Kaygan Zeminde Yolculuk
Yaradılışın gereği hep güzellikleri isteyeceksin. Başını alıp dağlara çıkmayı düşleyeceksin
Hayallerin; çiçekleri koklamakla meşgul olurken, toz kondurmayacaksın gelecek planlarına...
Rüyalarında; uğrunda her şeyi verebileceğin birinin randevusuna yetişmek isterken, kalbin mengeneye sıkışmış gibi olacak ve gözün kapalı da olsa mutluluğun uzaklarda olmadığını hissedeceksin.
Mutluluk denen elmasın, kalbin kadar yakın olduğunu göreceksin.
Oysa mutluluk ne kadar uzun sürerse sürsün hep kısa ve yetersiz gelecek sana... Bir ömür de sürse hep kısadır mutluluklar...
Bu tecrübeyle acıların da kısa süreceğini düşüneceksin.
Ama öyle olmayacak tabi... Bir saniyesi bile ömründen ömür çalacak...
Düşeceksin, kalkacaksın... Ve yeniden düştüğünde seninle birlikte umutların da düşecek...
Kendini güçlü zannettiğin dönemleri hatırladığında acı acı güleceksin.
Başkalarına karşı büyük büyük laflar eden sen, iç dünyanda meydana gelen iflasları yaşadıkça aslında bir hiç olduğunu göreceksin.
Ne demektir "hiç"?
Adı üzerinde "hiç" işte...
İçinde beslediğin hiçlik viranesinde yaşayıp giderken, çevrendeki aşina insanlardan yine saygı göreceksin belki... Seni, sen olduğun için seven yakınların olacak...
Ama tüm bunlar, viraneyi onarmaya yetmeyecek...
Anlamsız gelecekler sana... Sıradan gelecekler... Lüzumsuz gelecekler...
Çünkü onlar, dışarıdan gördükleri "sen"le ilgilenecekler.
İç dünyanda özenle(!) besleyip büyüttüğün dertlerini göremeyecekler.
Elbette içindeki viraneye onları davet etmeyi aklından geçireceksin.
Sadece geçireceksin. Çünkü onlara "aslında ben buyum" deme cesaretini gösteremeyeceksin. Seni anlayacaklarından kuşku duyduğun için onlara güvenmeyeceksin.
Hayatın yeterince yargılamasından ve her fırsatta cezalandırmasından iyice bıktığın için, yakın gördüklerinin de sana idam sehpasını hazırlayabileceğini düşüneceksin.
Dostların bu yönünü asla bilmeyecek ve sen zaten göstermeyeceksin.
İçlerinden bir kişinin bile seni anlayacağına inanmış olsan, içinde patlamaya yüz tutmuş cerahatı patlatacaksın belki...
En kötüsü de seni bu duruma kimin düşürdüğü konusunda suçlu aramaya başlayacaksın.
Önce kişi veya kişileri suçlamaya başlayacaksın. Geçici bir rahatlama yaşayacaksın ama yine başa döneceksin.
Sonra can havliyle içindeki çocuğu horlamaya yöneleceksin. Bunun, dipsiz kuyularda çaresizce debelenmek olduğunu elbette anlayacaksın. Ama o süre içinde kendini yeyip bitireceksin.
Kendini arama telaşın sürerken, kurtuluşu geçmişinde aramaya başlayacaksın. O dönemin arkadaşlıklarını, aile bağlarını ve çocuk yüreğinle baktığın pembe hayatı...
Saflığın ve samimiyetin çok çok uzaklarda kaldığını düşüneceksin. Ya da öyle zannedeceksin.
Gönlünde bir kaç ömrü yaşayacak kadar potansiyel barındırırken, sadece tek bir ömrü tamamlamanın bile ne kadar zor olduğunu göreceksin.
HOŞÇAKALIN