Kan Ağlayan Kerkük ve Türk Dünyası (1)
24 Nisan 1995’de; Eski Osmanlı ve Atatürk dönemi “Musul Vilâyeti” dahilinde kaim Türkmen (Müslüman Türk) nüfusu temsil ve ilzam maksadı ile Kerkük’te kurulan (ITC) Irak Türkmen Cephesi (Partisi) 24 Nisan 2007 tarihinde 12. yaş gününü Ankara’da kutladı. Parti Genel Başkanı ve Başbakanı BOB eş başkanı olarak alenen deklare eden AKP ve hükümetin yeterince ilgi göstermediği ve duyarsız kaldığı kutlama oldukça sade, sessiz ve buruk bir tören biçiminde gerçekleşti.
28 Nisan Cumartesi günü de, Ankara Tandoğan meydanında “Türkmenlere Destek” mitingi yapıldı. Bu güne kadar vaki Kerkük mitinglerine oranla çok daha kalabalık, coşkulu, anlamlı ve heyecanlı geçen mitingde, geçmişte ve bugün yaşanan sorunlar bütün boyutları ile vukufla dile getirildi. Başta Türkiye Cumhuriyeti devleti olmak üzere, Türk milleti ve Türk dünyasının konuya dikkati çekilerek, daha da ilgili, (çare bulma ve çözüm üretme yönünde) ‘etkili’ ve belirleyici olunması istemi; Haklı bir beklenti, samimi bir arzu ve temenni olarak dile getirildi. (Burada ‘diplomatik bir üslup kullanılması” bizim için çok üzücü, hicap verici ve düşündürücü olmuştur.)
Böylece, tırmanan iç meseleler ve sanal gerilime rağmen nihayet istenen oldu ve “Kerkük” ülkemizin gündemine oturdu. Benim de, “Türkmenler Yok Olmasın” konulu ilk makalemi yayınladığım 6 ay öncesinden bu yana oluşturmaya çalıştığım ortam ve kıvam buydu. Allah’a şükür şimdi oldu. Dolayısıyla bu defa konuyu çok boyutlu ve derinlemesine ele alacak; Mevcut ve muhtemel bütün etkenleri değerlendirecek, Türk dünyasının yakın tarih (21.yüzyıl) önder ve kahramanlarını Kerkük’le ilgili boyutu yönünden gündeme taşıyacağım.
Şimdi meseleyi, yeni ve ‘aciliyet kespeden” güncel gelişmelerle açıyorum:
Elimde gerçekten de çok önemli iki belge var. Bunlardan biri; 24 Mayıs 2003 tarihinde AKP iktidarının ABD ile gizli bir anlaşma imzaladığı hem de bu anlaşmanın Dışişleri’nde gerçekleştirildiği iddiaları tüyler ürpertiyor. Aklıselim hiçbir insanımızın kabullenemeyeceği bu “gizli anlaşma” Türkiye’yi kuşatan tehlikenin boyutlarını da gözler önüne seriyor. Şimdi bu gizli işe açıkça bir göz atalım bakalım. Bir buçuk aydır İnternet ortamında sirküle edilen ve çeşitli yayın organlarında binlerce kez yayınlandığı halde tekzip edilmeyen belge şöyle:
Tarih, 24 Mayıs 2003. Yer, Dışişleri Bakanlığı Balgat/ANKARA (*)
1. Irak’ın kuzeyinde bulunan bütün Türk birlikleri ve Türk Ordusuna bağlı özel kuvvetler, dört ay içinde aşamalı olarak Türkiye sınırları içine çekilecek.
2. Türk Ordusu bundan böyle hangi gerekçeyle olursa olsun, sınır ötesi harekatta bulunmayacak. PKK (KADEK) in Türkiye egemenlik alanı dışında takip ve bastırılması harekatlarına son verilecek.
3. PKK (KADEK) e karşı Türkiye Devletini egemenlik alanı içinde yapılacak askeri harekatlar için, ABD askeri makamlarına haber ve bilgi verilecek, izin alınacak.
4. Eğer Türk Silahlı Kuvvetleri PKK (KADEK) e karşı ABD askeri makamlarına bilgi vermeden ve izin almadan harekat yapacak olursa, ABD Hükümeti Kürt halkına karşı şiddet kullanıldığı ve soykırım uygulandığı çerçevesinde uyarıda bulunma hakkını kullanabilecek. Bu durumda ABD gerekli gördüğü ambargo ve silahlı müdahale gibi siyasal ve askeri yaptırım haklarını saklı tutacak.
5. Türkiye ABD’nin İran’a ve diğer Ortadoğu ülkelerine karşı uygulayacağı sınırlı askeri harekatlara, ABD’nin talep etmesi halinde kayıtsız ve şartsız olarak üs ve taşıma kolaylıkları sağlayacak, askeri birlik verecek. Türk birliklerinin üs komuta yetkisi ABD komutanlığında olacak.
6. Türk Ordusunun asker sayısı ve silahlı kuvveti ABD’nin uygun bulduğu sayı ve kabiliyete indirilecek. Özellikle tank ve ağır silahların miktarı düşürülecek. Savaş uçağı sayısı sınırlanacak. Bütün silah ve cephane bundan sonra ağırlıklı olarak kısa menzilli taktik savunma kavramına göre ayarlanacak. Türkiye’de bulunan ABD ve NATO irtibat subayları’ nın görev alanları ve yetkileri genişletilecek.
