Kandan Kına Yakılmaz, Mücadelesiz Barış Kurulamaz
KANDAN KINA YAKILMAZ, MÜCADELE ETMEDEN BARIŞ KURULMAZ
BİRLİK VE MÜCADELE ŞART.
Benim çocukluktan gençliğe adım attığım dönemlerde benim göğünü taşladığım köyümde yakacak olarak odun kullanılırdı. Orman içi yem yeşil bir köyden Kelkit vadisinden bahsediyorum.
Yemyeşildir. Ormandır ama kos koca köy yerleşkesinde su içilecek kaynak yok denecek kadar azdır. Eşekle odun taşımaya gittiğimizde. Ormancıdan kaça kaypa ve birazda yakalanma korkusu ve heyecanı ile ama aynı zamanda kurumuş ağaç kökleri ve dallarından bir eşek yükü odunu toparlayıp ta yola düştüğünüzde 2 saatten fazla zaman geçmiş olur. Susuzluktan diliniz damağınıza yapışır. Kelkit çayının ormana ve o vadiye sunduğu nem orman sayesinde ortaya çıkan serinlik susuzluktan çatlatmanızı önler nefes almamı kolaylaştıracak olanak sunardı. Eve geldiğim de annemin hazırladığı. Ayrandan üst üste bir iki bardak (Tas) ayranı içince kendime gelir ohh be dünya varmış derdim.
Bu gün yazıma başlarken de 68’li yıllarda 12 yaş civarında yaşadığım unutamadığım o susuzluk suya özlem gibi. Bu günde içinde yaşadığım toplumsal koşullarda da barış ve kardeşlik ortamına duyulan özlem den dolayı: Yukarıda anlattığım koşullarda vücuduma su almak, su içmek arzusu ile. Bu gün vücudumdan su atmak (ağlamak) arzusu yer değiştiriyor. Biliyorum ki ağlamak fayda etmiyor. Bu durumlarda da işte anamın ak ayranı gibi benden önce söz söylemişler. İmdadıma yetişiyor. Burada Bertolt Brekt’ dediği gibi barış altın tepsi içinde insanlara sunulmuyor. Barış ve kardeşlik için birlik ve mücadele şart. Tıpkı Kelkit vadisindeki Kelkit çayının nemi, meşe ve çam ağaçlarını serin üfürüğünden aldığım direnme gücü gibi. Bu günde şair Hasan Hüseyin KORKMAZGİL’ in “KANDAN KINA YAKILMAZ” şiiri yazımın balığına yerleşti. Susamışlığımı gidermemede serinletti. Çünkü barış ve kardeşliğe özlem: Ülkemin yoksul ve emekçi ailelerin evlatlarının yani geleceğimizin ölüm makinesinden kurtarılması ile mümkündür. Bizim sözümüzde bu devasa makineyi bu güne kadar yönetenlerin tümünedir ama bu gün yönetmekte olanlar bu günkü muhataptır.
Bu gün yaşamakta olduğumuz sorunları temel kaynağı, YALAN, YAĞMA, TALAN, POLİTİKALARINI sürdürülmesi, Bu politika yani yalana, yağmaya, talana dayalı politikalar. Korku ve zor olmadan, düşmansız yürütülemez. Bu güne kadar da böyle yürütüldü. Tabii düşman ilan edilenin imhası üzerine kurulu bir politika, Halkın bir kemsini diğerine karşı yedekleyerek sürdürülen, Talancılık yalancılık, artık yolun sonuna da gelmiş görünmektedir. Hazırlanan koşullatın sunduğu ya da karşı tarafın bertaraf edilmesi sesinin soluğunun kesilmesi için devlet olanaklarının sonuna kadar kullanıldığı haksız rekabet koşullarında alınan oyu güvenin gereğini yerine getirmeyenlerin, Daha fazla kan ve gözyaşı ile kazanacakları bir şey yoktur. Bunu zaman denen öğretmen yeniden yeniden öğretir. Ama öğrenmesini bilene. Bizde istemesek de yeniden yeniden yazarız. Deriz ki her sorun kendi mecrasında ve tarafı ile çözülebilir. Yani keramet Washington da beyaz sarayda obamda (Mekke de, hırkada, taç da) değildir.
Ülkemin gencecik bedenleri toprağa düşerken yönetenlerin muhatap edebiyatı ile imha ve inkârı diretmeleri gayri insanidir. Kasışı taraftan bir şey beklemeden bu devlet vatandaşına layık gördüklerini uygulamaya koymalıdır. Yoksa biz ecekdük yapacaktuk da terör örgütü engelledi demek bulunduğumuz yerin olanaklarını heba etmek, yönettiğimiz halkın zekâsı ile alay etmek olur. Bu güne kadar yapılanlarda ne yazık ki böyle olduğunu gözler önüne sermektedir. Şu soruyu kendinize sorun ve bir cevap bulun. Seçim meydanlarında deseydiniz ki. Biz kardeş kavgasını körükleyeceğiz. Savaş arabasını kendi halkımızın üzerine süreceğiz. Vatani hizmetini yapmak için bize teslim ettiğiniz evlatlarınızı ve bu güne kadar hüküm süren Haksızlıklara karşı çıktıklarını sanarak dağa çıkan genç insalara birbirlerini kırdırtacağız deseydiniz. Seçtiğiniz milletvekillerini caza evinden çıkarmayacağız. İşsizliğinizle, yoksulluğunuzla alay edeceğiz deseydiniz % kaç oy alırdınız.
Araplara, Somali’ye, Filistin söz konusu olunca insanileşmek kötü değil buralarda sürdürülen halka rağmen yönetimlere, Israil mezalimine karşı çıkmak ancak kendi ülkemizdeki kan ve gözyaşına son vermekle anlamlı olur. Yoksa yine bu zamana kadar süren politik şark kurnazlığının devamı olur.
Umarım ki böyle olmaz kendi yanı başındaki kardeşine var olma hakkı tanımayanlar. Kendi var olma haklarını da tehlikeye atarlar. İstemeseler de inandırıcı olamazlar. Kürt meselesinde güven aşınımı sürmektedir. İsterseniz Kürt illerinde anket yaptırın da bakın sonuç ne çıkacak. Yapacaklarımızı karşı tarafa bağlamadan yeniden güven ortamı yaratacak düzeyde ve hemen yapalım