Kim Nasıl Yaşıyor?
Onun bunun hakkını yiyip başkalarının sırtından geçinen yüz karası insanlar utanmadan toplum içinde kendilerini saygın ve ya üstün nitelikli gibi görebiliyorlar. Şerefini üç kuruşa satan bu insanlar her geçen gün daha da adileşmekte çevresini rahatsız etmektedirler. Ne gariptir ki bu insanlara lanet yağdırdığımız halde onlar halen kendilerine yandaş ve yer bulmaktalar ve üstün görülmekteler.
Bunların sahte düzen üstüne kurdukları saltanatları yıkılacak elbet bir gün. Yıkılmasına yıkılacak elbet ama o zamana kadar alıp götürdükleri kırıp döktükleri ne olacak?
Bunun hesabı kimden sorulacak. Devlet malını talan eden bulunduğu makamın etiketini kullanarak kendini ve yandaşlarını zengin eden ve sorulduğunda arsızca buna yakıştırma bir cevap veren bu insanlar hangi ceza ile cezalandırılacaklar, yoksa yine karşımıza çıkıp dürüst olduklarından mı bahsedecekler onu çok merak ediyorum.
Bir anlık dünya için insanların her türlü kılığa girdiğini gördükçe insanlığımızdan utanıyor vay be diyoruz bumu insan olmak bumu dürüst olmak.
Menfaatler üzerine kurulmuş ilişkilerin ileri bir boyuta geldiği daha değerli kılındığı bir zamanda yaşıyoruz kimin değerli kimin değersiz olduğunu anlayamaz olduk.
Hayata tepeden bakıp sadece insanların tepesini gören bu anlayış o kadar yayılmış ki aramızda kimin kime nasıl baktığı da bilinmez olmuş hâlbuki herkese eşit mesafede bakıldığı zaman insanın hem yüzü hem de kalbi görülür ama bunu hiç denemezler çünkü işlerine gelmez, yalanları tutmaz. Önemli olan yüksekte durup hayata ve insana tepeden bakmak değil, önemli olan doğru bir açıyla eşit mesafede bakabilmektir.
Her makama ya da mevkie gelebilir insan temsil ettiği o makamın hakkını vererek çalışmak varken bizim gördüğümüz bundan çok çok uzaktır.
Bizi yönetenler seçim zamanı meydanlarda dem vururlar insan haklarından, devlet malını korumaktan, kalkınmaktan eşit dağılımdan daha birçok vaatler verirler. İşleri bitip de koltuklarına oturduklarında biter onlar için her şey düşündükleri sadece kendilerini ve çevrelerini bir yerlere getirmek ya da onları zengin etmek. Kürsülere çıkıp Duygularını sömürdükleri insanlar bitmiştir onlar için. Bu milletin insanları enayi yerine konulmaktır bence bu. Bizi yönetenler işçinin, memurun. Emeklinin maaşlarında yaptıkları üç kuruşluk artışı ağızları dolu cümlelerle söylerler hem de böbürlenerek. Oysaki ülkemiz insanının yaşam standardı ortada, çektikleri sıkıntılar göz önünde onlar görmezden gelir bunları daha da ısrarla her şeyin eskisinden daha iyi olduğunu anlatmaya çalışırlar.
Yaşamın sıkıntısını çeken bizleriz fakat halen aymayız ne olup bittiğini umursamayız son derece basit değerler için harcarız kendimizi. Diyemeyiz ki mademki bu insanlar ya da bu anlayış beni temsil etmiyor, bana hitap etmiyor bunlardan yana olmayacağım. Doğru ne ise nerde ise onu arayacağım. İşte bizim en önemli eksiğimiz budur.
Baktık ki güvendiğimiz dağa kar yağmış öyle ise onları baş başa bırakalım. Güneş doğup karlar eridiği zaman dağ bize dönüp baktığında bizde uzaktan bir el sallayalım ona. Hiç değilse mükemmel bir vatandaş olmanın gururunu yerine getirmiş oluruz. Hiç değilse zalimin zulmüne karşı çıkmış oluruz, hiç değilse varlığımızı ortaya koymuş oluruz. Eğer bunları yaparsak vicdanımız da rahat olur.