Kendini Bilmezliğin Bu Kadarı
İnsanlar kendilerini ne sanırlarda haddini aşan işler peşine düşer bir anlam veremeyiz. O kadar ilginç durumlar çıkar ki karşımıza şaşar kalırız. Bir bakarsın kendi başına gelen en ufak bir sorunu bile çözemeyen insanlar başkalarının en önemli meselelerini halletmeye kalkarlar.
Ellerinden gelen bir şey olmaz hâlbuki kendileri de iyi bilir fakat işin gırgırındadırlar. Tek amaçları günü gün edebilmek, karşısındakinden bir şeyler koparabilmektir. Bunu elde ettiklerinde hatır, gönül ve her şey bite onlar için.
Eğer kendinden daha aciz, daha saf birini buldumu hemen çökerler ensesine, onu kullanmaya kalkar, eşsiz insan örnekleri sergiler sanki. Diğerlerinin iyiliğini, kötülüğünü bilirmiş gibi ahkâm keser. Üstte olmaya çalışır kendini herkesten akıllı görürler. Çevresindeki diğer insanlar onları çok iyi tanır fakat o kendini bilinen gerçeklerden sakladığını sanır. Doğrusu pes diyorum kendini bilmezliğin bu kadarına.
Sen kim oluyorsun da insanları birkaç defa görmekle ya da ondan bundan duyduğun dedikodulara bakarak onları yargılama hakkına sahip oluyorsun ki. Ne kadar aciz duruma düştüklerinin farkında bile olmayan bu tür insanların, bu topluma ne verebileceği ortadadır. Bir şey veremedikleri gibi yalanları, iftiralarıyla insanların iyi niyetlerini de bozmaktadırlar.
Yalancının mumunun yatsıya kadar yandığı gibi, kısa zamanda bunlarında foyaları çıkar ortaya. Ama yüzlerine bile tükürsen sırıtıp geçerler. Başkaların da olan mükemmellikleri hazmedemez, onların hasetliğini çekerler. İçinde bulundukları bataklıktan çıkmak yerine daha da derine batarlar.
Kendilerinden memnun olmayan bir çevre yarattıkları için pek çoğu dışlanır, yalnız kalırlar. Bazılarına da kendileri gibi yandaşlar çok çıkar hemen onun etrafında toplanıp sanki vatan kurtaracakmış gibi boylarını aşan kararlar almaya kalkarlar. Aldıkları kararlar, ürettikleri çözümler kendi düşüncelerinden öte ye gitmeyen bunlar içinde yaşadıkları toplumun hem maddi hem de manevi değerlerini zedelerler.
Üzücü olan tarafı ise her geçen gün bunların sayılarının çoğalması ve seslerinin yükselmesidir. Sinek mundar değil mide bulandırır hesabı diğerlerinin nefretlerini artırırlar. Adından söz ettiğimiz haddini bilmez aciz insanlar suç işlemeye meyilli olduklarından adlarından sıkça bahsedilir. Onlar da bir kahraman edasıyla kendilerine pay çıkarırlar. Ve aklımıza şu sözler geliyor onları gördükçe.
Bazı insanların konuşacak kadar zekâya, ya da susacak kadar edebe sahip olmaması diğerlerinin hayattan ve insanlardan soğumasına yeterli bir sebeptir. Fakat kese kâğıdı bile yapılmaya layık olmayan gazetelerin bu insanları boy boy resimleriyle ve manşetleriyle sanki gözümüzün içine sokarcasına bize allayıp, pullayıp kabul ettirmeye çalışmaları da ayrı bir üzüntüdür.
İnsanı okurum, insanı yazarım genelde, çünkü her düşünce insan için geliştirilmiş, her yeni fikir onun için üretilmiştir. Uygarlıklar ve medeniyetler kuran yine insandır. Tarihler yazan, bilim adamı olan, vatan millet aşkı ile yanan yine insandır. Özü, sözü bir olduğu kadar, yerin dibine batacak kadar alçak ve şerefsiz olabilen yine insandır. Doğudaki batıdaki, o düşüncedeki, bu düşüncedeki ve hangi etkin kökenden olursa olsun insandır hepsi.
Aynı esaslar üzerine yaratılmışlardır. Asıl olan insan gibi insan olabilmektir. Bizden olan iyidir diğerlerini geç mantığından uzak, milli, manevi değerlerine sahip çıkabilen her düşüncedeki insan bizim insanımız diyebilmektir insan olmak.
Gerçek insana düşen görev de bunları bir birinden ayırabilmektir. Önce kendini bilebimektir.