Kendi Dünyamızdaki Yalnızlık
Sohbeti sevmemiz belki de konuşmayı sevmemizden kaynaklanıyor. Yazıya dökülmeyince konuşulduğu yerde kalıyor. Ve her söz ancak o an için kıymet buluyor.
Sohbetin en güzel yanı dostlarla olmasından kaynaklanıyor. Şehrin kalabalıklarından kaçıp bir tenhada birkaç dostun konuşmalarına bir de çay kaşıklarının sesleri iştirak etmesi; havayı daha samimi hale getiriyor.
İnsan yalnızlığı da sever, beraberliği de… Şehrin gürültüsünden bir an uzaklaşıp asude bir mekân araması, kendisiyle baş başa olma isteğinden kaynaklanmaktadır. Çünkü ruhen ve bedenen yorulan insanın sükûneti seçmesi kadar tabiî bir şey olamaz. Ama bazen yalnızlık çözüm değildir.
Çünkü derdine hemdert olacak birileri lâzımdır. En azından seni dinleyecek başkalarına ihtiyaç duyulmaktadır.
Dert anlatmak kadar dert dinletmek de maharet isteyen bir şeydir. Bir kere her şey herkese anlatılamaz. Çünkü sırdaş ve dost olarak bildiğin kişilerin de seni anlamaları lâzımdır. Samimi olmalıdır. Derdini dert, dostunu dost bilmelidir. Ve sana yardımcı olduğunun idraki içinde olmalıdır.
Bilmelidir ki madem o benim dostum, madem o da beni dost kabul etti bunun gereğini yerine getirilebilmelidir.
İnsan hiçbir derdi sıkıntısı olmasa dahi yarenlik etmeye ihtiyaç duyar. Yanında bir ses olsun ister. Yanındakinin samimi olmasını ister. Söylenenlerin söylendiği yerde kalmasını, sırlarının ortak olmasını ister. Konuşulanlar sıradan şeyler dahi olsa mahremiyetinin korunmasını ister. Değil mi ki sana söylüyor, seninle paylaşıyor bazı şeyleri o halde bedenen iki kişi olsanız dahi söz olarak tek kişi olmanız lazımdır. O zaman dost dostu arar ve bir birine faydası olur.
İkiden fazla kişinin bildiği şeylerde sır yoktur. Olamaz da zaten. Bu gibi yerlerde muhabbet teke tek olana benzemez. Çok kişinin olduğu yerde fikirler de çoktur. Nezaket ve anlayış girer devreye o zaman. Hoşça vakit geçirirsiniz. Bu gibi hallerde bir çözüm değil yarenlik öncelikli olur. O da günün yorgunluğunu üzerinden atmak için…
Belki günümüzde en çok aranan ve en az bulunan şeydir dost. İnsan kime nasıl güvenir ki? Dışıyla içinin bir birine benzemediği o kadar kişi var ki. “Göründüğü gibi değilmiş” sözünün ne için söylendiğini bilmeyen yoktur. “Kalıbının adamı değilmiş” sözüne ne demeli? Belki de bu yüzden kişiler kendilerini bir yalnızlığa doğru itiyor, dertlerini içlerine dökmekten başka bir çare bulamıyorlar. Burada bir şarkı sözünü hatırlatalım.
“Derdimi ummâna döktüm âsûmâna inledim
Yâre de ağyâre de hâl´i derûnum söyledim”
Aşağı yukarı şöyle demek:
Derdimi ( o kadar Çok ki) denize döktüm, gökyüzüne inledim; dosta da, düşmana da (içimdeki) derdimi söyledim.
Artık insanlar ne yâre ( dosta) ne de ağyara (başkaları, el) dertlerini söyleyebiliyor. Çünkü güvenilecek çok az insan olduğunu düşünüyorlar. Bu yüzden de en azından zarar bari görmeyelim hesabı, kendilerini kendi dünyalarındaki yalnızlığa hapsediyorlar. Kim bilebilir, belki de çağımız hastalığı yalnızlık…