Kişilik Yobazlarının Çaresiz Çırpınışları!…
Bin bir türlü mücadelenin eşiğine varınca bu mücadeleye eşlik etmeden nasıl yaşayıp, nasıl yaşlanacağını bilemeden beyhude yaşar insanoğlu. Hayatın iniş-çıkışlarının nereden başlayıp, nerede bittiğine dair yalanlarıyla tatmin ettiği kimliğinin çıkmazlarında aynı nakaratları söyler durur.
“Kırılan bir salıncağın aralıklarından dökülen beklentilerimi
Beni bekleyen salladıkça baş döndüren hayallerine bırakın…
Adamsızlığımı asırlara kaydettiğim
Satır arası sevgilere bırakın…” AYSUN GÜL
Benlik kavgasıyla süregelen bir kavram mitolojisi ver eder içinde. Sonuçlarını bilmediği bir yürüyüşün ardına saklanarak kötüye varan içsel hasletlerinin içinde kazanlar kaynatır. Söylemleri ve söylemlerinin getirileriyle yaşadığı ve yaşattığı hayatı birbirini tutmayan harflerini sıralar ve yansıtır. Aslında kendi kendine riyadadır mutsuzluğu kendinedir, hüznü beliğindeki sefilliğedir. Lakin çıkmazlara düştüğünde başkalarına zarar verecek safhalara da gelir. Zararı sadece adına yazdığı hayata değil başka hayatları da çekilmez hale getirir. Gün geçtikçe daralan ruhunun inşasını yapmak adına ötekilerin hayatından çalar ve yaslanır mücadelesindeki mücadelesizliğe. Kolay olanların endişesini de beridekilere uzatır. Herkes bir pervanedir peşi sıra per-sizce.
“Gerçekleri size bıraktım
Bana gölgede kalan beni bırakın
Adamdan saymayın görünürdeki her ben (i),
Bana eskiden çaldığım oturaklı telaşlarımı bırakın
Serilsinler önüme boylu boyunca.” AYSUN GÜL
Bakışlarına taktığı at gözlüğüyle etrafına emirler yağdıran ve hükümler veren bu kimliklerin kimseye değer vermediklerini anlamak için zamanın öteki ve beriki zamanında çalması gerekir. Söz karmaşasında kelimelerin altını üstüne getiren bu edebiyat cambazları bir gelir kelimeleri de kendilerine küstürürler. Yargılarını dünden bugüne kumbaralarında hazır bulundurur ve tasarladığı anlarda sürerler meydana. Sınırsız bir iletişim varlıklarını var ederken bir taraftan da kalbi körleşmeye sebep olurlar.
“Kalp kör olunca gözün göreceği miktar senin kadardır. Tek kişilik haber bültenleri gibi atar kalp damarlarındaki sinyaller.”
Hayat amansız engellerin pençesinde boğazlanmak üzereyken imdat çığlıklarını atanlar yine perdesi arkasında birilerini kullanan deneyimli egoistlerdir. İnsanca yaşamak ve zamanı sevgi çemberinde yarence yar edeceğim diye hakaretlerin sınır tanımaz gölgesine sınırsızca müdahale edip soyundururlar hayatları çırılçıplak.
“Kadınca yazamadım şiirlerimi
Düşlerimde…
Ellerimde… İçimdeki kadınının feryat edişlerinde…
Bir kalemlik hayatıma çizgi çekemedim
Cesaretsiz itiraflarımın zamana dayanan kollarında.” AYSUN GÜL
Zamana yansıyan bir musiki tadında sevgi ve sevginin coşkunluğuyla kalplerde idrak edilmeye çalışan aşk kaidesinin çizgilerini belirleyen coşkun evliyalara bile taş çıkarırlar sözleriyle. Aynanın görmeyen isli tarafındaki çatlakları parlak yüzüne çıkmaya başladığında kaçacak yer ararlar kendilerine.
Sevgi çemberini yalnızca nefes alıp verdiğimiz şu âlemi deryada efkârdan bir içimlik sigara niyetine üfleyerek geçirmemek için söz egoistlerine karşı barışsal bir savaş açıyorum. Aklımın kalbime doğrulan bayrağının bağımsızlığında. Bütünsel bir bağlılıkla iyi niyetli bir yürüyüşe alkış tutarak protesto ediyorum bu benlik düşmanlarını. Hayâ perdesiyle kapattıklarını zannettikleri bu hayatın yüzüne bin kere tükürüyorum. Onların örttüğü bu perdeyi yırtıp yeniden yeniliyorum hayatın çıkmaza varan yalan yanlış hikâyelerini.
Dünyanın masalını çağdaşlık üzerine kurduğunu söyleyip çağ atlamaya çalışan bu gaflet silahşör-lerinin gizlendiği bu etiketi yırtıyorum zamansızca. Her gün bıkmadan dolaştıklarını sandıkları kalabalık kent sokaklarının akşamları uykusunu kaçıran karanlık hengâmesini kara haberlerle dolduran koltuk üstü muhabbetlerinin yalanıyla devşirilmişliğini siliyorum keyfe keder hayatımdan.
Dil ile ikrar edileni kalp ile tasdik etmenin verdiği niyetlere abdest bozuyorum bu perdesizlerin karşısına dikilerek.
VE DİYORUM Kİ; “YA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL YA DA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN.”
aysun hanım
Kasım 28th, 2010 at 12:32izninizle bende nasıpleneyim yazmış olduğunuz konu
anlamlı ve derslik
saygılarımla
emeğinize yüreğinize sağlık
ders kitaplarında eski düşmanların yeni adlarını yazmaktan korkan, canlı yayınlarda bir kıszım diyip kimi kastettiğini gizleyen, öznesiz cümle kurmakta özenli yalan söylemekte özensiz, halkın içselleştiremediği, ama kendilerini tanrısallaştıran, bunca ödlek, bunca korkak, bunca satılık kendine yazar, aydın diyen aydınımsı şarlatanların kara kargalar gibi ötüşüp herkesin sesini bastırdığı bir ortamda, ileriye çıkıp böyle bir yazıyı kaleme aldığınız için kutlarım!...
Kasım 28th, 2010 at 14:12TEŞEKKÜRLER FERİT BEY VE HASAN BEY,
Kasım 28th, 2010 at 21:19saygılar