Katılaşan Hayatlar
Yaşlanıyor muyuz nedir, televizyonlarda dönen şeker reklamlarındaki gibi geçsin istiyorum artık bayramlar. Eş dost sohbet, tertemiz evler, pırıl pırıl giysiler, etrafta koşturan, el öpmek için sıraya giren çocuklar. Şimdiye kadar pek öyle değildim, üstelik ne zaman aile hükümranlığı kalktı üzerimizden, bağımsızlık olarak gördük bayram turlarını.
Doğrusu kaçmakta haksız değildim başlarda. Hani nasıl derler, köküne kadar kutlanırdı bizde bayramlar. Babam ailenin büyüğü, bir de üzerine trafik kazası geçirerek zor yürür olunca, tüm eş dost akraba, şüreka bizde. Ama ondan öncesi var.
Evet o bitmek bilmeyen bayram temizliği, nasıl da gına gelmişti... Ne öğrenci olmak kurtarırdı ne çalışan.
Perde, koltuk vs. Ağır temizlik biter ve bayramın ilk günü kör esselatda balkonları yıkardım. Sonra doğru içeri, tozlar alınacak. Asıl ondan sonra başlardı bir nev’i eziyet!
KURTULUŞ YOLU
Eğer Kurban Bayramı ise o sevmediğim görüntüler, etleri komşulara dağıtmalar. Ramazansa abartısız günde 60-70 kez yapılan kahve, durmadan çıkarılan tatlılar ve her akşamüstü kurulan sofralar. Son gün zorla giydirilip götürülen ziyaretler de vardı ki, firarda başarılı sayılırdım. Suratımı asınca annem, beni babamla bırakır, kardeşimle gezerdi. Ardından büyüdük kurtulduk gözüyle bakılan yıllar. Her bayram haritadan yer beğenerek arifeden bir yerlere kaçmayı marifet sayan zamanlar.
BAYRAM BABAMDI
Sonra ilk babamı kaybettim, benim için bayram ritüellerinin yarısı olan babamı. Halalar, dayılar, teyzeler ayrıldı aramızdan. Ben evet ben, bu bayram buralarda olacağım demeye başladım. Kendime değil ama etraftaki ufaklıklara yeni giysiler aldım. Yaşlanan annemle birlikte tatlılar hazırladım.
Ve yine aklıma geldi o yıllar.
Her bayrama hummalı temizliklerle girilirdi ama her yer ter temiz olur, mis gibi kokardı.
Balkonları yıkamayı sancılı anlattım değil mi size, aslında o sularla oynamak keyifti.
Camiye gidenlere el sallar, caddedeki kalabalığı izlerdim. Ailede herkes iyi ve mutluydu. Babam keyifli sohbetler yapardı.
Farkına varabilseydim tanıdığına eşine dostuna birşeyler sunmak aslında başlı başına anlamlıydı. Evdeki yemekler, herkes bir ucundan tutar, şölene dönüşürlerdi. Ama bana o zamanlar eziyet gelirdi. Annemin beni babamla evde bıraktığı saatler bile muhteşemdi. Birbirimize kitaplar okur, onun eşsiz anılarında kaybolurdum. Göremediklerim onlarmış ve hayat asıl kaybettiğinizde oluşan duygularmış!
DOKUNMAYI UNUTTUK
‘Gelene ek’ olarak oluşuyor gelenekler ve hızlanan yaşamda bir fırsat yaratıyor dokunmaya. Hiç olmazsa iki bayramdan birinde buralarda kalınmalı sanki.
Yaşam mücadeleleri, yanı başınızda çoluk çocuk yüzlerce masumun katledildiği, haksızlığın tırmandığı bir dünyada, bazı ritüelleri de kaybedersek, hayat sanki iyice katılaşıyor.
Evet bayram demek dokunmak demek bazen. Ve benim için geçmişe, yaşayan bir kültüre, yitirdiklerimize ve sevgili babama...
Tüm okurlarımıza, kaybettiklerine dokunmak için fırsat arayanlara, siz sevgili dostlara iyi bayramlar!...
jQuery("#NewsCommentMain").load("\/yorumlar\/index\/974641"); TepkiSetDisabled(TepkiSetKey); Diğer