterol suda erimediğinden kanda lipoprotein adı verilen maddelerle taşınır. Lipoproteinlerin dansitelerine göre HDL ve LDL olmak üzere başlıca iki türü vardır. Kanımızdaki kolesterolün yüzde 60-80’ i LDL, yüzde 15-20’ si HDL ve kalan küçük kısmı ise başka lipoproteinlerle taşınır.
Kolesterol karaciğerden damarlara LDL ile, damarlardan karaciğere ise HDL ile taşınır. LDL için ‘kötü kolesterol’ ve HDL için de ‘iyi kolesterol’ isimleri kullanılır.
Kanlarında LDL-kolesterol yüksek olanlarda kalp krizi riskinin arttığı, HDL-kolesterol yüksek olanlarda ise bu riskin azaldığını gösteren bazı araştırmalar vardır. Başka bir deyişle, HDL/LDL oranın düşük olması koroner kalp hastalıkları için bir risk faktörü olarak kabul edilir.
Ancak, risk faktörü hastalıkla aynı şey değildir. Kalp krizine yol açan bir faktör aynı zamanda HDL/LDL oranını da azaltıyor olabilir. Gerçekten de bu oranı etkileyen pek çok faktör vardır.
Mesela sigara içilmesi, obezite, hareket azlığı, diyabet, stres, hipertansiyon… LDL’ yi artırır, HDL’ yi azalır, dolayısıyla HDL/LDL oranı da azalır. Kalp krizi veya inme HDL/LDL oranı düşük olduğu için değil, sigara, obezite, diyabet, hipertansiyon, stres… yüzünden meydana gelir.
Tek başına kanda kolesterol yüksekliği veya HDL/LDL oranı düşüklüğü tehlikeli bir şey değildir. Bu nedenle de sadece kanda kolesterol, HDL ve LDL ölçtürülüp bunların sonuçlarına göre kolesterol düşürücü ilaç tedavisine başlanması yanlıştır.
NE KA KOLESTEROL O KA DAMAR SERTLİĞİ DEMEK DEĞİL
Çoğu kimse, kanda kolesterol ne kadar yüksekse damar sertliği ihtimalinin de o kadar yüksek olduğunu sanır. Oysa, kalp krizi ve inmelere neden olan damar sertliğinin kan kolesterol düzeyi ile de bir ilişkisi yoktur. Nitekim, diyette çok fazla hayvansal yağ ve kolesterol bulunması damar sertliğini dolayısıyla da kalp krizini kolaylaştırmaz. Kalp krizi geçiren hastalar incelendiğinde bunların diğer insanlardan daha fazla hayvansal yağ yemedikleri görülür.
Bunun tam tersi de doğrudur: Kanda kolesterolün düşük olması veya HDL/LDL oranının yüksek olması o kişide damar sertliği ve kalp krizi olmayacak demek değildir.
MANGAL HAZIR MI?
Bu yazıdan ne anladınız bilemiyorum, ama mangalınız hazırsa pirzolaları ateşe koyun, fazla yakmayacak şekilde pişirin ve de afiyetle yiyin.
Unutmayın ki, ‘asıl tehlikeli olan kolesterol yüksekliği değil, kafayı kolesterol yüksekliğine takmaktır.’