Kapitalizmin Çocuğu Seküler Hayatlar…
AVM furyası Ak Merkezle başladı. Liseli kızlar olarak bu ışıltılı dünyanın nurundan nasiplenme adına üzerimize dikilen “Burada ne işiniz var!” bakışlarına aldırmadan avere evire devire dolaşırdık mekânda.Sonrasında neler neler, akabinde daha neler, son dönem Kalyonlar İstinye Parklar ile yok daha neler türedi. Bu devasa kapital merkezlerde toplu taşıma araçları boşalır oldu.
Ey Akıl Sahipleri, Nerelerdesiniz?
Zaten kılığı kıyafeti ile müdavimleri kendini belli ederdi. Şık kıyafetini devasa güneş gözlüğü ile kombinleyen bir kızın o durakta inmemesi düşünülemezdi. Ya erkeklere ne demeli? Salaş pantolon üzeri yaka bağrı açık tişörtleri ilginç saç kesimleri ile birleşen ve olmazsa olmaz tuhaf bir şapkayı başında paralayan, bileklikli, küpeli, kaprili, dar kesim ceketli, conversli son dönem ergenler. Görmeseniz bile onları yoğun parfüm kokularından şıp diye tanıyabilirsiniz. Onlar AVM’lerin mekân profiline uyumlu bireyleri.
Altı da Üstü de Birdir Yerin…
Altını, üstünü giydirir insan, altı üstü bir kıyafettir alınan. Belki bir pabuç, bir çorap, bir eşarpla tamamlanan alışverişin ardından üst katlara çıkılır. Osmanlı dönemi aşevleri gibi sıra sıra restoranlarda menü denen kombine lezzetler sunulur. Yabancı fastfoodcuların hegomonyasında ezilen biçare yerli şirketler onlar gibi ekmek arası, fırsatlar sunmaktadır. Cips ve içecek takviyeli menüler her zaman iş görür, farkındadırlar. Ve halk dış güçlerin yeteri kadar güçlendiğini bir nebze de olsa fark edebilmiştir ve yerel sermayeye bir nebze de olsa yönelebilmiştir artık.
Bir Menü Alana Diğeri Yarı Fiyatına
Üçe beşe bakmayan, menü sekizde karar kılan AVM sever siparişini verir, ayrıca nakit mi kredi kartı mı, bir lira karşılığı büyük seçim farkı mı, onlara da karar verir. Birkaç dakikada sağlıklı bir şekilde(!) pişen etini alır ve bu camiada kendine bir masa bir yer bulmak için son etaba doğru yönelir. Sandalye kapma yarışında muvaffak olan AVM’sever etine yumulur, içeceğine pipetini daldırır ve pahalı markalarda doyurduğu gözünün ardından midesini de doyurarak günün en önemli ritüelini de bu şeklide tamamına erdirir.
Frigo Arası Fuaye Molası
Sinemayı unutur muyum hiç? İnsan bir AVM’ye öncelikle film izlemek için gider. Kıyafet bakmak yemek yemek arasıcaktır aslında. İlk iş üst kata çıkar, posterlerden film beğenir, sayansına karar verir ve dalar kara kutuya, firigo arası fuaye molası, fragman belası eşliğinde... Sinemaya elbet bende çok severim. Lakin ‘mümin bir delikten iki kez ısırılmaz’ hadisine kulak vermeden her gidişimde bir güzel tövbe ederim. En güzel tatlar bırakan, emek işi büyük veya küçük bütçeli yerli veya yabancı her filmde toplu bir şeklide zina izleme realitesi, oturduğum koltuğu dikenli tele çevirir, “Allah’ım çabuk bitsin ne olur!” gibi aptalca dualar ederim. İlk yarıda ve hatta film gösterimi sırasında terk ettiğim çok film olmuştur. Ve ahlaka muhayyer sahnesi olmayan çok az filme denk gelebilmişimdir nitekim.
AVM Severlere AVM Savar Teknikleri
Bakkalı çakkalı mahveden, tuhafiyeci, oyuncakçı, manifaturacıyı delirten, mahallenin şirin butiğinin kepengini indirten alışveriş merkezleri… Size iki çift lafım var. Sevmiyorum sizi. Siz ki benim küçük esnafımı mikroskopla görünür hale getirdiniz, siz ki yabancı sermayeyi vezirken padişah ettiniz, siz ki günümüzü, ömrümüzü yediniz; tüketime, daha fazla kazanmaya, daha fazla kazıklamaya, haram paraya, faize sevkettiniz, kadınları o daracık giysilere sığmak adına spor salonlarına, diyet ürünlerine yani daha fazla tüketime yönlendirdiniz, evimizde pişi kokuları değil, bilmem hangi çiçeğin esansından yapıla yüzlerce euroluk parfümlerin kokuları duyulur oldu.
Gelecekten Ürkmekteyim
Mahalle baskısı duyulmaz oldu, mahallelerin gazı kaçtı nitekim. Ev sahipleri muhitlerinde çalışamadıklarından yuvalar otel odalarına döndü neyleyim. Konu komşu birbirinden alışveriş yapamaz, kapılar çalınmaz, akşam oturmalarına gidilmez oldu. Fabrikasyon ilişki ağının samimiyetsiz müşterilerine dönüşüverdik. Gelecek günler korkutuyor beni…
Ve Akşam Olur…
Bir gün daha nihayete ermiştir. Ömrümüzden bir takvim yaprağı daha eksilir. İnsan tercihlerinin bütünüdür aslında. Hatalarından aldığı ders, doğru olanı arama çabasıdır onu insan yapan, değerli kılan. Ve akşam olur… Bir türbeyi, bir camiyi, Rezzak’ın yarattığı bir güzelliği görebilme ihtimali tepilmiştir. İnsan ne zayıftır. Ne zayıftır insan…