Kelebek teorisi etkisi.. Gezi Parkı…
Yeni zamanın ruhundan en çok söz eden AK Parti ve bunu okuyamayan da AK Parti iktidarı.
Kelebek teorisi etkisini hatırlatmak istiyorum AK Parti iktidarının yetkililerine.
Dünyanın herhangi bir yerinde bir kelebek kanat çırpırsa, dünyanın başka yerinde fırtınaya neden olur.
Taksim Gezi Parkı direnişi de işte öyle bir şey...
Taksim'de ortaya çıkan direniş, Türkiye'de ve dünyanın değişik yerlerinde kelebek teorisi etkisi yarattı.
Bunun adı yeni dünyanın ruhu işte. Yani Kauntum Fiziği...
****
Gezi Parkı direnişi Türkiye'nin değişik yerlerinde devam ediyor.
Eylemcilerin büyük çoğunluğu gençler... Hem de 16 ile 30 arasında gençler...
Ve bu gençler inanın örgütlü gençler değiller... Türk bayraklarıyla sokaklara çıkıyorlar... İstiklal Marşı okuyorlar, 10. Yıl Marşı’nı söylüyorlar.
Varoluşlarını temsil ediyorlar.
Ve orta sınıfın çocukları bunlar, yoksulların değil....
Varoşların çocukları ise asla değiller. Okumuş çocuklar...
Ve bunlar araçları yakanlar... Bunlar polisle çatışanlar...
Bu gerçeği görmek gerekiyor.
Kitle pskolojisi egemen...
Marjinal sol örgütler eylemlerin en ön saflarındalar...
Ergenekoncu ilişki içersinde olan sol devrimci örgütler ve sol partiler de Gezi Parkı direnişinin içindeler.
Nemalanmanın peşindeler...
****
Taksim'e gittim ve gördüm. Taksim kurtarılmış bölge. Aynı Fransa'da 1871 baharı boyunca iki ay iktidarda kalmış kömün gibi. Resmi polisler çekilmişler. Sivil polisler ise cirit atıyorlar. Devrimci örgütler İstanbul'un kalbinde iktidar olmanın keyfini sürüyorlar. Beyoğlu, Amerikan filmlerinde terkedilmiş şehirler gibi. Beyoğlu'nun her tarafından içki satılıyor. Hem de yasağa inat... Ne de olsa iktidar, iktidarsızlık.
****
Ve inanın eylemlerin içersinde yer alan büyük çoğunlukların, marjinal örgütlerle ilişkisi yok denilecek kadar az...
Bakmayın çok gürültü çıkardıklarında, çünkü diğerlerine göre daha derli toplulular...
Ancak Türkiye'nin her tarafına yayılan eylemler 2010 gençliğinin eseri...
Onları anlamadan yaşanılan eylem süreci algılanamaz.
Son 10 yıldır ötekileştirilen, yaşam biçimlerine müdahale edildiğini, inançlarına küfür edildiğini düşünen, yok sayıldığını düşünen Türkiye'nin yüzde 50'sini temsil ediyorlar.
Çünkü bu gençler ailelerinden etkilenenler... Ve yürekten söylüyorum anne ve babaları çocuklarının eylemlerde olduklarından dolayı büyük kaygılar hissetmiyorlar. Çünkü çocuklarını ve eylemleri destekliyorlar.
****
Başından söyledim. AK Parti kurmayları ve Başbakan Erdoğan Taksim Gezi Parkı olayını okuyamadı. Bırakın okumamayı aynı zamanda kullandığı; kibiri öne çıkaran, kendisine oy vermeyenleri aşağılayan, eylemde bulunanları çapulçu gören, karşılarına milyonları çıkartmaktan söz eden dili eylemlerin bu noktaya gelmesine neden olmuştur.
Ve Türkiye kaybetmiştir, yaşanılanlardan... Ancak bu kaybediş aynı zamanda bir kazanıştır da. Hem kaybetmek hem kazanmak... Nasıl oluyor diyebilirsiniz? Hayat böyle bir şey işte. Bir şey kazanılırken bir şeyler kaybedilir.
Siyasetçilerin bunu nasıl okuyacaklarıdır ki, görülen o ki doğru okumaya başladılar.
Hem demokrasiyi hem de farklı olana saygı duyulması ve onların da hukukların korunması gerektiğini anlıyoruz.
Size oy vermeseler de, destek vermeseler de bir olay karşısındaki itirazlarını dinlemek ve haklı olabileceklerine inanmak asıl olan.
