Kırk Beşlik Plak Oldu Ömrüm
Dörtdörtlük (44) yaştan sonra 45’lik plaklara sarıyor bugün ömrüm. Ömür dediğin nedir ki… Bir alım nefes, bir tutam mutluluk ya da hüzün… Neleri sığdır(a)madık şu kısacık hayatımıza. Neleri taşırdık, neleri kaçırdık. Kaçırdığımız her şey ömürlerden zarar ziyan. Dörtdörtlük yaşa veda ederken buruk gönlüm, geriye saran plaklara doğru yol alıyor ömrüm. Atılan her adım, alınan her nefes ve her yol bir başlangıç ya da bir son… Bazı sonlar başlangıç, bazı başlangıçlarda son olabilir yaşantımızda.
Doksan küsür yaşındaki rahmetli büyükannem ne kadar yaşarsan yaşa hiç yaşamamış gibi oluyor insan derdi. Bu sözün doğruluğunu daha çok anlamaya başladığım bir dönemdeyim. Yaş kemale erince insan bir şeylerin daha fazla farkına varıyor belli ki. Çocukluk yılları hayatı bilmeden geçiyor. Gençlik bir rüzgar gibi, orta yaşlarda fırtınanın önünde sürüklenen bir yaprak gibi, yaşlılık ise çoğu şeyden ümidini kesmiş, azrail ha geldi ha gelecek endişesiyle aheste aheste geçiyor beyhude ömür… Hazanın hüsranı, hicranı sarıyor insanı. İleri yaşları düşünmek istemiyorsun belli bir yaştan sonra. Kırk beşlik plak gibi geriye sarıyorsun habire hayatı. Arada cızırtı oluyor, tekrar tekrar ileri geri sarıp düzeltmeye çalışıyorsun. Birkaç dakikalık film şeridine sığdırıyorsun koskoca hayatı. Arada film kopuyor, gözlerini kısıp, alnını ovuşturarak hatırlamaya çalışıyorsun kopan bölümü. Bir sis perdesi iniyor gözlerinin önüne. Sonra yavaş yavaş kalkıyor sis, görüntü netleşiyor. Gözlerinin içi gülüyor. Kah ağlayıp kah gülüyorsun kendi kendine. Hayatının filmini, beynine sardığın plaktan bitirdiğinde derin bir ah çekiyorsun sineni kopartırcasına. Ey gidi günler, ne günlerdi be diyorsun derinden bir sesle, başını iki yana sallarken…
İlerleyen yaşın için endişe edip geri kalan hayatını garanti altına almak istiyorsun. Sonrada izdivaca çekilip tek isteğin huzur oluyor. Sessiz sakin, dingin bir hayat… Gerisi çokta önemli değil. Geçmiş hayatın bazı olaylarını beyninde süzüp en hoşa gidenleri hayal edip hülyalara dalıyorsun en hoşa giden şarkıları bir plakta toplar gibi. Hangi yaşta olursanız olun her yaşın tadını çıkarmaya çalışın. Zira on yılda bir kırk yılda… Koşarcasına akıyor ömür. Ardından koşmak nafile yetişemez, yorulduğunla kalırsın. Ey beyhude geçen ömrüm neredesin? Dön geri desem dönmezsin bari geri kalanını benim ellerime bırak, beni bana bırak hayat. Ömrünüze ömür katıp çifte ömür yaşatanlarla kalmanız dileğiyle hayatın gerisinden el sallayarak hoşça kalın diyorum.
Ayşe YILMAZ
DOĞA(L)CA