Karlı Anılar
Gökyüzü pamuk yığınlarıyla kaplıydı, kocaman beyazlıktan maviye yer yoktu. Kar taneleri neşeyle gökyüzünden yeryüzüne iniyordu. Hava keskin soğuk ve tüm renkler kaybolmuş, her yer beyaz renge bürünmüştü.
İşte böyle bir kış akşamı Sahlep köpük köpük ve sıcaktı. Üzerindeki tarçını parça parça etmişti. Her şeyi boş vermiş kendini zamana bırakıvermişti. İçini bilen olmaz ama görüntüde gayet iyiydi.
Muzlu Süt kalsiyum ve potasyum deposu olarak hayatından memnundu. Yapılışında dışarıdan müdahale olduğu için köpükleri bardağın yüzeylerine tutunmuş bir türlü kendilerini kurtaramıyorlardı. Bir cankurtarana ihtiyaçları var gibiydi. Sonunda imdat çığlıklarına cevap verebilecek biri çıktı. SAHLEP! Sahlep onun halini gördüğünde sıcaklığını ona göndermeyi düşündü, sanki tek çare buydu. Muzlu süt (her ikisinin de sütten yapılmış olduğunun) sütkardeşliğinin farkındaydı. Mutluydu ve ona umut bağladı. Sahlep onu yanıltmadı. Tüm gücüyle ona destek oluyordu. Köpükler yavaş yavaş kayboluyor, Muzlu Süt durulmaya başlıyordu. Çabalar işe yarıyordu. Sahlep soğumaya başladıkça kaymağı dibine çökerken cömertçe sıcaklığını vermeye devam ediyordu.
Derken bu süt kardeşliği aniden son buldu, çünkü biz içtik afiyet oldu.
Lisansta okuduğum yıllarda kar yağar biz ayaklarımızın altında karlar kütürderken hiç üşenmeden boza ya da sahlep içmeye giderdik. Meşhur ama küçük bir dükkan vardı. Burada kışın sahlep ve boza, yazın da dondurma satılırdı. İçeride en fazla dört ya da beş kişiye oturacak yer olurdu. Dükkanın dışına 1-2 tabure koymuşlar, isterseniz karların üzerinde elinizde sıcak sahleple oturabiliyordunuz. O zaman böyle olaylar bizi çok mutlu ederdi. Bu sevinçlerin üzerinden yıllar geçti ama bir kez daha gitsem yine oraya uğramak anıları tazelemek isterim.
Birkaç gün önce hava keskin soğuk, dışarıya ağzınızı burnunuzu hatta ellerinizi sarmadan çıkamazsınız. En fazla 15 dakika yürüme izniniz var, o dakikadan sonra donduğunuzu hissetmeye başlarsınız. Gökyüzü zaten kapalı bütün gün güneş yüzünü hiç göstermedi. Anladık ki kar müjdesi var.
Yüksek lisans yaptığım yıllarda bir tatil zamanı memleketteydim. Yine böyle kış kıyamet, kar yağmıştı. Hatta o sene en sert kışı yaşıyorduk. Bir akşam arkadaşlarla toplanmıştık. Güzel sohbetten sonra evlere dağılma vakti geldiğinde kartopu oynamaya başladık. Havanın soğuğuna aldırmadan oynuyorduk. Herkes birbirini şişliyor, kahkahalar atarak neşeyle oynuyorduk. Çocuklar gibi şendik.
Bulunduğumuz mahalle yokuşlu bir yerde idi. Baktık çocuklar naylon poşetlerle kayıyorlar. Bizim neyimiz eksik, biz de kaymaya başladık. Bir müddet sonra bir arkadaşımızın annesi elinde banyo perdesiyle çıkageldi. Biz şaşkınlıkla bakarken, arkadaşlar karın üzerine perdeyi yaydı. Dörder dörder perdenin üzerine oturup çığlık çığlığa kaymıştık. İnanılmaz güzellikte bir akşamdı. Hafızamdan silinmeyen en güzel anılardan biridir.
