Karacaoğlan, Meme ve Gül!
Sevgili Okurlar!
Biz Karacaoğlan’ı çok severiz. Hangimiz Karacaoğlan’ dan bir türkü yada deyiş duymadık ki!
Karacaoğlan değimiz de orada durup düşünmek lazımdır.
Biliyor musunuz? İnternet ve sosyal medyanın bu kadar yoğun olmadığı dönemlerde, Karacaoğlan adeta bizim eski kuşakların, ilan edilmemiş, pirimiz, aşk ve sevdada ilham kaynağımız ve gururumuzdu.
Söylenenlerin aksine, salt aşk üzre şiirler yazmamış, hemen her konuda yazıp içinde bulunduğu halkları uyarmaya çalışmıştır. Yurt, doğa, sınıf, ırk, hayvan, ölüm, ayrılık, toplumsallık, vs. Bu kadar açıklamadan sonra, gelelim yazımıza başlık yaptığımız söz konusu dizelere..
Ne diyor? "Gül memeler domur domur terlemiş./Rahmetin güllere yağdığı gibi.." Muhteşem bir betimleme, baştan sona sanat ama aynı zamanda mesaj erotizminde doruklarında..
Biz bu güzel dizelerle on altıncı yüzyılda yaşayan Karacaoğlan’ın nasıl bir ortamda olduğunu görüyor gibiyiz. Demek ki o zamanlar Türkler arasında böylesine güzel, özgün bir aşk ortamı da varmış. Görüldüğü gibi, eğer bu özgürlük ortamı olmasaydı, Karacaoğlan’ın bu dizeleri de olmayacaktı. İnsan bu dizeleri gerçekten yürekten okuduğu zaman, artık bu okuyuştan sonra, okuyucunun memeye ve güle bakışı da değişecektir.
Burada banal anlamda bir kösnül duygunun ifadesi yoktur. Aksine, Yüce Yaratanın Sani sıfatının bir büyük tecellisine vukuf var. "Gül memeler domur domur terlemiş. Rahmetin güllere yağdığı gibi.."
Domur domur terleme. İşte hayat böyle varsıllaşır. İşte yaşamın gizi böyle yaşam enerjisine dönüşür.
Neyse.. Sırf bu dizeler için değil ki bir köşe yazısı, muhteşem bir kitap bile yazılabilir.
Vel asılı Karacaoğlan da işte böyle bir şair.
O bir sözcük kuyumcusu.
Mesala: "İlk akşamdan vardım gavil yerine/
O ne? Gördüm kömür gözlüm gelmedi/
Bilmem gaflet bastı bilmem uyudu/
Bilmem o yar bize küstü gelmedi." diyor.
Sahi, siz gülü koklamayı bıraktınız hala o MEME’ye takılıp kaldınız!
Neyse bitti…