Kinin Dili Terk Edilmezse, Daha Çok Şiddet Yaşayacağız
Dün, Kars Serhat Boyları Derneği Başkanı Muharrem Yıldız’ın, Beynova Otel’de Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ’a bağlı Hocalı köyünde Ermeniler tarafından 7000 Türk’ün katledilmesinin yıldönümü nedeniyle düzenlediği toplantıya katıldım.
Yıldız’ın konukları, Azerbaycan Vatandaş
Dayanışma Partisi Genel Başkanı Sabir Rüstemhanlı ve aynı zamanda eşi olan Azerbaycan Kadınlar Birliği Başkanı Tenzile Rüstemhanlı idi.
Rüstemhanlı çiftinden Azerbaycan’ı ve Karabağ’da yaşananları dinlerken, dünyanın her yerinde yaşanan olaylara duyarlı olduğunu düşünen bu topraklarda yaşayan kimilerinin ve benim gibi kimi eski solcuların kendi coğrafyamıza ne kadar uzak olduğumuzu bir kez daha anladım. Kürtlere ve ötekilerine uygulanan zulüme karşıydık, hemen yanı başımızda yaşanan zulme ise seyirciydik.
*****
Batının kavramları, batının şablonları, batının medeniyete bakış tarzıyla kendi coğrafyamızı bilmediğimizi, bu coğrafyadan beslenmediğimizi görünce hayıflandım. Yani yabancıydık kendi topraklarımıza, coğrafyamıza… İnancımıza, kültürümüze, etnik yapılara, tarihe kısacası bizi biz yapan değerlere yabancıydık.
Ve oraları sadece, karşı olduğumuz siyasi düşüncelere bırakmış, sonra da onlar oralarla ilgilendikleri için, uzak bakmışız, uzak kalmışız.
Oralardaki insanlarımıza, ortak değerlerimiz, dilimiz bir olan insanlara yabancı kalmışız. Tabi yabancı kalınca da onların acılarını görmezlikten gelmiş, hatta ‘sosyalizm karşıtları’ diye küçümsemiş, ortak değerlerimiz olan milyonların yaşadıkları zulümden dolayı feryatlarını duymazlıktan gelmişiz. 80’li yıllarda Bulgaristan Türkleri’ne yapılan zulme ve 90’lı yıllarda Azerbaycan’da yaşanan zulme duyarsız kalmıştık. İlgimizi bile çekmemişti. Hatta bir yığın neden bulmuştuk, görmezliğimize…
****
Dernek Başkanı Muharrem Yıldız yaptığı konuşmada; Karnı burnunda çaresiz bir Azeri kadının doğumu oldukça yakın görünüyor. Elbiseleri yırtık, ayakları çıplak. Ermenilerin uzun boylu olanı elindeki AK-47 model Rus yapımı otomatik tüfeğinin namlusuna monte edilen seyyar kasaturayı çıkartırken, diğeri elindeki demir parayı havaya atarak; “Kız mı, oğlan mı?” diye soruyor. Diğeri “oğlan” diyor ve bahse giriyorlar. Ellerindeki kasatura ile hamile kadının karnını bir hamlede yarıp çocuğu çıkartıyorlar. Bir başka olayda Hocalı'nın başka bir semtinde Ermenilerin tek kale futbol maçı hazırlığı var. İki kesik Azeri kadın başını kale direği yapmışlar, top arayışına girmişler. Başı tıraşlı bir çocuk bulup getirdiklerinde ise Ermeni çeteci bağırıyor; “Bu hem saçsız hem de küçük, iyi yuvarlanır, kopartın. Aynı anda çocuğun gövdesi bir tarafa, başı da orta yere düşmüştü. Ermeniler zafer naraları atarak, kanlı postalları ile kesik çocuk başına vurarak kanlı bir kaleye gol atmaya çalışıyordu” dedi.
