Kılıçdaroğlu Ayar Yedi
Kemal Kılıçdaroğlu belki aralarında dedelerinin de bulunduğu 65 bin Dersim’liyi katleden bir partinin genel başkanlığını yapıyor. Başbakan Tayyip Erdoğan, doğumundan 17 yıl önce CHP'nin işlediği bu katliamdan dolayı Dersimlilerden özür dilerken, Kılıçdaroğlu Dersim'de o tarihte neler olup bittiğini bir kere bile ağzına almadı.
İnsanlar sözlerinin esiridirler,
Öfkelerinin de, kin ve hasletlerinin de.
Elbette öfkelerimizden de sorumluyuz. Hele hele Türkiye gibi bir ülkeyi yönetmeye talip iseniz her anınızdan ve her kelamınızdan sorumlusunuz.
"Esad ile Erdoğan arasında sadece ton farkı var" demiş K. Kılıçdaroğlu.
'Ha Erdoğan, ha Esad' demiş.
Bu sözler bu ülkenin ana muhalefet partisinin genel başkanının ağzından çıkıyor.
Bu sözler rakı masasında değil
Parti çalışmasında değil
Bu sözleri mecliste de değil,
Avrupa'nın göbeğinde ve kendi partisinin de üyesi olduğu sosyalistler toplantısında söyledi Ana Muhalefet Partisi başkanı Kılıçdaroğlu.
Ana muhalefetin başkanı Tayyip Erdoğan'la Esad'ın bir benzerliklerinin olmadığını bilmiyorsa cehaletten de öte 'hastalıklı' bir ruh hali olacak ki bu da çok endişe verici bir durum.
Kılıçdaroğlu bu lafıyla ne kadar küçüldüğünü bilmiyorsa olay daha daha vahim demektir.
Bu kıyas-ı batıldır, analojik körlük de denebilir.
Bakın;
Suriye'de ayaklanmanın başladığı günden bu yana en az 120 bin Suriyeli öldürüldü. Yani ayda beş bin kişi. Rakamlar ortada, rakamlar olmasa da 40 yıllık Esad ailesinin zulmü ile Türkiye'de demokratik mücadele sonucunda iktidara gelmiş ve ülkeyi hak ettiği yere taşıma derdinde olan R. Tayyip Erdoğan aynı kefeye konamaz.
Peki, Kılıçdaroğlu aynı kefeye koydu da ne oldu?
Kılıçdaroğlu bütün dünyanın gözü önünde rüsva oldu.
Geçtiğimiz gün katıldığı Avrupa Parlamentosu Sosyalistler ve Demokratlar İlerici İttifakı Grubu toplantısında K. Kılıçdaroğlu "Esad ile Erdoğan arasında sadece ton farkı var" derken neye döndüğüne bakalım.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu sözleri karşısında Türkiye’yi yakından tanıyan Sosyalist Grup Başkanı Hannes Swoboda kendisini tutamayıp 'Politikaları eleştirilse de Erdoğan halkına yönelik savaş ve teröre devam eden Esad’la kıyaslanamaz' diyerek isyan etti.
Bununla kalsa,
CHP Başkanı ile görüşmeleri de iptal etti.
Bitmedi,
Aynı gün tekrar tekrar Kılıçdaroğlu'nun sözlerine ağır tepkiler verdi.
Yetmedi,
Avrupa sosyalistleri tarafından "CHP bu gruba layık değil" meyanında açıklamalar yapıldı.
CHP ise Esad ile poz verme yarışında.
Oysa Kılıçdaroğlu ve partisi Esad ile aynı kulvarda ve aynı amaçlar için mücadele veriyor.
Barış sürecinde ikisi aynı düşünüyor,
Suriye halkının taleplerine Esad gibi CHP de karşı çıkıyor.
CHP ile Esad başta başbakan R. Tayyip Erdoğan olmak üzere Ak Parti iktidarını tehlike görüyor.
Katı ve militan laikçiliğin yılmaz savunucuları ikisi de.
CHP de Kılıçdaroğlu'nun memleketi olan Dersim'de halkına karşı katliam yapmaktan imtina etmedi, Esad ailesi de halkına beterini reva görüyor.
Müslümanları tehlike görmede CHP ile Baas'ın birbirinden farkı yok.
Ve CHP'nin bu genel başkanı başbakan ile Esad'ı benzeştiriyor.
Bir ülkede iktidarın kalitesi muhalefetin kalitesiyle mümkün olabiliyor. Kaliteli muhalefet iktidarın daha kaliteli olmasının olmazsa olmazıdır. Halk kaliteye oy vereceği için başka memleketlerde ana muhalefet partileri iktidardan geri kalmamaya özen gösteriyor.
Bizde bunun böyle olmadığını gördük.
CHP, ama özellikle genel başkanı kalite ile ilgili değil. Tek ilgisi Ak Parti ve başbakan Erdoğan’ı karalamak ve bu karalamanın ahlaki olup olmaması CHP ve liderini pek de ilgilendirmemekte.
Yasin Aktay'ın da belirttiği gibi CHP muhalefet etmiyor, düşmanlık ediyor. Tabi ki bu da düşünce, fikir, alternatif üretmiyor, var olanı da tüketiyor.
İşte bu CHP'nin en son Avrupa'dan da ayar görmesine sebep oldu.
Avrupa'nın artık soğuk savaş dönemini yaşamadığını bilmeyen bir CHP ve genel başkanıyla karşı karşıyayız.
Kılıçdaroğlu 120 bin vatandaşını katleden Esad’a selam gönderirken, “katil Erdoğan” sloganlarıyla Esad’a destek yürüyüşleri düzenleyen milletvekilleriyle Suriye politikası belirliyor.
Allah'tan halk bu partilerden çok çok ilerde.
Yoksa işimiz yaştı.
Son olarak Sayın Kılıçdaroğlu'na bir soru:
Ziya Hurşit: "Hürriyetsiz bir memlekette yaşamaktansa namusuyla ölmek daha hayırlıdır. Gidiyorum işte.. Hadi Allah'a ısmarladık." demişti de kime ve niçin?
Yok, öylesine sordum!
Twitter: @ahmetay_