Kız Mendili
Zaman neleri ardımızda bırakmadı ki… Şöyle maziyi hayal edecek olursak bizim olmayan, bizde olmayan, olamayan neler yok ki…
İster eşya, ister mekân, ister şahıs olsun mazi gönül telini titreten bir özelliğe sahiptir.
Evimizin önündeki bir dut ağacı, çocukluğumuzun mahalle bakkalı “market” olmuşsa, falanca ilçe veya il bizden uzaksa, Ahmetler veya Ayşeler hala yanımızda değilse, biz neye sahibiz ki…
Her şey “Hayat devam ediyor” cümlesiyle açıklanabilir mi?
Peki “devam” eden bu hayatı yaşarken kaçırdıklarımız veya daha sonra karşılaştıklarımız ne kadar bize yakın?
Bu ifrit soru insanın iştahını kaçıracak cinsten.
Biz gelelim “mendil”e…
Malum çocukluğumuzun vazgeçilmez eşyalarındandı mendil. Hele ilkokul öğrencisi iseniz kesin bir mendil taşıyorsunuz demektir. Zaten ta oralardan veriliyordu zarafet duygusu insana. Her şey onun yerini alan “sıvı emici” özelliği olan kağıt mendiller çıkınca ne kadar temizlendik bilmem ama plastik bir kabın içine tuhaf biçimde katlanmış vaziyette cebimizde ve çantamızda taşıdığımız kağıt mendiller zarafetten epey uzaklaştık.
Mendiller cinsiyetle göre şekil alırdı. Erkek mendilleri kızlara nispetle daha büyük ve desenleri daha sade olurdu. En şaşaalı erkek mendili sade beyaz olanıydı. Hatta beyaz olmasına rağmen kenarlığına beyazın başka bir tonuyla desen verilirdi.
Peki, kız mendilleri nasıl olurdu?
Nasıl olacak rengârenk.
Öncelikle daha küçük ve daha sevimliydi. Renkleri cıvıl cıvıldı. Sarı, turuncu, kırmızı, pembe desenli mendiller başlı başına zarafet timsaliydi. Hani bayanların da ellerine yakışmıyor değildi.
Bir zamanlar hediyelerin en makbullerindendi. Kızlar nişanlılarına alenen, sevdiklerine de gizlice yollarlardı mendilleri. Bu tür mendiller özel işlemeli olurdu. Giden mendil değil gönül olurdu.
Günümüzde bu tür mendil taşıyan var mı bilemem. Ben taşıyorum mesela. Çantamda eski zamanlara ait mendillerden bulunur. Hatta sevdiklerine hediye edebileceğin en güzel şeylerden biridir o. İşlemeli olması gerekmez. Mendil olsun yeter. İster hediye ettiğin kişinin ismi Zahide, ister Nurcan, ister Nazlı, ister Gonca olsun ne fark eder. Mademki gönülden veriyorsun ismi gönlünde yazılı demektir.
Dedik ya neler geride kalmadı ki…
Neleri ardımızda bırakmadık.
Sizce geride kalanlar, ardımızda bıraktıklarımız gerçekten yanımızda değil mi şimdi?
Yanımızda değilse neredeler?
Bir şarkıda “Kim bilir hangi gönüldür durağın” ifadeleri ardımızda bıraktıklarımızı veya ulaşamadıklarımızı en iyi ifade eden mısralardan biri.
Sahi evinizin önündeki dut ağacı duruyor mu?
Ya mahalle bakkalınızı aynı kişi mi işletiyor?
Size mendil veren oldu mu hiç?
Şayet veren olmuşsa o mendil değildir. O bir gönüldür.
Mendilinizi koruyunuz. O sessiz bir şiirdir ve gönle yazılmıştır.