content Güney Marmara Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
22 Eyl

Kasabalıktan Kurtuluyoruz

Bandırma’daki yaşantıyı dile getiren eleştirilen yazılarda en çok değinilen bir durum tesbiti, kentin geri kalmış bir Anadolu kasabası olduğu vurgusu gelmektedir.

Bir anlamda, yıllar yılı il olma hayali ile boş yere yanıp tutuşan bir Bandırma’nın, artık yarım yüzyılı aşan bu süreç içerisinde, devletinden gerekli yardımı ve yatırımı alamadığının da bir başka vurgusu oluyordu bu benzetme.

Geri kalmış bir Anadolu kasabası...

Hemen hemen kentte yayın yapan bütün yerel basın organlarında benzeri bir tanımlama mutlaka yer almıştır.

Kimisi bu tanımlamayı yaparken, içindeki öfkeyi, isyanı da dile getirmektedir oysa ki.

Çünkü, Bandırma yıllar yılı devletine katkı sağlamakta son derece cömert olurken, karşılığını almada ise devleti son derece hasis davranmıştır.

Benzetmek gerekirse, kepçeyle vermiş, sapıyla geri almıştır.

Devletine bakış açısıyla, devletinin kendisine bakış açısı arasında böylesine bir uçurumun olması, Bandırmalı’yı yıllar yılı kırmış, üzmüş, kahretmiştir.

Yine de isyanını içine atmış, öfkesini yutmuş, vatandaşlık görevini layıkıyla yapmanın mücadelesini sergilemiştir.

Devleti, yıllar yılı Bandırma’dan aldığını, bağlı olduğu ile yatırım üstüne yatırıma çevirirken, Bandırmalı da uzaktan yutkunmanın çaresizliğini yaşamıştır sürekli.

Seçtiği bölgenin milletvekilleri de, kurulu düzenin birer parçası olmakta gecikmeyince, sonuçta Bandırma artık 60 yıla uzanan bir çaresizliğin pençesinde, her gün yeni umutlar doğar diye kendince boş hayallerin de girdabına düşmüştür.

Bugünün başbakanı, zamanın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, belki de Bandırma’yı o yıllarda bizden daha fazla düşünmüştür.

İDO denilen bir yatırımı Bandırma’ya kazandırırken, İstanbul’un bir ilçesi konumuna geleceğini o zamanlar söylemesine karşın, bizler aksine tavırlar almışızdır.

Hatta ve hatta İDO’nun Bandırma’ya gelmemesi için dönemin belediye başkanlarının her türlü engellemeyi sergilemekten büyük bir haz aldıkları bile gözlenmiştir.

Ama güçleri yetmediği için, gelmesine de engel olamamışlardır.

Bu kez, görev değişikliği olmuş, koltuktaki kişi değişmiş ama zihniyet değişmemiştir. Yeni gelen zihniyet bu kez, İDO’yla gelenleri kent içinde dolaştırmamak, esnaftan bir paket sigara almasını engellemek için bir an önce çekip gitmesi için transit yol yapmayı bile uygun görmüştür.

Aslında gelişememenin sancısını sadece devlete de bağlamamak gerekir.

Bandırmalı’nın bizzat seçtiği yöneticisi bile, büyük paralar alıp, geliştirmek için söz verdiği kenti geri bırakmak, gelişmesini engellemek için yoğun bir çaba sergilemiştir.

Bu da Bandırma’nın ve Bandırmalı’nın farklı bir şanssızlığı olsa gerek.

Yalnız, son yıllarda Cemal Öztaylan ile başlayan kentteki alt ve üst yapıya yönelik çalışmalar, Öztaylan’ın milletvekili olmasıyla birlikte, hız kesmeden devam etmesi, yerine geçen Recep Eraydın’ın da bu konudaki titiz takipçisi olduğunu gösteriyor.

Önceki akşam, Bandırmalılar gibi ben de, Cumhuriyet caddesinden, Cumhuriyet meydanına gelip, oradan da sahile ve mendireğe doğru bir yürüyüş yaptım.

Doğruyu söylemek gerekirse, Bandırma’nın ışıl ışıl görüntüsü karşısında içim açıldı.

Özellikle Cumhuriyet caddesi ve meydanına dikilen dev projektörler, Bandırma’yı sanırım Kapıdağı’ndan bile şıkır şıkır bir görüntüye kavuşturmuştur.

Yıllar yılı, özellikle hızlı feribotla gelişlerde, tam bir köhne Anadolu kasabasına gelir bir görüntü ile karşılanması, benim gibi neredeyse tüm Bandırmalılarda büyük bir üzüntüye neden oluyordu.

Fakat, kentte yapılan çalışmalar neticesinde en azından şimdilik sahil kesiminde bu kötü görüntüler yerini daha modern ve ışıl ışıl görüntülere dönüştürmeye başladı.

