Kısa Kısa – On Ayrılık Şiiri
Afrika sıcakları 3-4 gündür etkisini sürdürüyor. Arada bir rüzgar çıksa da, ilginç şekilde hissediliyor rüzgar. Ayaklara dolanan sıcak bir hayvan gibi rüzgar. Sıcak hava, rüzgarı bastırmış, yerlerde geziyor sanki rüzgar. Ensesinden tutmuş yerde sürüyor gibi rüzgarı.
Kırlık alanda şiir okumayı seviyorum. İki piknikte, dört kitap okudum. Bir çam ağacının altında Ataol Behramoğlu'nun dört kitabı bitti.
Onun şiirleri için yerli ve yabancı şariler-yazarlar değişik şeyler söylüyorlar tabii. Ben de onun şiirlerini “yürüyen şiirler” demiştim bir hayli zaman önce. Yani, canlı şiirler;veya canlanan şiirler ve yürüyorlar. Bir insan yürümesi gibi değil; bir dürbünün iki merceği arasında manzaralar gelip gider. Sadece gelseler sadece görüntü olurlar; gelip gittikleri için, ve bu sürekli olduğu için.. bakışınız ilerliyor, yol alıyor gibi oluyor.
Şiirleri yalındır Behramoğlu'nun; sadece bu açıdan bakılırsa, eğer ki öykücü olsa o yine ünlü bir isim olurdu; Sait Faik olurdu, Çehov olurdu...
Geçenlerde onunla ilgili bir haber de okudum. Amerika'da sanırım, bir kaza geçirmiş, omuz bölgesinde bir kemik kırılmış... Üzüldüm.
Afrika sıcakları, dedim... Afrika'ya hiç gitmedim fakat Afrika buraya gelmiş gibi oldu galiba. Alışıyor insan her tür sıcağa. Dolaydaki ağaçlar, diğe birki örtüsü ve onların arasında dolaşan Afrika sıcakları; topraktan da ayaklara yayılan sıcaklık. Demek Afrika böyle bir yerdi... Olasılıkla bir köy gibi kokuyor olsa gerektir. Ağırlıklı olarak sıcaktan mayışmış dışkı kokuları.. fakat insanı rahatsız etmeyen bir koku ağırlıklı olarak hissedilirdi.
Doğa içinde insan rahattır; her türde her karakterde insan rahattır doğa içinde. “Çünkü doğa, insana karşı önyargısızdır,” deniyordu bir yazarın sözünde.
Mevlana da dağları övüyordu bir sözünde denize kıyasla. Hep yükseklerde durmanın, dağlarda-tepelerde, insana sunduğu başka şeyler de var.. milyonlarca, milyarlarca ayrıntı...fakat ilginç olan şey; insanın varlığının boğulmaması bu ayrıntı denizinde... bir bütünlük fakat tekrar ayrıntıya varış ve sonra tekrar bütünlük... ve sayılamayacak şeyler... fakat boğulmuyorsunuz.
...
Geceleri uyutmuyor bu sıcaklık. Bu yüzden bir haftalık sakalımı bile kestim. Sıcaklık, sakalıma bile ağırlık veriyor; tutuyor ucundan sürüyor oradan oraya beni de; bir uykuya bir uykusuzluğa; uyudum mu uyumadım mı karmaşasına.
On ayrılık şiiri
(V)
Sözün bittiği yerde
Yürek kendi kendine konuşmaya başlar
Tabut çiviliyor bir adam
Sabahın köründe
Şiir
Kendi kendimle konuştuğum yerde başlıyor
Bir mumun
Çıtırtılarla yanmaya başlaması gibi
Sabahleyin ben
Sanki çocukluğumdayım
Kımıldamasam
Hayat da duracak sanki
Yiten bir aşk
Yiten çocukluk gibidir
Hüzün çırılçıplaktır bir yaz öğlesinde
Ve gölgesizdir
(VI)
Geçmiş zaman
Anımsanıyorsa, şimdidir;
Koparılıp atılır ya da
Bir yaprak gibi bir defterden
Koparılıp atılan
Çırpınan bir yürek olabilir
Ya da bir yaz gecesi,
Yıldızları can çekişen
(VII)
Dilimin altında özlem var
Ve karışık bir dua
Boğulmuş anılar
Seni getiremez bana
Şiirler bana seni getiremez
Ne de bir yazdan kalan kırıntılar
Bir taş olabilseydim
Uyku ya da rüzgar
İlkbahar yine gelecek
Belki yine mutlu olurum
Bir dilsizin şarkısına benzeyecek
Senden sonra mutluluğum
Ataol Behramoğlu