Karga(şa)yı “Yuhlamanın” Zamanı Geldi Artık
Bitmeyen kaos dünyada her kapıyı çaldı. Çalınan her kapının ardına saklanan hüzünler; sıkıntılarla ve acılarla közlenerek bir anda parladı her eşikte, her beşikte. Hassas olan insan duygularını kaba ve düşüncesiz alkışlar sardı.
Suskunluk hırçın densizliklerde
İki- yüzlü perdelere bürünmüş
Can havliyle candan.
Kirlenmiş ellerin tuzu kuru aklında
Demsiz ve densiz çalkantılar var…
Bakın dünyaya, her tarafta acı ve acının bütünlediği ber-taraf edilemez kavgalar. Sezgilerin bütünleştiği her parçayı kırıp geçiren iletişimsizlik, akıl almaz durgunlukta ağlıyor. Dünyanın hangi kutbuna bakarsak bakalım; kuzey-güneye, güney-kuzeye kılıç sallar edayla hayatları körüklüyor. Âmâ bir diriliştir; Afrika’dan Asya’ya ezilen ve sömürülen halkların kaderi; değişmeden değişen, kirlenen ve bitime yaklaşan sona doğru dona kalandır artık. Açlık yekpare, bin parça hayatlar şikâyetsiz tek günü yok âdemoğlunun. Kimsenin kimseyi dinlemediği, anlamaya çalışmadığı ve "anlamaya çabalamayı bir kenara emanet koyduk" kulak tıkarcasına dinlemeden yaşamaya çalıştığı tutarsızlık. Hak-hukuk birilerinin aklını ve fikrini esir almış bir şekilde, herkes kendi hayatını kahredip umursamaz tavırlarla "har vurup harman savuruyor" elindeki tüm zamanları.
Bitmeyen kargaşa gün ağartısında sersemledi
Uykusuz günceleri not almaktan usandı
Bilenler de bilinenler de bilgi-siz-lik çukurunda
Tasa gönülsüz, gam gönülsüz, hüzün gönülsüz… Her yer karmakarışık nereye dönersek dönelim içinden çıkılmaz haller dört bir yanda. Irak kendini bitirdi, İran da cepheleşmeler son noktada. Mısır sokakları kan gölüne dönmüş durumda. Suriye’de kim kime dum duma bir süreç yaşanıyor. Yunanistan mutsuz, ABD yaptığı hataların ızdırabıyla sona gitmekte, gençlik kendi içinde sürgünleri yaşıyor, Türkiye’de çıkmazlar ve derin yaralar gittikçe derinleşiyor. Kürt-Türk deyip yakıp yıktıkları vatan topraklarında; o parti-bu parti, şu düşünce, bu fikir, bu felsefe derken hoşgörü dengesini kaybetti. Filistin’de yıllardır bitmeyen intifada, Afganistan türlü ihanet, Orta Asya’da tükenmeyen sorumsuzluk kendi içinde kendini yok ediyor. Asırlarca farklı kültür aliterasyonlarında farklı bilişimleri yaşayan Türk devletleri, unuttukları tarihlerin ve kardeş kültürlerini yakalamak ister gibi yapıp kapılarını kapatıyorlar geçmişten gelene.
Günaşırı döküntüleri toplayamadan
Topallayan topuksuz ayaklar
Yürümesin artık gelmesin ne batıma ne doğuma
Yüzü tutmaz tutuksuzluk gidişlere secde ettikçe
Atılmasın yeni düzen çığlıkları… Çıkarlar üzerine kurulu devlet ilişkileri artık aile içi çıkarlara yerini bıraktı. Dün, bugün, yarın kavramları birbirine karıştı. Gece-gündüz ve mevsimler birbirine kırgın. Kitaplarda, hikâyelerde, şiirlerde, masallarda başıboşluk başsız ve gövdesiz halde, halsiz ve dermansız. Yapay hayallerin devamsızlığı tam ortasından yarıldı. Haset tüm yollarda pusuda, güven huzursuz, iyi niyet kapris yapıyor.
İyi ve güzel bir şeyler yok mu diye düşünebilirsiniz ama üç yanlış doğruları da götürdü. Neyi beklemekteyiz düzeltmek için bilinmiyor. Çarelerse depresyonda…