7. Irak’ın kuzeyinde kurulmuş olan ve "Kürdistan" adı verilen kukla devlet resmen ilan edildikten sonra Türkiye tarafından resmen tanınacak. Türk Devleti’nin kukla devletin kuruluşunu “savaş nedeni” sayan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi ve bu yöndeki politika ve kararları kaldırılacak.
8. Abdullah Öcalan ve diğer dört lideri dışında bütün PKK (KADEK) yönetici ve elemanlarına geniş kapsamlı af çıkarılacak.
9. Etnik grupların yasal siyasete katılmaları önündeki bütün yasal kısıtlamalar ve engeller kaldırılacak. Af yasasıyla bağlantılı olarak PKK (KADEK)e yasal siyaset düzleminde yer alma olanağı sağlanacak. Hapiste veya dağda bulunan yöneticilerin siyasal mücadeleye katılmaları için gerekli hukuki ve siyasi önlemler alınacak ve uygulanacak.
10. Kamu Reformu Yasası ve yeni Yerel Yönetim Yasaları hızla çıkarılacak. Türkiye’deki Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı şehir ve kasabaların belediyelerinin özelleşmesi süreci kararlı olarak yürütülecek.
11. Türkiye dört yıl içinde uygulanacak bir planla üniter devlet yapısını terk ederek federasyona geçecek.
12. KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş "Arafat modeli" denen uygulamayla devre dışı bırakılarak Kıbrıs’ta Annan planı bazı küçük değişikliklerle hayata geçirilecek.
13. Ege Kıta Sahanlığı konusunda Türkiye, Yunan tezlerine daha esnek davranacak .Türk jetlerinin uçuç alanı daraltılacak. Sık sık ortaya çıkan "İt dalaşı" sorunu Yunanistan rahatsız edilmeden çözülecek.
14. Türkiye’nin Ermenistan ile ilişkileri normalleştirilecek ve iyileştirilecek. Sınır ticaretinde Ermeniler lehine düzenlemeler yapılacak. Ermenilerin Türkiye’ye gezilerindeki bazı kısıtlamalar kaldırılacak.
Şu ana kadar hiçbir kişi veya kurum tarafından yalanlanmayan, tekzip edilmeyen veya aksi iddia olunmayan bu ölüm fermanını okuyanların kanının donmaması mümkün değil. Bakalım daha neler yaşayacağız. (*) (3.05.2007, Anayurt Gazetesi, Kemal Ürkmez)
Şimdi Danışma Kurulu Üyesi olduğum “TURKISH FORUM” mensubu arkadaşlardan (ABD) 1 Mayıs 2007 tarihinde aldığım, aynı gün akredite (mütareke) medyası dışında ufak tefek ulusal gazetelerde yer alan, ayrıca 3.Mayıs.2003 günü eski Manisa Milletvekili Tevfik Diker tarafından da işlenen aynı derecede önemli ikinci belgeyi açıklıyorum:
“ABD' li siyaset bilimci, Ortadoğu uzmanı ve eski Pentagon görevlisi Michael Rubin, Abdullah Gül' ün 11. Türk Cumhurbaşkanı olması halinde, Iraklı Kürtlerin bağımsızlık ilan edebileceğini savundu ve Amerika Dışişleri Bakanlığı'nın, Türkiye'yi “ılımlı İslam'ı deneme tahtası” olarak gördüğünü söyledi.
Michael Rubin, Abdullah Gül' ün Çankaya'ya çıkmasıyla Türkiye'de bir “AKP güç tekelinin” ortaya çıkacağını ve bunun kalıcı etkilerinin olacağını belirtti. Rubin, öncelikle, Cumhurbaşkanı olması halinde, Gül istemese bile, Iraklı Kürtlerin bağımsızlık ilan etmesinin önünün açılacağını belirtti. Ayrıca, 4 Kasım 2002 seçimlerinden sonra, çok sayıda Iraklı Kürt iş adamının Güneydoğu Anadolu'dan TBMM üyesi olarak seçilen bazı AKP milletvekillerine para aktarıldığını “böbürlenerek” anlattıklarını kaydetti.
"KEMALİZM ÇÜRÜR"
Halen, Beyaz Saray'a yakın düşünce kuruluşu AEI'ın (American Enterprise Institute) Ortadoğu uzmanı olan Michael Rubin, Iraklı Kürt lider Mesud Barzani tarafından yapılan sert açıklamalarla Türkleri çok öfkelendirmesine rağmen, Türkler ile iş yapan “ılımlı” K. Iraklı Kürtlerin bile Türkiye'de AKP'nin kazanmasını istediklerini ve bu yönde çalıştıklarını söyledi.
Sn Sınacı Bey eski tarihli olduğu anlaşılan yazınız özü itibarı ile güncel sayılır. Değerli tesbitleriniz var. Türkmenlere karşı insanlığın, Türkiye'nin, Türk Hükümetinin kayıtsızlığını anlamak ve açıklamak hayli zordur. Dış İşleri Bakanı Sn Davutoğlunun Stratejik Derinlik adlı kitabında, Irak Türkmenleri hakkında tek cümlenin de olmaması üzücü ve düşündürücü bir durumdur. Sn Davutoğlu eğer Irak'a böyle bir Stratejik derinlikten bakıyorsa vay halimize. 7 Mart seçimlerinde de Türkmen Partileri, yine her biri ayrı telden ve düşman cephelerin içinde sçimlere katılıyorlar.
Şubat 25th, 2010 at 23:48Selamlar.