Kanalizasyon Faresi Bir Yazar Olmak!
Yazar mı? Güldürmeyin beni!
Hele bir de ‘’Evet ben yazarım!’’ gibisinden caka satanlar yok mu?
Neyin yazarı?
Çiçeğin, böceğin, …kun-püsürün!
Melankolik ruhunu; başka türlü tatmin etmekten aciz, sefil yaratıkların, elinde, o kalem var ya! Adeta bir işkence aletine dönüşür de bilmezler…
Halbuki yazar olmak zor, ‘’Ben yazarım!’’ demek daha da zor bir iş…
Neden mi?
Çünkü ‘’Ben yazarım!’’ diyorsan eğer, işçi olduğunu da kabul etmekle başlayacaklasın işe…
Ne işçisi?
Tabi ki kanalizasyon işçisi!
Toplumun en kötü yanlarını kafana kazıyacaksın, ve tabiri caizse, insanların içine ettiği o bozuk düzenden yayılan kötü kokulardan, kendine vazife çıkaracaksın…
Ben de yazmalıyım diyeceksin bir anda!
Kalemi, kağıdı hazırlayıp, başlayacaksın Don Kişot’a bürünmeye…
Ama boruların çoktan tıkanmış olacak…
Nasıl mı?
Çünkü o kanalizasyonu açmak için debelendiğin sırada, seni kolundan kıskıvrak tutarak, engelleyecekler çıkacak ortaya!
Yani bir başka deyişle, kalemin yine kelepçe yüzü görecek…
Vah zavallı!
Oysa hayat, yazmadan da devam ediyor, Dünya sen yazmasan da dönüyor…
Ürettiğin her kallavi cümle ile, yazdığın her sözcük ile, Dünya’yı değiştirdiğini sanmanda ayrı bir dangalaklık tabi…
Tabi ki Dünya değişmiyor aptal! Ve değişmeyecekte…
Sen istediğin kadar yaz, ve istediğin kadar, bir taraflarını yırt! Haksızlıkları engelleyemeyeceksin şu Dünya’da…
Çünkü senden önce ki meslektaşlarının, Dünya’nın tahliye borularının tıkanmasına göz yumduğuna şahit olacaksın…
Yani her yan çöplük, her taraf bilgi kirliliği!
Ve sen hala ben Yazarım diyorsun!
Yaz kardeşim yaz! Benim için de yaz… Tosun’a da söyle; o da yazsın…
Ama şunu unutma!
Yazar olmak başka bir şey! İşini yapamayan ‘’kanalizasyon işçisi yazar’’ olmak başka bir şey!