content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

28 Oca

Karanlıklar Aydınlığa Gebe mi…!?…

Tezatların bütünlüğüdür yaşam. Doğa; sistematiğini bu tezatlar üzerine kurmuştur özünde. İnsanın kendini var-etme ve kabul ettirme savaşı; bu tezatlardan biri lehine taraf olmakla başlar. Bunun adı, uğraştır, çabadır, gayrettir. Yaşam savaşı dediğimiz de bu değil mi!?... Bizlere yüklenen İyi yurttaş-kötü yurttaş sıfatımızı da bu seçimimiz belirlemekte değil midir!?
Tezatlar, artıların ve eksilerin sonsuzluğuna uzanan, göreceli iki soyut kavramı olarak çıkar karşımıza. İyi, kötü, güzel, çirkin, uzak, yakın gibi. Ne var ki; hep bu kadar kolay kıyaslanır değildir tezatlar. Yaşamın zorlu yolu, kıyaslamaları da zorlaştırır. Seçme ve karar vermedeki zorlanma da, burada başlar...
Tezatlardan biri lehine taraf olma seçeneğimizi belirlemede, ne yazık ki, bazen, kişisel kin, garez, nefret ve maddi çıkarların devreye girmesiyle, akıl izan ve vicdan, devre dışı kalır. O an, domatesin kırmızısı ile, patlıcanın boyu kıyaslanır olur. Osmanlıcanın, Türkçenin alternatifi olarak gösterilmesi gibi… Saray(!)ın, Anıtkabir’e bir misilleme olarak sunulması gibi… Din sömürüsü üzerinden, Atatürk düşmanlığı yaratılması gibi… Daha da öteye gidilerek, Türkiye Cumhuriyeti’ni, tarihin karanlıklarına garkolmuş Osmanlı’nın tezatı olarak gösterilmesi gibi. Bu yolla körüklenen düşmanlıkların, kin ve nefretin, kimlere hizmet edeceği biline biline yapılıyor olması karanlıkların dibe vurması mı acaba!..? Tünelin ucundaki ışık görülmeden önceki son zifiri karanlık mı?
Özellikle, insani değerlerin çok daha belirginleştiği toplumsal ve siyaset arenasında, bu tezatlar daha karmaşık bir hal almakla kalmaz, hem yeni boyut, hem de yeni anlamlar kazanır. Zira; kendi içinde uzlaşmaz ikilem taşıyan tezatlar siyaseten istismara, kullanılmaya, çarpıtılmaya, kısaca kirletilmeye müsaittir.
Keşke; tezatlar, siyasetin kirine bulaşmadan kendi doğal akışı içinde yürür halde organize olabilseydi. Keşke, yapay tezatlar üzerinden toplum üzerinde egemenlik kurulmasına izin verilmeseydi... Tezatların doğallığına yapılan kirli siyasetin boyunduruğu altında nasıl kurulur demokratik ve özgürlükçü hakça sistem?
Örneğin; hukuk, kurtlar sofrasının tuzağına düşmeden, doğal akışı içinde görevini yapabiliyor olsaydı, kurtlar sofrasının çıkar elemanları halkın sofrasına el uzatamazdı işte o zaman,.
Haksızlığın da; hırsızlığın da, hırsızlığa kol kanat gerenin de, dövenin de, döve döve adam öldürenin de mutlak düşmanıysa hukuk, “suç ve caza” ikilemindeki uyumu gerçekleştirirdi. Toplumun güvencesi olmak adına mutlak görevli görürdü kendisini... Verdiği kararlarla, yüreklerin sızladığı yerde adalet hükmünü icra etmiş olamaz.
Hele ki; sandıktan çıkanların hukuksal kararını, sandıktan çıkanların parmak uçlarına bağlamak, adaletle-hukukla –ayrıca- hukukun ahlaki boyutuyla alay etmektir. Bilinmelidir ki Parmak hesabıyla çekilen “ohh’lar”, “ahh’lara” bedel olup rahatlatamaz vicdanları. Her, baş yastığa değende, huzur sarabilecek mi bu yolla aklanan bedeni…? Bir dostunun, çoluğunun çocuğunun, ananın babanın…. sıradan bir adamın, gözü gözüne değende; bakabilecek mi gözlerinin ta içine aklandığını sanan o kişi?...
Parmak hesabıyla hukuksal olarak aklandıklarını sananların, toplumda açtıkları yara kapanır mı!?...O parmak hesabında, farklı düşünen vicdani kanaat sahiplerini ihanetle suçlayacak kadar izandan yoksun çöpelli beyin sahipleriyle ortak “insan” sıfatı taşıyor olmak, acı, ne onur kırıcı.
Özü şudur sözün. Tezatlar gebedir birdiğerine. Konu başlığımızdaki sorunun ana kaynağı da bu. Doğa bu tezatları kurgularken, akıl, izan, irade, denen insani hasletleri koymuş içine ki; erdemli olan kişi, tezatların içinden faydalıyı - erdemliyi, çekip bulsun. Pandora’nın kutusu da böyle çıkmış ortaya. Neler yok ki içinde, hırsızlıktan, ahlaka, kardeşlikten, düşmanlığa, fesattan, hoşgörüye, soygundan, talana, doğrudan yalana… Bu iyi, bu kötü dememiş. Ne bulduysa eklemiş o dolmak bilmez torbaya. Vicdanı da bekçi dikmiş başına. Ahlak ve hukuku da yardımcı vermiş vicdanın yanına. Bir de Ar damarı eklemiş ek olarak vicdana. Ve dönüp tenbihlemiş: “Bak!” demiş;
- “Tezatların açmazında kalındığında; irade, akıl ve izan kendiliğinden girmeli devreye. İrade akıl ve izan da sapkınlığa uğramaz değildir. Çıkar (menfaat) denen o menem hasletinde o torbada var olduğunu unutma. Hırs ile ortak familyadandır ikisi. Şeytanıdır onlar torbanın. Kinden beslenirler. Sarmaş dolaş olunca, hırs ve çıkar, yalan, talan, riya ve iftiralar hayat bulur. Kaos kaçınılmazdır onların hükümran olduğu yerde. Galibiyet kapıları kire açılır. İtibar görmeleri, korunup kollanmaları aymazlıktır, hayasızlıktır, utanmazlıktır arlanmazlıktır hırs ve kinin. Ar damarın çatlamışlığıdır bu hal! Zifiri karanlıktır. “
Ötesi yoktur!... Madem ki; tezatlar gebedir bir diğerine…. Bu zifiri karanlık da aydınlığa gebedir!... Böyle biline!... 20 Ocak 2015
Mehmet Halil Arık
Emekli Eğitimci – DENİZLİ
mehmethalilarik@gmail.com

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank