Dikkat Fayhatları Çifleşiyor!
Dikkat Fayhatları Çifleşiyor Çatlaklar Misli Misline Çoğalıyor
Ülkemiz fay hatları üzerine kurulu, yani güneyden Afrika kıtasının, doğudan, Asya’nın, batıdan da Avrupa kıtalarının sıkıştırmaya devam ettiği bir kara parçası üzerinde yaşamaktayız. Fiziki olarak bunu yaşayarak bedelini de fazlasıyla ödeyerek öğreniyoruz. Öğrenebildiğimiz oranda da bu duruma karşı tedbirler alacağız. Biz öğrenmemekte ne kadar inat ve ketum davranırsak davranalım. Doğa kendi diyalektiğini uyguluyor. Öğrenmesek de öğretiyor. Aynı zamanda yukarıda belirlediğimiz. Coğrafi koşullar ülkemizi sosyal fay hatları olarak da biçimlendiriyor. Bu nedenle depremlere karşı ve onunla birlikte yaşayacağımız. Depremleri en az zararla atlatıp. Mutlu ve insani yaşayacağımız fiziki koşulları yaratmadığımız sürece daha çok ağlayacağız, ağıtlarımız gök kubbede daha çok yankılanacak.
Aynı anlama gelmek üzere ülkemizin sosyal fay hatlarını bilerek. Bu durumun bilincinde fay hatları üzerinden Ülkemizi yönetmemeyi diğer bir deyişle Bu fay hatlarının kırılmasını önleyecek bir idari mali yapılanmayı becerebilmemiz gerekmektedir. Ülkemizin dâhil olduğu orta doğu coğrafyası, depremleri, savaşları ile ünlü bir coğrafyadır. Biz: Bu coğrafya da yaşamak zorunda olanlar. Bu coğrafyada devlet yönetme şansını elde edenler. Bu iki gerçeği görmek zorundadırlar. Yoksa KILAVUZU KARGA OLANLAR sözünü istemesek bile sık sık anmak zorunda kalırız, hatta yaşananlar nedeni ile dilimizde pelesenk olur. Bu günler de olduğu gibi.
Bu kadar deprem yaşayıp açıların beterini yaşayan bizler, binalarımızı, yerleşim alanlarımızı bu durumu gözeterek kurmayı beceremediğimiz gibi. Savaşa ayrımcılığa, insani olmayan paylaşım sistemine isyana bu kadar kan ve gözyaşı akıtmış halklar olarak. Hala öğrenmemekte inat ediyor. Misli misli ödetme kindarlığını başımıza taç ediyorsak demek ki işimiz zor ve ödenek çok daha bedel var demektir. Kötü olan da tamda bu durumdur. Bu gün Van da yaşanan Kürt halkını vuran ama insan olma erdeminden uzaklaşmamış, kötü milliyetçiğin, Faşist dünya görüşünün zehirlemediği kirletemediği tüm insanlarımızı acıya boğan. Bu Sosyal deprem uzunca bir zamandır yaşanmakta fay kırılmaya devam etmektedir. 30 yıldır süren Kürt halkına yönelik imha ve inkâr politikasının giderek derinleştirdiği sosyal fay çatlağı. Bu gün çatlak milliyetçi söylemin açığa çıkması nedeniyle büyümektedir. Bu gün çatlamış yüreklere su serpmek yerine, Yürekleri çatlatan dil ve tarz hemen terk edilmeli, bu çatal yılandili çatlaklar. Bu konumlarına ve da etmeli, bu düşmanlaştırıcı dil ve kötü duygularını topluma bulaştırmaları engellenmelidir. Topluma hitap edenler barış kardeşlik ve sevgi dilini kullanmalı, topluma da örnek olmalıdır. Yoksa yunus diye diye YUNUS EMREYİ KİRLETİRSİNİZ. Yunusun diyarı ve ülkesine yazık edersiniz.
