Kantarın Topuzu Kaçtı…
Türkiye; Cumhuriyet tarihinin en sıkıntılı dönemini yaşamaktadır. Tam anlamı ile bir kaos, baskı ve ayrımcılık ortamı mevcuttur. Anayasa rafa kaldırılmıştır. Demokrasi askıya alınmıştır.
1) Gerçek demokrasilerde, iktidarın görevi halka huzur vermek, ayrımcılık yapmamak, kimseyi dışlamamak, farklı fikirlere izin vermek ve saygı göstermektir. Ancak ve ne yazık ki; bugünün Türkiye’sinde, demokrasiden, hukuk düzeninden, eşitlikten, fikir-ifade ve teşebbüs hürriyetlerinden, can ve mal emniyetlerinden, bahsetmek mümkün değildir. Halkımız, adeta tahrik edilmektedir.
a) Her şeye tek bir kişi karar vermektedir. Havuz medyasının; AKP’li milletvekillerinin; (başta İçişleri, Adalet ve Milli Eğitim bakanları olmak üzere) tüm Kabinenin; Başbakanın; tüm bürokrasinin (polisi, yargısı, Mülki idaresi, Maliyesi, Milli Eğitimi ile) tek bir görevi vardır; Cumhurbaşkanının ağzının içine bakmak; her dediğine kayıtsız, şartsız itaat etmek, övgüler düzenlemek ve alkış tutmak.
b) Aksine davrananlar, biat etmeyenler; farklı fikirleri savunanlar; tek adam yönetimini kabul etmeyenler; yolsuzlukları, rüşveti, ihale ve özelleştirme rezaletlerini, saçı bitmemiş yetim hakkının yandaşlara ve yardakçılara peşkeş çekilmesini, besmele basına aktarılmasını, kamu bakanlarının soyulmasını, hukuk dışı tayinleri ve torpilleri, başarılı ve dürüst insanlara uygulanan kıyımları, hazine arazilerinin yağma edilmesini, Yüce Dinimizin istismarını, şirke varan dalkavuklukları, devamlı gerilim politikasını, Türkiye’yi hızla bölünmeye ve iç savaşa sürüklemekte olan, teröre verilen tavizleri, aile saltanatı, denetimsizlikleri, zirveye çıkan haksızlıkları, fişlemeleri ve Türk düşmanlığını, dibe vurduğumuz ahlaki çöküntüyü velhasıl tüm doğruyu dile getirenler, hemen düşman, ajan, hain, paralelci ilan edilmektedir. Her türlü hakarete, iftiraya, tehdide, kıyama, baskıya, zulme, dışlamaya, yalana, fişlemeye, takibata, ekmeklerine ve haysiyetlerine saldırılara, maruz kalmaktadırlar.
c) Ne yazık ki, toplumumuz (adeta büyülenmiş gibi) sessiz kalmaktadır. Haklının, mağdurun ve mazlumun yanında yer almamaktadır. Kimisi çıkarlarını düşünmekte, kimisi de korkaklık etmektedir. Uçuruma gidişe; rüşvete, yolsuzluklara, hukuka aykırı uygulamalara, baskı ve zulümlere tepki vermemektedirler. İmralı’nın talimatı ile milli birliğimizi savunan vatanseverlere reva görülenleri, boş gözlerle izlemektedirler.
d) Çoğunun, çok uzun yıllardır tanıdığım, bazı AKP’lilere ve milletvekillerine bakıyorum. Hayret ediyorum. Nasıl oluyor da, bu zulümlere, haksızlıklara, ahlaksızlıklara karşı çıkmıyorlar? Hatta destek oluyorlar?
Zaten, çok üzülerek görüyorum ki; birçok AKP’liyi (elbette, şakşakçı ve yandaş takımını) bir iktidar paranoyası sarmıştır. Tam anlamı ile gurur, kibir, enaniyet içine girmişlerdir. Gözlerini makam, mal ve güç hırsı bürümüştür. Milli ve manevi değerlerin, her türlü ahlaki kuralın, ayaklar altında ezilmesi, umurlarında değildir. Cenab - ı Hak’tan(CC) korkuları kalmamıştır. Farklı düşünen herkesi; küçümseyebilmekte, suçlayabilmekte, düşman saymakta, hakaret ve iftiralar atabilmekte, zulme destek olabilmekte ve dışlayabilmektedirler. Kendileri; lüks, israf, gösteriş vb. görgüsüzlük bataklıklarında boğulmaktadırlar. Kuru kuraya namazın, orucun, haram paralarla ifa edilen hac ve umrelerin, kendilerini kurutacağını, sanmaktadırlar. Kul hakkını umursamamaktadırlar.
Teröre verilen tavizler; iktidarın İmralı’ya ve PKK’ya teslim olması; ülkede devlet otoritesinin ve itibarının kalmaması; cinayetler, yol kesmeler, kurtarılmış bölgeler, adam kaçırmalar, yakıp-yıkmalar, yağmalamalar, alınan haraçlar, ülkeye yapılan hakaretler, tehdit ve şantajlar da umurlarında değildir. Bir “Çözüm Süreci” yalan ve ihanet senaryosuna, inanmış görünmektedirler.
Ülkede ki; ABD, AB, İran, İngiltere, CİA, MOSSAD vb. mihrakların oyunları, umursanmamaktadır. Dışa bağımlılığa karşı çıkmamaktadırlar.
Tüm bunların; (yolsuzluklar, rüşvetler, tek adam yönetimi, saray, uçak, helikopter, lüks araçlar vb. israflar, hukukun ayaklar altına alınması, baskılar, zulümler vs.) getireceği manevi vebal, hiç umursanmamaktadır.
2) Neymiş? Bütün bunların suçlusu paralel yapı imiş? PKK ile işbirliği yapıyorlarmış! (Kendi suçlarını, nasıl da rahatça, başkasının sırtına yükleyebiliyorlar). Faili meçhul cinayetleri de paralel yapı işlemişmiş. (Bunların failleri, sizin taviz verdiğiniz odaklar değil midir?)
Amaç nedir? Biat etmeyenleri, doğruları dile getirenleri, sindirmek, ezmek. Bu arada, ekonomik krizi (milli gelir hesaplarını, enflasyonu, işsizlik oranlarını, duran yatırımları vs. gözden kaçırmak. Yağmayı sürdürmek. Tüm kamu kurumlarını çiftlik haline getirmek. Yandaşları ve yakınları daha zengin yapmak. (Bu arada, kulluk etmeyen kişi ve kurumları batırmak.)
Rabbim büyüktür. Hiçbir zulüm, ebedi olamaz. Hak emri gelince, çıkar için övgü düzenlerin bir yararı olamaz. 17/25 Aralık rezaletleri de unutturulamaz.
Kaldı ki; Cenab - ı Hakk’a (CC) güvenen ve sığınanları, hiçbir şeyle korkutamazsınız. Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste…
Doğruları savunan milyonların tümünü içine alacak hapishaneleriniz var mıdır?
Bu arada, zalime yardım edenin zulmünden nasibini alacağını da hatırlatırım. Dünya; etme bulma dünyasıdır.
Özlü söz: Kin, nefret, gurur, haset, hırs, asit gibidir. İnsanın bütün güzel hasletlerini, vicdanını ve imanını eritir. Geriye, sadece bir çöp torbası kalır.