Kinayeli Yazı Yazmak mı? Tövbe…
Biz gazeteciler çok ilginç insanlarız, değil mi?Her gün gazetemizin sayfalarında herkes için yazılar yazarız, haberler yaparız.En ağır eleştireleri yazarız.Ancak bizi eleştiren yazıları görünce zıvanadan çıkarız.
Neden biliyor musunuz?
Çünkü, en doğruyu, en iyiyi biz biliriz…
Diğerleri kim ola ki…
Yanlış bile olsa, laf söyleme, eleştirme, kabullen…
*****
Herkes için yazabiliriz, herkes bizim için yazamaz.
Herkes için biz konuşabiliriz, herkes bizim için konuşamaz.
Herkesin olumsuzluğunu, yanlışlığını yazabiliriz.
Herkes bizim olumsuzluğumuzu, yanlışlığımızı yazamaz.
*****
Her mesleğin dayanışması olduğu gibi, gazeteciler de kendi aralarında kast oluşturmuşlardır.
Bakmayın siz öyle birbirlerini çok eleştirmelerine, laf söylemelerine…
Genellikle bu ulusalda, patronların ve gazetelerin temsil ettiği yayın politikaları doğrultusunda olur.
Tabi bunu yerel gazetelerde de görmek mümkündür.
Ancak yerelde daha çok küçük hesaplardan kaynaklanır.
Büyük hesaplar da çok olmaz zaten.
Büyük hesaplar olsa, zaten küçük hesaplardan kurtuluşmuş olurduk.
*****
Herkes için kinayeli yazılar ya-zabiliriz. Başbakanlar, milletvekilleri, kaymakamlar, belediye başkanları bilcümle herkes için…
Gazeteciler ve içlerinde bulunduğu sivil girişimler için kinayeli yazı yazmak mı, asla olamaz.
Gazetelerin, gazetecilerin manşetlerini, haberlerini, yazdıklarını, tartışamayız.
Haşa, haberleri, manşetleri tartışırsak kırmızı biber sürerler diline…
Meslek örgütlerimiz mi, onların durumu Allahlık Ali bey.
Onlar meslek örgütü olduklarının farkında değiller çünkü…
Ama onlar meslek örgütü başı ve yöneticileri olarak sadece etiket kullanırlar.
*****
Biz gazeteciler desteksiz, belgesiz yazabiliriz, suçlayabiliriz.
Çünkü bu yazılanlardan dolayı ne bizi kınayacak, ne de ekonomik olarak baskı yapacak baskı gu-rupları vardır.
Çünkü gazetelerin büyük çoğunluğu bedava dağıtılıyor.
Nasıl ekonomik baskı gurubu olsun ki, üzerlerinde.
Yazılan yazılar, yapılan haberlerden dolayı kınayacak, uyaracak meslek örgütü mü; hak getire...
Çünkü, onların böyle dertleri yoktur ki!
*****
Örnek vermek istiyorum.
Etrafınıza bakın, kaç tane gazetecilik dışında (o konuda da çoğu sınıfta kalır ya) başka bir alanda uzman olan var?
Ve yazın bir kenara gelecekte, gazetecilik tek başına bir meslek olmayacak.
Arkasında bir uzmanlığı olmayan kimsenin ‘gazeteciyim’ diyerek gezmesi mümkün olmayacak.
Anlayacağınız bir meslekte uzman olanların köşeler yazdığı, yorumlar yaptığı, analizler yaptığı, hatta haberler yaptığı bir döneme geçeceğiz.
*****
Dün bir yazı yazdık.
Ortalık karıştı.
Neymiş; yazımızın üçte ikisi internetten indirmişiz.
Atmanın sınırı da yok.
Kıyı Koruma Kanunu yazarken, kanunun maddelerini nereden alacağız.
Şura’nın ne olduğunu yazarken, kaynağa başvurmayacak mıyız? Alıntı yapmayacak mıyız?
*****
Neymiş; yazdıklarımızla başkanı korumuşuz.
Bakar mısınız siz?
Bir konuyu ele alırken, birilerini eleştirirken; ‘bu kimin işine yarar’ diye bakarak mı yazacağız ya da yazmayacağız.
*****
Arkadaşlarımız, pardon şura üyeleri Yat Limanı ile ilgili dilekçe vermişler, yetkili makama.
‘Tahminlerimize göre Yat Limanı inşaatı Kıyı Kanuna’na aykırı ve durdurulsun’ diye talepte bulunmuşlar.
Ayrıca da Yat Limanı büyük ihtimalle ‘bak bak sen’ ruhsatsız mış!
Belediye Başkanı Dr. Hasan Akgün böyle bir şey yapsın, başına ne geleceğini ben bile düşünemem.
İnsan bu konuda tahmin yapabilir mi?
Kaçak inşaat yapmayı dün düşünenler, izin verenler bugün iktidarda olmadıkları için cesaret edebilirler mi? Yaparlarsa, başına geleceklere vay ki, vay…
*****
Sorumuz gayet açık.
Kendisine Kent Şurası diye caf caflı bir isim bulmuş olanlar, ‘tahminlerimize göre bu yat limanı inşaatı kaçak olabilir, durumu öğreninceye kadar inşaatı durdurun’ diye yazmamalılar.
Yazdığımız, dediğimiz budur.
Bunu nasıl yazsaydık?
Düz bir yazı gibi mi?
Bozulmuşlar arkadaşlarımız, yazdıklarımızdan dolayı.
Söyleyeceğim şudur: Bozulmanıza gerek yok.
‘Yat Limanı inşaatının ruhsatı olup olmadığını sorduğumuz dilekçelere belediyeden yanıt alamıyoruz’ diyerek Kaymakamlık aracılığı ile sorabilirdiniz.
İstanbul Mimarlar Odası’na proje ile bir müracaat olup olmadığını sorabilirdiniz.
Yat Limanı’nı yapan yüklenici firmaya; ‘inşaatı hangi ruhsata, hangi izne göre yapıyorsunuz?’ diye sorabilirdiniz.
Belediye binası önünde bir basın toplantısı düzenleyerek, ‘belediyenin ilgili birimleri bilgilendirme hakkımızı kullanarak verdiğimiz dilekçeye yanıt vermi-yor’ diyerek suç duyurusunda bulunabilirdiniz.
****
Ancak tekrar yazıyorum: ‘Tahmin ediyoruz ki’, diyerek yazdığınız dilekçeyle sınıfta kaldınız.
Yarın Başkan Dr. Hasan Akgün, kalksa kamuoyuna Yat Limanı ruhsatını elinde tutarak; ‘İşte ruhsat, işte proje dese’ ne yapacaksınız?
‘Tahminlerimizde yanılmış mıyız?’ diyeceksiniz.
Son söz: Yazdığımın altını bir kez daha çizeyim; kimseye özel bir kastımız olduğu için dünkü yazı yazılmamıştır. İnternette sörf yaparken, konuyla ilgili, Cumartesi akşamı Haberdar Gazetesi’nin internet sitesinde haberi okurken, daha önce fark etmediğim ‘tahmin’ kelimesinden yola çıkılarak yazılmıştır. Biline…
‘Tahmin ediyorum’ kimse ikinci kez alınmaz.