Bir bayram arifesi aileme kavuşacağımın heyecanı ve mutluluğuyla yollara düşmüştüm. Kış günü kar yağmıştı. Bir otogarda aktarma yapıp yoluma devam edecektim. Aktarma yapmak için otobüs arıyorum, o saatte hangi firmaya sorsam yer yok. Nihayet bir otobüs şirketinde yer buldum. Kalkış saati geldi, yolculuğa çıktık. Her şey buraya kadar normal gelişiyordu. Hesaba katmadığım bir durum vardı. Şehirden çıkacağız ama çıkamıyoruz, sebebi yol kardan kapanmış. Polis aracı dolaşıyor ve herkesi geriye dönmesi için uyarıyordu. Bizim otobüsün tekerleklerine zincir takmaya çalıyorlardı. Nafile tabi işe yaramadı. Aileme hemen telefon ettim. Güzergahımızı değiştireceğimizi haber verdim. Otobüsün plakasını da söyledim. Gideceğimiz yol normal şartlar altında iki buçuk saat sürer, bizim yol git git bitmiyordu. Babam saatinde otogara beni karşılamaya gelmiş. Beklemekten yorulup meraklanmaya başlayınca firma yetkililerine sormuş. Onlar da bizim bu plakada bir otobüsümüz yok diye cevap verince telaşlanmışlar. Ne kadar zor ve sıkıntılı bir yolculuktu. Hiç unutamıyorum.
Eskiden kar yağdığına çok sevinirdim. Şimdi sevinemiyorum. İşsizlik ülkemizi sarmışken, insanlar evine zor ekmek getiriyorken, daha karnını doyuracak lokma bulmazken yakıt parasını nereden bulsunlar. Kış bastırınca hastalıklar artıyor, başımıza bir de grip cinsleri türedi. Gel de sevin. Her şeyin üstesinden gelmeyi öğreneceğiz sanırım. Yaşayıp gidiyoruz. Herkes kendi derdinde, hayat mücadelesinde yaşıyor. Derler ya “Arabın derdi kırmızı pabuç” onun gibi hayatımıza devam ediyoruz. Olması gereken de bu galiba….
En güzel anılarınızı hatırlayarak sağlıklı bir ömür geçirmenizi diliyorum.
Değerli anıların, anlatımınla yeniden hayat bulmuş..."Nerede o eski kışlar" dedirtiyor, gerçi dokusu bozulmamış kışları da pek yaşama fırsatımız olmadı genç nesil olarak ama:)
Aralık 25th, 2009 at 15:46Eski kışlar yok artık. Bugün manisa da pencere açık oturabiliyorum. Yılbaşına bir hafta kalmışken.
Son 10 yıldır havalar çok değişti dünya ısınıyor gerçekten. Çölleşme artacak
Aralık 25th, 2009 at 15:56Dünya için her geçen gün durum daha da kötüye gidiyor. Sizlere katılıyorum. Artık karlı kışlar maalesef anılarda kaldı. Yeni yılı kartopu oynayarak karşılamak isterdim. Halen daha Sağanak yağıştan başka birşey görmedik.
Aralık 28th, 2009 at 11:42Yazı süper ama asıl süper yazını yani bana yazdığın yayınlamadığın için kırgınım sana
Aralık 29th, 2009 at 09:55Sevgili Hüseyin; teşekkür ederim. Bana lütfen kırılma çünkü yazıyı özenle düzenlemek niyetindeyim. Emin ol en güzel yazım olacak. Sevgiler.
Aralık 29th, 2009 at 14:51Merhaba Aslıcığım;
Sonunda seni bulabildim 🙂
Boza ve özellikle sahlep..Bayılırım..
Nasıl canım istedi biliyor musun? Sahlepin üstündeki tarçınlar hep mi öyle topaklaşıp parçalanır dersin 🙂
O kızak kaymanın zevkiyse hiçbir şeyde yoktur.Donma pahasına..
Ne güzeldi bu anılar.Herkesi kendinden bir şeyler bulacak.Paylaşan yüreğine sağlık...
Yeni yılını kutluyor, ben de sana sağlıklı, mutlu,başarılarla dolu uzun bir ömür diliyorum..
Aralık 30th, 2009 at 20:40Sevgilerimle..
Sevgili Zeugmacığım;
teşekkür ederim. Ziyaretin beni çok mutlu etti. Sahlep, boza çok hoş lezzetler bir de içimi güzel anılar bırakmışsa.
2010'un mutlu ve huzurlu bir sene olmasını diliyorum.
Sevgilerimle..
Ocak 29th, 2010 at 11:51