content

08 Ağu

Kanadı Kırık Kuş

Siz hiç tek kanadı kırık, acı içinde seke seke uçmaya çalışan bir kuşun bitip tükenmez çabasını gözlediniz mi? Ben gözledim ve içim parçalandı. O kuşun sancılı dramında kendimi gördüm, seni gördüm, bizi gördüm…

O kuşun kıvrantısında, ya hayata sadece kafasını banan bungun entelektüelin, ya da düzayak düşünen bir militanın, eylem adamının hüznünü seyrettim. Bu hüznün seyri içinde son yüzyılın nice simaları gözümde canlandı, nice dehalar, nice cevval adamlar… Ki onlardan bir kısmı sadece teori kanadıyla, kavramlarla, kelimelerin büyüsüyle, kitapların mahşerinde, isimler, yazılar, ve şiirlerle uçmaya çalışmıştı. Bir kısmı ise, yarım yamalak, yalap şalap düşüncelerle, birkaç sloganla, bir grup içinde bulunmanın taşkınlıklarıyla, samimiyetle ama derinliksiz bir şekilde tek kanat uçmayı denemişti. Akıbet malum: Kafaüstü çakılış, uçsuz bucaksız gözyaşları, umutsuzluk ve keder, koskoca bir ömr-ü heder…

Son yüzyılın entelektüeli de, aksiyoneri de bu kaderin pençesindedir. Birkaç müstesna sima hariç, teori ve pratik arasındaki uçurum, hal ile kali birleştirememe, hem halka hem alime hitap edebilecek kıvraklığa sahip olamama, mümin camiada, son 50-60 yılın çıkmazını oluşturuyor.

Bu çerçevede, ‘Zülcenaheyn’ tabiri aklıma geliyor ki bu tabir; iki kanatlı olmak, zahiri ve batını, dünya ve ahireti birleştirmek, gaybı ve şehadeti mamur kılmak vs. gibi anlamlara işaret ediyor. Ayrıca Hazret-i Peygamber’in Hazret-i Ali’ye hediye ettiği ucu çatallı Zülfikar’ın iki uçlu olmasının, böyle tercih edilmesinin de çok özel anlamları ve işaretleri olduğunu düşünüyorum… Zülfikar’ın bir ucu imana, bir ucu salih amele bakar… Bir ucu zahire, bir ucu batına batar. Bir ucu tefekküre, bir ucu hayatın içindeki eyleme ve pratiğe ilişir. İşte bu yüzden Pirimiz Hazret-i Ali’dir. Bu nedenle muhabbetimiz ziyadedir. Zira taşıdığı hakikat sırlarının ağırlığıyla kuyulara haykıran da, namazda tüm dünyayı ardında bırakacak denli huşua kapılan da O’dur. ‘Nehcu’l-Belaga’sında alim ve arif bir mütefekkirleyin konuşan da, zahid bir abidleyin çoşan da yine O’dur.

Ki bundan başka aziz Kur’an’daki ‘Zülkarneyn’ kıssasını tam da bu meyanda, bu yaraya şifa olacak tiryak niyetine okumak lazım gelir diyorum. Sözkonusu kıssada Zülkarneyn’e ‘büyük bir güç ve mevki’ verildiğinden bahisle, ‘ona, ulaşmak istediği her şeyi elde etmenin yolunu gösterdik’ denilir. (Sevgili okuyucu! Akademizmin kalıplayan alışkanlıklarına boyun eğerek benden burada ayet numarası, sure numarası vermemi beklediğini biliyorum. Ben akademizmin, hür dağlarda koşan bir yılkı atı olan yabani tefekkürü ehlileştirip bir sütçü beygiri haline getiren eli kırbaçlı bir seyis olduğuna kaniim. Ayet ve surenin de numaraya ihtiyacı yoktur, böyle inzal olunmamıştır diye düşünüyorum. Var gerisini sen getir…) Kıssanın devamında sık sık Zülkarneyn’in ‘sebeplere sarılması’ndan bahsedilir. ‘İman edip salih amel işleyene ise en güzel mükafat vardır.’ denilir. Zülkarneyn’in karşılaştığı kavimler karşısında hep ‘sebeplere sarılmasından’, ‘Ye’cüc ve Me’cüc’e karşı bir set yapmasından’ bahsedilir. Öyle ki sebeplere sarılarak, demir ve bakırdan yapılan bu set ne aşılabilir, ne de delinebilir.

Evet, bugün iki dağı birleştirip, sebeplere sarılarak, büyük bozgun dalgalarına, dünyevileşmeye, iktidar tutkusuna, kör milliyetçiliğe, yüzeyselliğe, ilimsiz ve amelsiz yaşayışa karşı setler yapma zamanıdır.

Gel gör ki, televizyonda ve gazetede kasıla kasıla Heidegger pozlarına bürünüp, bana yabancı kelime soslarıyla kuru ve ruhsuz çözümlemeler yapan, bir yığın kitap, filozof, yazar, şair filan ismi fışkırtarak egosunu pompalayan nursuz entelektüel asabımı bozuyor. Beri yandan derinliksiz, kof, duygu kışkırtmalarına ayarlı, düzmantık-düzkontak konuşan-yazan-yaşayan adam bana mide krampları geçirtiyor. 

Tarihin şahitliği önünde, medresede alim, tekkede zahid, halk içinde Hak’la beraber, özüyle sözü bir, hutbede avama, özel mahfilde ulemaya hitap edecek yetkinlikte, bir yandan Horhor Medresesi’nde alimler yetiştirip bir yandan meydan yerinde atış talimleri yaptıran, cephede tefsir yazan adam gibi adamların huzurunda utanıyorum.

Şahsınızda şahsımı kınıyorum…

Yusuf Özkan Özburun - Haber 7
 

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank