Kapatma Davası ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Rüştü
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Ak Parti'nin kapatılması için anayasa mahkemesine dava açtı. Yıl 2008, Türkiye çoklu partiye geçeli yaklaşık altmış küsür sene olmuş, birçok ulusla ikili ve çoklu ilişkilere girmiş, NATO'ya, BM'ye AB'ye başvurmuş, ihtilaller, cuntalarla, muhtıralarla sürekli kurşunlanmış, en son 28 Şubat çelmesini atlatmış ve -eleştirilecek durumları elbette olsa da- nihayet AKP ile Türkiye yıllardır ABD'ye kaptırmış olduğu postu kurtarmış; Doğu ve Güneydoğuyu kalkındırma projeleri netlikle ortaya koyulmuş; PKK için başarılı bir askeri müdahale gerçekleştirilmiş; Türkiye, Ortadoğu bölgesinde yükselen sesine kulak verilir bir ülke olmuş; komşu tüm ülkeler arasında değeri yükselmiş; tüm dünya ekonomik bunalımlarla sarsılırken, yatırımların arttığı, siyasal ve ekonomik uygulamaların keskin kararlılıkla uygulamaya koyulduğu, Menderes'ten sonra (Süleyman Demirel'in sahte halkçılığından hiç bahsetmiyorum) "halkın" sevgisi ve saygısını bütünüyle kazanmış kendini ve tüm çalışma arkadaşlarını ülkemizin "muassır medeniyet seviyesi"ne çıkarmak için gerçekten gecesini gündüzüne katarak çalışan bu siyasi partiyi, tüm müspet gelişmeleri hiçe sayarak, bu kapatma davasının açılmasıyla, Türkiye Cumhuriyeti'nin asla demokrat ve medeni bir ülke olamayacağını, olsa olsa, "Muz Cumhuriyeti" olabileceğini/olması gerektiğini, ulu Ergenekoncuların ölmeyeceğini/ öldürülemeyeceğini ispatlamanın bundan daha güzel bir yolu olabilir mi?
Hukukçuların, hukuksuzlukta başı çektiği, 8 Mart dünya kadınlar gününde -ne alakaysa- "27 Mayıs'ın ihtilal değil, devrim olduğu"nu, büyükbabamın günlerce ağladığı Menderes ve arkadaşlarının idamı için "halkın sevindiğini" belirten Danıştay Başsavcısımız zihniyetli insanlar var oldukça (aman ecelleri kendilerinden olsun) ülkemizi nasıl muasır medeniyet seviyesine çıkartacağız biz! Elbette herkes kendi fikrini özgürce açıklamalıdır ama hukukçular hukuka uygun davranmalıdır.
Asker, hukukçu, medya patronları kim varsa hepsi halktan daha çok halkçı, kraldan daha çok kralcı kesilir benim ülkemde! TSK, kara harekatı bittiğinde, CHP ve MHP'ye sitemini yazılı dile getirince, "sen kim oluyorsun da bilmem şu kadar halkın oyunu arkasına almış siyasi partiler için böyle dersin!" denirken, neden aynı şeyi % 47 oy almış bir parti için aynı haklılık ile savunmak yerine bu partiyi ve bu partiye güvenenleri yok etmek istiyorlar! Siyasi partileri kapatmak faşizminden ne zaman vazgeçeceğiz? O nefret ettiğimiz, Padişahlık rejiminden farkınız kalıyor mu? Bu davranışın başka bir izahı var mı? Saltanat geleneği değil midir benim istediğim gibi davranmıyorsa "kellesi tiz gide!" Hayır sadece AKP için değil, DTP de kapatılmamalı, yarın öbür bize uymayan başka bir siyasi oluşumda kapatılmamalı.
Gerçekten anayasayı anayasa olarak, hukuku hukuk olarak okuyup, uygulamaktan ne zaman gocunmayacağız? Dindar ve dinsiz olan insanımızı aynı sıcaklıkta kucaklamayı ne zaman öğreneceğiz? Ne zaman gerçekten Demokrat ve laik olacağız? Fransanın Cezayir'e uyguladığı laiklikten bahsetmiyorum. Gerçek laiklikten, Fransa'nın Fransaya uyguladığı laiklikten bahsediyorum; Türkiye'de uygulanandan değil, "din bana karışmasın ama ben dine müdahale edeyim", bu laiklik olmaz.
Çocuklarımızı "dişçi, iğneci, polis" korkuları ile yetiştirmekten; büyüklerimizi "başörtülü, sakallı, Kemalist" korkuları ile pompalamaktan ne zaman vazgeçeceğiz?
Kezban Hatemi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının kapatılması için açtığı bu davanın anayasadaki kanunu maddesini de vererek "anayasal bir suç" olduğunu belirtmektedir ve Türkiye'de hukukun kesinlikle siyasallaştığını belirtmektedir. İşte AKP bunu değiştirmeye çalıştığı için bugün Ergenekoncularla boğuşmak zorunda kalmıştır.
Günahlarıyla, sevaplarıyla AKP bugüne kadar hiçbir hükümetin cesaret edemediği kararlılıkla arı kovanına çomağı soktuğu için "artık böyle şeyler yaşanmaz" dediğimiz bugünlerde ana muhalefet partisinin bile -bıyık altından oh oh dese de, komik bulduğu bu kapatma davası açılmıştır.
Yasalar, kişiye özel uygulanmamalı. Bu gün sana yarın bana diye düşünülmeli ve herkese eşit uzaklıkta ve yakınlıkta olmalıdır.
Davanın anlamı Türkiye Cumhuriyet için çok önemlidir. Ahmet Necdet Sezer'in oluşturduğu Anayasa Mahkemesi üyeleri medeni, sağduyulu, demokrat ve hukuka uygun davranacaklar mı? Anayasa Mahkemesi'nin alacağı karar Türkiye Cumhuriyet'in tüm dünya gözünde rüştünü ispat edip etmediğini -belki de- son kes gösterecektir.
Allah sonumuzu hayreyleye!