content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

21 Mar

Kestane Kebap

Geçenlerde bir derneğin yardım yemeğinde arkadaşlar oldukça sık toplandıkları çadırdan söz ettiler. Merak ettim. Anlattılar. “Turgut Özal Caddesindeki Ramazanoğlu Camisinin karşı tarafındaki boş arazide Meryem Hanım ve eşine ait bir çadır var.

İstediğimiz zaman orada toplanıyoruz. Sıkma, börek, gözleme yiyip mis kokulu çaylarımızı yudumluyoruz. Doyumsuz sohbetlerimiz oluyor. İstersen birgün seninle de gideriz. Hatta odun sobasının üzerinde kestane de pişiririz.” dediler.

Ben önce sohbet faslına sonra kestane pişirme lafına takıldım. Yıllardır siplit klimalarla yazı ve kışı geçirdiğimiz için soba kültürü çok gerilerde ta untitledçocukluğumuzda kalmıştı. Kestaneyi çok severim. Yolda pişirip satanları gördükçe mutlaka kestane alasım tutar. Bazen de evde fırında ve teflon tavada pişiririm. Şimdi hayatta olmayan annemle babam ve her biri ayrı yuvalar kurmuş kardeşlerimle aynı evi paylaştığımız çocukluk günlerimiz aklıma gelir de soba üzerinde kestane pişirdiğimiz zamanları özlerim. Sobanın üzerinde kestane kebap pişirmek çocukluğuma aralanan gizemli bir kapıdır belki de…

16 Şubat Pazartesi akşamı için sözleştik. Arkadaşım Şeker Miraç Şengezer ile Lütfü Akkaya beni evimin önünden alacaklardı, birlikte çadıra gidecektik. Cafer arkadaşım da Ayşe Hanımla ayrı geleceklerdi. Miraç Şengezer, Ayşe Yavşan ile Cafer Sarı arkadaşlarım bizden önce çadıra gitmişler. Lütfü Akkaya ile Güler Savaş da saat yirmi civarında beni evimden aldılar. Yolda Güler, işlerinin yoğunluğunu söyleyerek çadıra gitmekten vazgeçti. Ben “Güler’ciğim çok geç kalmayız. Saat dokuz- dokuz buçuk gibi kalkarız. İşlerini yetiştirirsin. Gerekirse biz de yardımcı oluruz.” diyince çadıra hep beraber gittik. Yolda Lütfü arkadaşımızın ballandırarak anlattığı Kozan ve Feke seyahatlerini ağzımız açık dinledik. Lütfü Akkaya yaşamı seven, yaşamayı bilen müthiş bir dost ve tam bir gurme... Oğlak ciğerinin çok lezzetli olduğunu, ciğer kebabıyla dört kişinin sekiz ekmek yediğini de anlattı. Biraz şaşırdık ama sonra hak verdik. Açık havada insanın iştahı açık olur.

Çadıra gittiğimizde dostlarımız bizi tatlı bir şekilde karşıladılar. Ortaya bir odun sobası kurulmuştu. İçeri sıcacıktı öyle ki kapıyı bir ara açtık. Koyu bir sohbete daldık. Espriler havada uçuşuyordu. Bu arada Lütfü Akkaya’nın yolda markete uğrayarak aldığı kestaneler çizilerek soba üzerinde ÖÖpişirildi. Daha soğumadan hatta ellerimiz yana yana soyup yediğimiz kestaneler beni çocukluğuma götürdü. Arkadaşlarım da çocukluk günlerinde oynadıkları oyunları anlatmaya başladılar. Çelik çomak, misket, tahterevalli, yakan top, evcilik derken Lütfü Akkaya “cızzan” adlı tahterevalliye benzeyen farklı bir eğlenceden söz etti. Çocukluğumuzu ne çok özlemişiz meğer…

Meryem Hanım sıkma, börek, gözleme haricinde yemek de yapıyormuş. Bu cumartesi için bumbar istedik. Porsiyonu on liraymış. Hem ucuz hem temiz hem de ortam şahane… Cumartesiyi iple çekiyorum. Sanırım bundan sonra bu çadırın müdavimleri arasında olacağım.

Çadıra gidecekseniz kestane götürmeyi unutmayın. Belki sobada pişireceğiniz kestane kebapla çocukluğunuza doğru yolculuğunuz başlar. Sohbet YYYYYYçocukluk günleri olunca anlatacaklarımız hiç bitmiyor ki! Üstüne de mis gibi demlenmiş çaylarınızı yudumlamanın keyfi bambaşka… Sohbetin yanı sıra türküler de söyledik. Neşelendik.

Hepinize mutlu hafta sonları diliyorum. Sağlıcakla kalın. Gelirseniz (27 Şubat 2016) bugün akşam on sekizde Meryem Abla Çadırında görüşürüz.

Harika UFUK

ADANA

21 ŞUBAT 2016 SAAT:18.20

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank