Kısa Kısa – Gereksiz
Zaman zaman... değil, yeteri zaman aralıklarında duyuyorum. Diyorlar ki “bilişim bölümleri gereksizdir.” Bunu öğretmen de söyleyebiliyor, bir müdür de söyleyebiliyor, bir müsteşar da söyleyebiliyor... Yani sonuç olarak: bilişim öğretmenleri de gereksizdir, demeye getirip, hakarete vardırıyorlar işi.
Elbette, bunu söylemek için cahil ötesi olmak gerekir. Gereksizlik konusuna varmaları şöyle oluyor: iki tuşa basmayı öğreniyor kişioğlu, sonra formatı filan da öğreniyor... “aaa!, diyor; kolaymış lan, bilişim öğretmenlerine gerek yok...” Çünkü herşeyi bilgisayar yapıyor fakat kişioğlu kendinin yaptığını zannediyor.
Bilişim deneyliklerine bilgisayar alınmasını engelleyen müdürler bile gördüm.
***
Bir eğitim-öğretim yılı daha bitti. Arkamızdan söven öğrenciler bu sene biraz daha fazla oldu.
Sadece bir meslek öğretmeni olmakla ilgili değil bu arkasından konuşulmak. Her nasıl oluyorsa, çoğu zamanını evde çay içip yulaflı bisküvi yiyerek geçiren bir kişi olarak, bu kadar çok arkasından konuşulan bir kişi olmayı başarıyorum. Öğrenciler daha az konuşuyor öğrenci olmayanlara nispetle.
Zaman zaman bu tür şeyleri vahşi cazibemle ilişkilendirsem de.. sanırım başka şeyler de var. Ya çok çok şey biliyordum da gereksiz buldum boşalttım boşa meylediyorlar ya çok doluyum yemeye içmeye geliyorlar.
Arkamdan yanlış iyi şeyler de konuşuluyor. Yani iyi bir şeyimden bahsettiğini sanan kişioğlu aslında o iyi dediği şeyin bende gerçekten olmadığını bilmiyor.
Bu son 3 yıl çok ilginç deneyimlerle dolu geçti. Benim bazen çok konuştuğumu söylerler. Fakat onlara demek isterim ki, ki hiç diyemedim, ben daha hiç konuşamadım bile.
***
İnsanlardan kaçmamı, (dinliyor musun?..), entelektüel çabamı yıkmaya çalışan insanlardan kendimi korumak, psikojik yıprantılardan uzak durmak...gibi sebeplere bağlamak tam da doğru olmaz. Bu bahsettiklerim de var elbet. Çoğu zaman, onları dövmemek için onlardan kaçıyorum.
- Öyle mi Sebastian! Yalancı hıyar! Entelmiş, miş miş miş.
- Çabuk açığa vurdun kendini. Sen pskilojiden ne anlarsın! Ben kafamda en az 500 deliyi zaptediyorum. 500 psikolog gücündeyim.
- Ne yapıyorsun onlarla. Yine kafacağızında tımarhane mi kurdun?
- Yoo! Maksadım onları tedavi değil. Duruyorlar öyle. Hem o kafacağız ne? Koca kafayım ben! Niye cağız ceğiz ceviz oluyor muşum?
- Yazık sana!
- Yazıksa yazık, sanane gecegundi!
- Aha hah ahaha ! Gecegundi ne?..
- Hep geceleri geliyorsun yoklama için sanki. Burdayım, gitmişliğim yok bir yere. Gereksiz bir kişiliğe yakıştırma için gundi de dedim.
- Küfür değil yani?..
- Yağ yok! Güzel laf çok. Biz küfürle severiz...daha doğrusu, güzeli saklarız küfrü zaruretin içine. Başka kimse sevmesin diye.
- Nerden geldik bu konuya!
- Geliriz gideriz, konular lüzumlu değil.
***