Demokrasi kendi hakkınla başlamıyor, ötekinin hakkı üzerinden kendi hakkını savunmak. Kendi hakkın üzerinden ötekinin haklarını savunabilmek... Demokrasi böyle bir şey işte.
****
Polisin şiddeti ise anlaşılabilir bir şey. Sonunda ülkenin Başbakanı, eylemde olanları çapulcu görürse, polisi de çapulculara dersini verir.
****
Düşünün geçen akşam televizyonda izliyorum. Polisler hızını alamamışlar evin penceresinden gaz atıyor içeri.
Bir göstericiye beş on polis birden saldırıyor.
****
Siyasal iktidar, ilk günden itibaren orantısız güç kullanan polislere emir verenler görevden alınsaydı, Gezi Parkı’yla ilgili mahkeme sonuçlanıncaya kadar projeyi durduklarını açıklasalardı, proje için itirazı olanlarla ilgili görüşeceklerini söyleselerdi, eylemi yapanlara teşekkür etselerdi, iktidarların kendisine oy verenlerin de vermeyenlerin de iktidarı olduğunu açıklasalardı bugün yaşananlar yaşanmayacaktı.
****
Sokakta bulunanların büyük çoğunluğu AK Parti karşıtları tamam...
İçlerinde Ergenekon bağlantıları olanlar var, tamam.
Hükümetin istifa etmesini istiyorlar tamam.
Türkiye'nin vesayet rejiminin geriletilmesinden rahatsız olan eskinin yeniden egemen olmasını isteyenler harekete geçmiş olabilirler tamam.
Kimi gösterici gurupların arkasında uluslararası bağlantılar var, tamam.
Türkiye'nin ekonomik büyümesinden rahatsız olanların, bölgesinde aktör olmasından rahatsız olanların ellerini oğuşturarak yaşananları izledikleri bir gerçek, tamam.
Hatta yaşanılanların daha derinleşmesi için bağlantılarını harekete geçirmiş olabilirler, tamam.
****
İşte tüm bunlar için iktidarın süreci iyi okuması gerekirdi. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın dünkü açıklamaları sürecin yavaş yavaş okunduğunu gösteriyor.
Sıradan bir yurttaşı ve gazeteci olarak bulunduğum yerden ben bunları okuyabiliyorken ilk günden beri AK Parti iktidarının Taksim Gezi Parkı'nın okuyamamasının asıl nedeni kibirdir, şımarılıktır. Kendine oy vermeyenleri küçük görmesidir. Ve ötekileştirmesidir. Ve halen vesayet rejiminin artıklarının devlette, bürokraside, medyada, siyasette varlıklarının devam ettiğini görememesidir.
****
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın biranönce ötekileştirici dilini değiştirmek zorundadır. Aynı zamanda eylemlerde ki ırkçı, nefreti ve şiddeti büyüten dile de dikkat etmek gerekir. Herkesin sorumluluğu vardır. Burası Türkiye. Ve burası burada yaşayan herkesin ayrımsız vatanı. Farklılıklarımızı hukukla teminat altına almadan, eşit ve özgür yurttaşlar yaratmadan bu topraklarda kalıcı bir demokrasi olamaz. Ve yeni bir anayasa her zamankinden daha çok acilen yaşam bulmalıdır.
****
Cumhuriyetin yarartığı sorun olan ve 30 yıldır büyük bedeller ödeten Kürt sorununu çözmek konusunda büyük risk alarak yola çıkan ve ciddi adımlar atan AK Parti iktidarının Taksim Gezi Parkı'nda ki izlediği politikalar çıkmaz yoldur. Ve anlamakta mümkün değildir. PKK ile sorun çözebilenlerin, konuşabilenlerin Gezi Parkı için çözüm geliştirmemeleri, arayış yapmamaları anlaşılabilir değildir. Bu insaların kinini daha da büyütmekte ve ötekileştirmektedir.
Son söz: AK Parti iktadarı vakit geçirmeden, Gezi Parkı projesinden vazgeçtiğini ve düzelteceğini kamuoyuna açıklamalıdır. Gözaltında bulunanların serbest bırakılacağını, orantısız güç kullanan kolluk güçleri hakkında gereğinin yapılacağını ve orantısız güç kullanma emri veren İstanbul Valisi ve Emniyet Müdürünün görevden alındığını açıklayarak eylemlerin bitmesini sağlamalıdır. 3. Köprünün ismi Yavuz Sultan Selim olarak kalmalı, yeni havaalanının ismi de Şah İsmail olarak kamuoyuna açıklamalıdır. Türkiye normalleşmelidir.