Kısırlık Tedavisi, Çocuklarda Astım Riskini Artırıyor
Kısırlık tedavisi gören çiftlerin çocuklarında astım riskinin iki misli yüksek olduğu bildirildi.
Oxford Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen araştırma, yardımcı üreme teknolojileri ile dünyaya gelen çocuklarda astım, son bir senede hırıltılı solunum ve astım ilaçları kullanma oranlarının daha yüksek olduğunu gösterdi.
Kısırlık tedavisi ile astım ve hırıltılı solunum birlikteliğinin 5 yaşında daha fazla, 7 yaşında daha az olduğu belirlendi.
Human Reproduction isimli dergide online olarak yayınlanan araştırmaya göre, kısırlık, yardımcı üreme teknolojileri ve çocuklarda astım birlikteliği gösterilmiş oluyor fakat bundan bir sebep-sonuç ilişkisi çıkarmak mümkün değil.
Bu ilişkinin ve bunun mekanizmalarının belirlenmesi için yeni çalışmalar yapılması icap ediyor.
Araştırma, İngiltere’ de Milenium Cohort Çalışmasının verilerinden istifade edilerek 9 aylık 18 bin 818 çocuğun 7 yaşına kadar takip edilmeleri suretiyle yapıldı.
Genel olarak 5 yaşındaki çocuklarda astım prevalansı %15 ve 7 yaşındakilerde ise %16.5; son bir sene içinde hırıltılı solunum prevalansı ise 5 yaşındakilerde %16, 7 yaşındakilerde %12 idi.
Araştırmada, özellikle in vitro fertilizasyon ve intrasitoplazmik sprem enjeksiyonu gibi yardımcı üreme yöntemlerin uygulandığı 104 çiftin 5 yaşındaki çocuklarında astım riskinin 2 buçuk, hırıltılı solunum riskinin 2 ve astım ilacı kullanma riskinin 4 misli artmış olduğu belirlendi.
Bulgularının doğruluğunu artırmak için annede astım olup olmadığı, sigara içip içmediği, kilosu, sosyo-ekonomik durumu ve evde hayvan beslenip beslenmediği, hamileliğin süresi, doğum şekli ve bebeğin anne sütü içip içmediği de hesaba katıldı.
Araştırmacılar kısırlık ve astım arasındaki ilişkinin kısırlık tedavisinden başka kısırlığın ağırlığı ve himayeci anne-babanın astım belirtilerini abartmalarından da kaynaklanabileceğini veya akla gelmeyen başka etkenlerin de rollerinin olabileceğini ifade ediyorlar.
Gelelim neticeye
Yardımcı üreme teknolojileri ile çocuklarda astım prevalansı arasındaki ilişkiyi inceleyen az sayıda çalışma var ve bunların vardıkları sonuçlar da birbiriyle çelişiyor.
Daha önce yapılan geniş kapsamlı bir araştırmada da yardımcı üreme teknolojileri ile dünyaya gelen çocuklarda astımın daha çok görüldüğü belirlenmiş ama bunun sebebinin uygulanan yöntemler değil kısırlığın kendisinin olduğu iddia edilmişti.
Plansız veya zamanlama hatası doğan çocuklardaki astım hakkında da fazla bir bilgimiz yok.
Araştırmanın, kayıtları iyi tutulan bir çalışmanın verilerinden yararlanılarak yapılması iyi fakat sadece 104 çocuğun kısırlık tedavisi gören çiftlerden doğmuş olması sonuçların değerini azaltıyor.
Netice şu ki, sadece bu araştırmaya dayanarak iddialı laflar edilmesi mümkün değil.
Daha kapsamlı, sebep-sonuç ilişkisini inceleyen araştırmaların yapılması şart ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki “her işin tabii olanından şaşmamak” lâzım.
KAYNAK