Kıskançlık Sevgi Değil, Hastalıktır
Ne olur, gel şimdi seni sevdiğime beni pişman etme.
Ben seni, güneşin sabahı, ayın geceyi sarıp, sevmesi gibi sevdim.
Ne olur şimdi de sen gel, gece gibi unutup sil herşeyi, seni sevdiğime beni pişman etme.
... Ben seni, baharda açacak suya güneşe susamış çiçek güzelliğinde sevdim.
Sevgilim, biliyorum, sen beni canından çok seviyorsun.
İstesem kalbini değil, canını bile bana seve seve verirsin.
Ama şimdi neden beni, seni sevdiğime pişman ediyorsun.
Demekki şimdi senin, ya aklın karışık, ya başında kavak yelleri esiyor.
Gel sen de, şimdi beni, seni sevdiğime pişman etme.
Ben şimdiye kadar seni, güneşe hasret bir bağ, rüzgâra hasret bir dağ gibi sevdim.
Hatta ben seni bu güne kadar, boz kırlarda uçup gezen, çiçeğe hasret bir kelebek gibi sevdim.
Ama şimdi neden beni, seni sevdiğime pişman edip üzüyorsun.
Biliyorum, sen beni benden çok seviyorsun.
Ama boş yere kıskanıp, herşeyden nem kapıp, etrafımdakilerden nefret ediyorsun.
Sonra da beni üzüp, kırıyorsun, sevgimize iftira atıp, ihanet ediyorsun.
Senin ya aklın karışık, ya başında kavak yelleri esiyor.
Her an hasretin yüreğimi yakarken,
Her akşam seninle yatıp, seninle kalmayı düşlerken,
Her gün seni bir başka güzellikte düşünüp, hayal edip her şeyden çok severken,
Şimdi neden sevgimize ihanet edip, benim de aklımı karıştırıyorsun.
Senin ya aklın karışık, ya başında kavak yelleri esiyor.
Ya da kıskançlık senin gözlerini kör etmiş, hayatı sevmeyi unutmuş, bilmiyorsun.
Ya da sen, sevgiyi körü körüne bağlılık sanıp, beni yüreğine hapsetmiş, hiçbir şeyi hoş görmüyorsun.
Ya da sevgilim; Sen beni, farkında olmadan balık gibi, sudan çıkarıp severek öldürmek istiyorsun.
Bununda adına, sevgi, aşk diyorsun.
Bilmiyorsun ki, her gün sevdiğini ve aşkını yavaş yavaş ödürüyorsun.
Nerde görülmüş, kıskançlıkla her gün boğazı sıkılıp yaşatılan bir kuş.
Ya da kuş misali yaşayan bir sevgi, bir aşk, bir kadın, bir adam…
30.04.2013
Cahit KARAÇ