Bu gün Tamda barışçıl tutum almanın savaş hali durumuna son vermenin zamanıdır. Misli Misline düşmanlık insana yakışmaz. Bu hesap bu hesabı yapanları Taliban ve Hizbullah’ın yanına kadar götürür. Dedik ya nasıl bir ülkeyi yönettiğinizi bilmek önce sizin göreviniz. Elbette nasıl bir ülkede yaşadığımızı bilmek de bizim görevimiz. İşte bu bilgiye biraz katkı sunmak için yazmak tarihe tanıklık etmek de işimiz bizim adam sende demeyeceğimiz, diyemeyeceğimiz görevimiz. Sevginin hüküm sürmesi, Ölü seviciliğin değilde yaşamın kutsanmasını hatırlatmak, Fay hatlarının kendisini hatırlatması gibi zorunlu bir haldir. YUNUS EMRE DERYA: ŞU DÜNYADA BİR NESNEYE/ YANAR İÇİM GÖYNÜR ÖZÜM./GENÇ İKEN ÖLENLERE ;/ GÖĞ EKİNİ BİÇMİŞ GİBİ, HEY, HEY. Der ve ekler. MİSKİN ÂDEMOĞULLARI/ EKİNLERE BENZER GİDER/ KİMİ BİTER KİMİ YİTER der. Ozan Yunus Emre Aslında buğday gibi olgulaşınca derilmeye karşı değildir. Ama insana erken ve insan elinden, İnsanı ihmalinden, çıkar kavgasından, yani savaştan dolayı ölümleri göğ ekine benzetir. Karşı çıkar. İşte yunusların barış ve kardeşlik tohumu saçtıkları bu çenet, ülkemize savaş tohumları yeşerterek ekerek cehenneme döndürmeyelim. Göğ ekin gibi çocuklarımızı insanlarımızı biçtirmeyelim.
Bu deprem herhalde şiddeti yanlış ölçülen Amerika ya bakarak sonradan ölçüsü düzeltilen deprem olarak tarihe geçecek herhalde. Peki, bu yanlış ölçümleme neye yaradı. Bir defa deprem deki hasarın az olacağı yanılsamasına, buna bağlı olarak kurtarma ekiplerinin ve planlarının eksik yapılmasına neden oldu. Diğer bir söyleyişle hasım küçümsendiğinden pehlivanın tuşla yenilmesine neden oldu. Bu yanlış hesaplama daha çok vatandaşın, kanal TÜRK televizyonu sunucusunun belirlemesi ile daha çok doğulunun, daha çok kürdün göçük altında ölmesine neden oldu. Perki Yunus gibi bir Ozanın memleketin de böylesine halkın aleyhine hesap yapan bilime ve bilim adamlarına ne demeli. Yaşlısı genci, kadını çoğu ile halkı sokakta çadırsız bırakan üstelikte başka devletlerin yardımını kabul etmeyecek kadar ukala davranışla bunu yapan yönetim ve yöneticiler Ozan yunusun yaşadığı coğrafya ya yakışıyor mu?
Yazımı bu topraklara barış ve kardeşlik tohumu ekenlerin adlarını anımsadıklarımı yâd ederek hatırlayamadıklarımı yok saymadığımı belirterek, Yaşamakta olanlara sevgimi ileterek sonlandırmak istiyorum. Bu toprakların bu coğrafyanın bu iç içe geçmiş halklardan oluşan çiçek bahçesinin güzel bahçıvanlarını, anarak yaşayan barış ve kardeşlik bahçesi bahçıvanlarına bu insani görevi tekrar hatırlatmak istiyorum. Tabii HALKLARIN DEMOKRATİK KONGRESİNİ VE KARARLARINI SELAMLAYARAK. Yazımı okuyan her güzel insan buraya hatırladığı güzellikleri ilave etmesi istencimle: ülkem de yaşamış ve yaşamakta olan güzel insanları, Yunus Emre, Şeyh Bedrettin, Mevlana, Nazım Hikmet, Mustafa Suphi, Yaşar kemal, Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Cigerhun, Cahit Sıtkı Tarancı, Hacı Bektaş’ı Veli, Vedat Türkali, Yılmaz Güney, Deniz Gezmiş ve arkadaşları. Erdal eren, Vedat Aydın, Halit ve Şekibe Çelenk, Aydın Çubukçu.
Haydi depremden etkilenmeyen yerleşim ve barınma koşullarını, Haydi savaşsız sömürüsüz bir dünya, Savaş yerine barışın hüküm sürdüğü bir ülke, vatan ve yurt için işbaşına.