*****
22 yıldır Azerbaycan’da milletvekillik yapan, ana muhalefet partisinin Genel Başkanı olan Rüstemhanlı, aynı zamanda bakanlık da yapmış. Tarihte Ermenilere yönelik bir soykırımın olmadığını, ancak Ermenilerin Türklere yönelik Karabağ’da soykırım yaptığını iddia eden Sabir Rüstemhanlı, Türkiye’nin ana vatanları olduğunu belirterek; “Biz, birbirimizi anlatma gereğine hiçbir zaman ihtiyaç duymadık. Ancak görüyoruz ki son süreçte Fransa’da alınan kararla biz, derdimizi anlatmamız gerektiğini hissettik. Tarih boyunca Ermenistan biz Türklere her zaman soykırım ve insanlık dışı eylemlerde bulunmuştur. Ama bizler geçmişte yaşananları ispatlayamayacağımız için sustuk. Ama Hocalı katliamı delilleriyle ortadadır. Bu yüzdendir ki artık kendi kendimize bunu anlatmamız gerektiğine kanaat getirdik. Kaldı ki Ermeni yazarlar bu konuda tarih kitaplarında bu katliamdan bahsediyorlar. Türkiye’nin bize bu konuda destek vereceğine inanıyoruz. Çünkü Hocalı’da yaşananlar gerçekten tarihimizin en korkunç faciasıdır” dedi.
Sabir Rüstemhanlı, Ruslarla bir olarak Anadolu topraklarında Ermenilerin katliam yaptığını 1915’de 2 milyon Ermeni değil, 300 bin Ermeni’nin öldüğünü bunun karşılıklı bir savaş olduğunu belirterek; “O dönemdeki tarihi belgelere, Ermeniler tarafından yayınlanan kitaplara bakınca bu gerçeği görüyoruz” dedi.
*****
Azeri Türk Kadın Birliği Başkanı Tenzile Rüstemhanlı, kendilerini Türkiyeli olarak kabul ettiklerini, aynı kültür, aynı dil, aynı ortak tarihleri olduğunu ifade ederek, “Tarih boyunca Ermeniler tarafından yaşadığımız soykırımların en acısı Hocalı’dır. Bu soykırıma maruz kalan Azerbaycanlı ve Ahıskalı Türkler katletmişlerdir” diyerek, Pazar günü yapacakları mitinge destek verilmesini talep etti.
Birbirimize o kadar yabancıyız ki…
Toplantıda söz alarak; 1978 yılında Kahramanmaraş’ta anne karnındaki çocukların öldürüldüğünü, bunları yapanların Türk ve Müslüman olduğunu ifade ederek; kin üzerinden beslenen bir söylemle, bu topraklarda barışın gerçekleştirilemeyeceğini, katilin katil olduğunu ırkı olmadığını, kin üzerinden beslenen bir söylemle nasıl barışın gerçekleştirilebileceğini ve diyalogun nasıl kurulabileceğini sordum.
Ardından “Sürekli olarak Türk diasporasını kurmak gerektiğini ifade ediyorsunuz. Türkler vatansız değil ki, dünyanın değişik yerlerinde olan insanlarımız korktukları için başka toprakları vatan eylemediler, Türk diasporası olmaz, ancak lobi faaliyetleri yürütülebilir” dediğimde, Genel Başkan Rüstemhanlı celallenerek, Karabağ’da kendilerine dayatılmak istenilen federasyon çözümünü istemediklerini, Ermenilerin soykırım yaptığını, Karabağ topraklarından çekilmeleri gerektiğini belirterek, Azerbaycanlı Türk öğrencilerin, Türkiye’de eğitim gördüklerini ve diaspora olarak görülebileceklerini söyledi.
*****
Milliyetçiliğin dünyada nasıl bedel ödettiğine, 19 ve 20. yüzyıl tarihi şahit. Ve hala da 21. yüzyılda şahit olmaya devam ediyoruz. Ve görünen o ki, birbirini boğazlamaya etnik kimlikler, siyasetçiler kinden beslenmeye devam ediyorlar.
Ve ben birbirinin acısına karşı duyarsızlaşmış tüm etnik yapıların, kışkırtıcı ve katil yetiştiren kin dilini terk etmesi gerektiğini dün bir kez daha gördüm.
Ve batı kavramları ile bu coğrafyayı okumanın da yetersiz ve yabancı kaldığına da bir kez daha şahit oldum. Toplantı, Asya coğrafyasındaki etnik kardeşlerimizle ilgili öğrendiklerimle olumluluk, kinin diline şahit olmakta olumsuzluk kattı.
Son söz: Öteki etnik yapılar, kültürler, dillerle yan yana yaşamayı bırakın, daha aynı kültüre, aynı dile, aynı tarihe sahip olanların bile yan yana birbirlerini kabullenerek, farklılıklarını kabul ederek, barış içinde yaşayabilmekten bile çok uzağız.