Hele, başta hep birlikte karşı çıktığımız ve fuzuli bir yatırım olarak nitelendirdiğimiz Aşk Köprüsü, ışıklandırılınca, ciddi anlamda görsel bir zenginlik oluşturdu kentin yapısında.

Karşısına geçip, belki en az yarım saat o ışıkların denizin üzerindeki dansını izledim.

Ve çok da büyük bir keyif aldım.

Dikkat ettim, sadece ben değil, benim gibi yüzlerce kişi de, bu dansı izliyordu.

Gerekli miydi, gereksiz miydi tartışmasını bir kenara bırakırken, Bandırma insan zihnini dinlendiren, yorgunluğu ve stresi alan güzel bir görüntüye kavuştu bence.

Bir de, Livatya’ya kadar olan bölümü eğer başarabilir de, mevcut görev süresi içerisinde bitirebilirse, sanırım Recep Eraydın, en büyük hayırlardan birini işlemiş olur.

Çünkü, sahil kenti olarak Bandırma’nın böylesine bir güzelliğe ve yatırıma ciddi oranda ihtiyacı var.

Bandırma artık, geri kalmış bir Anadolu kasabası görüntüsünden yavaş yavaş sıyrılıp, İstanbul’un bir ilçesi olma hüviyetine de hızla gidiyor.

Sanırım, Bandırmalı da yıllardır beklediği böylesine modern bir kentte yaşamanın keyfini yaşayacaktır.

Sebep olanlara teşekkürler...

Nostaljik ramazanlar sırf din motifli mi?

Bandırma Belediyesi bu yıl, nostaljik ramazanlar yaşatmak için Cumhuriyet meydanına kurulan dev çadırda çeşitli etkinlikler düzenliyor.

Bir de, dün akşam hariç, havaların son derece güzel ve sıcak geçmesi, Bandırmalıların akın akın Cumhuriyet meydanına inmesini de sağladı.

Bir ay ramazan boyunca, dev çadırda sergilenen çeşitli etkinliklerle Bandırmalılar’a eski ramazanların lezzeti ve tadı yaşatılmak istendi.

Aslında son derece takdir edilecek güzel bir girişim.

Yalnız şunu biliyorum ki, Recep Eraydın’ın son derece zor bir seçimin ardından belediye başkanı seçilmesi, daha sonra yapılan çalışmaları devam ettirmek için hızlı ve sıkı bir şekilde işlere dalması, bazı konuları da kendisine yardımcı olan meclis üyelerine devretmesini gerektirdi.

Eski ramazanları yaşatmak için de bu konu ile ilgili AKP’li Belediye Meclis Üyesi Eşref Kasapoğlu yoğun bir çaba harcadı.

Kısa bir süre zarfında, çeşitli kişi ve kuruluşlarla görüşerek, şu an gerçekleşen etkinliklerin organizatörü olarak dikkati çekti.

Yine de, böylesine dar bir zamanda, fena sayılmayacak bir program hazırladıkları için kutluyorum.

Bu arada dikkatimi çeken birkaç hususu da burada dile getirmek istiyorum.

Ramazanda nostalji yaşanması için İstanbul’daki Feshane şenlikleri baz olarak alındı.

Orada bulunan bir takım etkinlikler ve görüntüler, Bandırma’ya monte edildi. Aslında fena da olmadı...

Yalnız, her nedense ramazan ayında nostalji yaşanması için yapılan tüm etkinliklerin illa ki, dini motifli mi olması gerekiyor?

Benim takıldığım konu burası.

Dev çadırda yapılan etkinliklerin sanırım yüzde 90’lık ağırlığını, bu tür konular içeriyor.

Ya ilahi grupları, ya dini sohbetler, ya da dini oyunlar...

Çadırın içerisinde kimi zaman ayakta dahi duracak yer kalmayacak şekilde bir kalabalık, kimi zaman da sadece üç-beş kişinin bulunduğu farklı bir kalabalık yer alıyor.

Bu yılki etkinliklerin, toplumun tüm kesimine hitap ettiğini söylemek mümkün değil.

Sadece belli bir kesime hitap edecek şekilde organize edildiği dikkati çekiyor.

Bunu gelenlerin kıyafetlerinden olduğu gibi, konuşmalarından da rahatlıkla anlayabilirsiniz.

Oysa ki, belediyenin Bandırma’da yaşayan her kesime hitap edecek bir organizasyon yapması gerekir diye düşünüyorum.

Özellikle Osmanlı’nın son dönemlerine baktığımızda, ramazan aylarında meşhur Direklerarası diye bilinen eğlence mekanlarında, kantonun da, tuluat tiyatrosunun da, orta oyununun da yer aldığını görmek mümkün.

Bırakın bunların benzerlerini, yanından dahi geçilmemesi, zaman zaman acaba sorularının da doğmasına yol açıyor.

Umarım, gelecek ramazan ayında bu konular da dikkate alınır ve sadece belli bir kesime hitap edecek şekilde bir etkinlik organize edilmez. İnşallah.

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank