Kent Kimliği Oluşturmanın Zorluğu
Kent Kültürü Oluşturma Stratejileri
Her olay veya olgunun ekonomik bir açıklaması olduğu gibi, bazıları da her olay veya olguyu salt ve saf olarak ekonomik açıdan görür veya düşünür. Bu durum genellikle kişilerin mesleklerine, karakterlerine ve cinsiyetine göre değişmektedir. Ancak ekonomik olarak bayındır veya kalkınmış nice kentler vardır ki, ruhsuz, zevksiz ve de soğuk görünümlüdürler. Tıpkı varlık içinde yüzüp te, gerek kılık kıyafet olarak, gerekse davranış veya yüz ifadesi olarak bir ruh ve kimlik ortaya koyamayan bireyler gibi.
Bireyler için modacılar, tasarımcılar, güzellik salonları kişisel bakım hizmetleri ve uzmanları ne ifade ederse, kentler için de mimarlar, (peyzaj mimarları, iç mimarlar) aynı şeyi ifade eder. Eski şehirlere, tarihi kentlere baktığımızda gerek ev/konut tasarımları, gerekse sokak ve meydan tasarımları, günümüzde olduğu kadar bilimsel esaslara göre yapılmasa da günümüz estetik yapılarına göre çok daha deruni veya mütevazı ve de çok daha kişilikli görünümler taşımaktadır.
Bir çok kentimizde kentsel dönüşüm projeleri uygulanmaktadır fakat, eski şehirlerin bu deruni yapısı yeni çağdaş kentlere ve tasarımlara yeterince konu olmamaktadır. Oysa ki, hemen hemen bütün kentlerimizin kimliğini oluşturan tarihsel dokular ve kentin kimliği makroform dizaynlarında, meydanlarda, kentin devasa yapılarında içselleştirilmelidir.
Öte yandan kıyamet alametlerinden de biri olan, mekanın maksimum kullanımı hedeflendiğinden yüksek konutlar ve/veya işyerleri yapma sürekli olarak idealize edilmiştir.
Kent tasarımlarında başta da belirttiğimiz ekonomiklik veya rantabilite olgusu ön plana çıktıkça estetik değerler geri plana itilmektedir. Bir nevi, kapalı kaplar örneğindeki gibi, ekonomik kaygılar ile estetik kaygılar ters orantılı olarak değişmektedir.
Kent kimliği oluşturmak büyük ölçüde ekonomik maliyetlere katlanmayı gerektirirken, kent kültürü oluşturmak ise çok büyük ölçüde zaman maliyeti gerektirmektedir. Bunlara ilave olarak, kent kimliğinin ülkelere göre, bölgelere göre, daha küçük ölçekli kentlere göre çeşitlilik veya farklılık gösterse de, özellikle de günümüz açısından kent kimliğinde böylesi bir çeşitliliği beklemek gereksizdir. Zira kent kültürü daha çok küreselleşmeye ve kentleşmeye eğilimli bir kavram iken, kent kimliği daha çok yerelleşmeye dönük bir kavramdır.
Kent kültürü oluşturmada öncelikle sürekli şiddet ve çatışma veya çakışma kaynağı oluşturmakta olan sistematize edilmemiş bazı hususların hak eden taraflarca çok iyi sürdürülebilir sözleşmelerle bağıtlanması ve de kurumsallaştırılması gerekmektedir. Özellikle de aşağıdaki hususlar öncelikli hassas sorunlar olarak çözümlenmelidir.
- Gayrımankul rantı paylaşımı (Mekanların hava paraları ve haraçlarındaki rayiç bedeller ve bunların meşru zeminde sistematize edilmesi,
- Yol kenarı otoparklarındaki rant paylaşımı (Kentsel mekanların en belirgin sabit gelirleri)
- Hallerde Kabzımal Gelirlerindeki bölüşümün meşrulaştırılması,
Kamu kurumlarının temizlik işleri ihalesi paylaşımı, kamu kurumlarının ve özel sektör kuruluşlarının güvenlik hizmetleri alımları, yazılı ve görsel medyada reklam gelirlerinin paylaşımı ise sistematize edilmesi veya meşrulaştırılması anlamsız olsa da barışçıl bir şekilde bu çatışmaların çözülmesine yönelik sistemler ortaya konulmalıdır. Özellikle de bu son paragraf kapsamında gayrı resmi olarak perde arkasında çok büyük savaşımlar yaşanmakta ve de bu durum kent kültürünün oluşmasında önemli sorunlar doğurmaktadır.
Bunlara ilave olarak kentlilik/ kentlileşme konusundaki önemli değerlerin bireylere yine sürdürülebilir bir şekilde hazmettirilmesi için düzenli halk eğitimleri şarttır. Zaten kentleşme sürecinin hızlandırılması için kentlilik bilinicini geliştirmeye yönelik sürekli ve sistematik halk eğitimlerinin başlatılması son derece önemlidir. Takdir edersiniz ki, burada Türkiye'de Milli Eğitim Bakanlığı'nca yürütülen "Halk Eğitim Kursları" nı kast etmemekteyiz. Burada kentsel mekandaki bütün bireylerin katılacağı yaygın halk eğitiminden bahsetmekteyiz.
Bu konularda ve genellikle çoğu konuda şu husus gözardı edilmemelidir. Kontrol edilmeyen veya içselleştirilmeyen öğeler veya ihtiyaçlar kontrolsüzlüğe terk edilir içselleştirilmezse bireylerde olduğu gibi kentlerde ve kent kültüründe de bozulmayı artan oranlı olarak hızlandıracaktır.
Bu konuda devlet ve sivil girişimcileri inisiyatif kullanmaya davet ediyor ve bu bağlamda konunun uzman yetkin bir kişisi olarak destek olacağımı da belirtmek istiyorum.
Esenlik dileklerimle.
Not:
Bu yazı, www.bilgiagi.net, www.bilgievreni.com, www.kamudanhaber.com, www.haberanaliz.net, www.siyasalforum.net, www.gunesgazetesi.net, www.gercekgazete.web.tr, ile, Gerçek Gazete, Balıkesir Demokrat, Güney Marmara Yaşam ve Fatsa Güneş gazetelerinde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.
Atatürk ün <> sözünü yönetici ve siyasetçilerimiz 80 yıldır anlamadıkları için şehirler köyleştirildi, şehir kültürü de krolaştırıldı.
Halbuki Atatürk <> demiştir.
Köylü nasıl efendi olur ?
Şehrin varoşlarına tıkılıp fabrika kunta kintesi yapılarak değil köylü köyünde bahçesinde tarlasında çiftliğinde ŞEHİRLİ KÜLTÜRÜ KAZANDIRILARAK efendi yapılabilir.
Atatürk ün başardığı Atatürk orman çiftliği benzerlerinin çoğaltılarak modern yaşayışlı köyler ve içinde yaşayan kültürlü köylüler oluşturun demiştir
Ama anlayan nerde
Şehirler şehirlikten çıktı
Kasım 5th, 2009 at 09:41Atatürk ün sözü tırnak işareti içinde kaybolmuş tekrar yazdım
Atatürk ün KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR sözünü siyasetçi yöneticiler 80 yıldır anlayamadılar
Kasım 5th, 2009 at 09:44